Strateji & Yönetim Genel
Photo of author

İkinci Dereceden Düşünme (Zihinsel Model Serisi 5)

İkinci Dereceden Düşünme Nedir?

Benim arkadaşlarım ufuklarının yettiği yere kadar benimle beraberdiler, sonra bana karşı oldular“. Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Birinci dereceden düşünme, bir iş- özel hayat- siyasi kararının veya politika değişikliğinin amaçlanan ve belki de bariz sonuçlarını dikkate alma sürecidir. İkinci dereceden düşünme ise bu birinci dereceden etkilerin izini sürme ve sonuçlarını çözme sürecidir. Yani uzun vadelidir, üretilen etkinin ufkun arkasına saklanmış sonuçlarını düşünmek ve tasarlayabilmektir.

Bu elektronik günceyi açmamın sebebi de aslında ikinci dereceden düşünme yetisini Türk siyasetçilerine, CEO’lara, STK yöneticilerine ve bireysel gelişimini farklı bir noktaya taşımak isteyenler içindir. Ancak bu şekilde “kolpa” kahramanların ya da ortaya çıkmayı bekleyen diğerlerinin aslında ne kadar basiretsiz varlıklar olduğunu herkes görebilir ve ayağa kalkabilir.

Devam edelim…

Çoğu insan ikinci dereceden düşünmeyi başaramaz çünkü zordur. Öncelikle uzun vadeli her hareket belirsizdir. İnsan bilincinde karmaşıklık yaratır. İkinci dereceden etkiler, birinci dereceden etkiler- kararlar gibi klasik etiketlere sığmaz. Akıl sağlık seviyesi düşük insanlar onu ne kadar zeki olurlarsa olsunlar çalıştıramazlar. Stres altında işletilebilen farklı bir zeka türüne sahip olmayı gerektirir. Çoğu iş projesi, siyasi mücadele, evlilik ve hatta duygusal ilişki sırf bu ufkun arkasını analiz edememe durumu yüzünden “çuvallar”.

Birinci ve ikinci seviye düşünme arasındaki iş yükü farkı çok büyüktür. İkinci seviyeyi yapabilen insan sayısı, birinci seviyeyi yapabilen insan sayısına kıyasla çok azdır. Birinci seviye düşünürler basit formüller ve kolay cevaplar ararlar. Basit zevklere ve ışıltılara çok kolay kanarlar. İkinci dereceden düşünenler, herhangi bir maddi veya manevi yatırımda başarının basitlik- netlik- cesaret ve samimiyetin birleşimi olan bir kurgu ile bulunabileceğini bilirler. 

İkinci dereceden düşünebilenler duruma göre maddi ya da manevi başarı için; “şartlar ya da gündem ne kadar değişirse değişsin; verdikleri notu değiştirmemenin” önemini iyi bilirler.

Aynı şekilde “oyunun, oyuncudan daha büyük olduğunu da bilirler”.

En ileri düzeyde ise ; ilerleyen süreçler için duygusal zekalarını kullanırken; işler ciddileştiğinde karşılarındaki sistem ya da insanla ilgili empati geliştirmez (yani duygusal bağ kurmaz) ve analizin içerisinde kalırlar. Bunu başaranlar aslında sahada her şart altında bulunduğu alanın en kuvvetli avcıları olurlar. Konu ister iş, ister siyaset, isterse de özel hayat olsun. Bunu başaran arketipleri sıklıkta tarihi simge olmuş insanlarda gözlemleyebilir(sin)iz.  Bunu başaran bir diğer meslek grubu da “yıllanabilen” suikastçılardır. Ne alaka? demeyin, hazır bilgiye alışmadan biraz düşünün.

Kim olursanız olun; daha sık ve daha nitelikli ikinci derece düşünme becerisi yaşam, iş ve siyasette gelişime hizmet edecektir. İkinci dereceden etkileri göz ardı ettiğimizde, kibrimizden kaynaklanan vahim yani düzeltilmesi mümkün olmayan hatalar yaparız. Hofstede’nin bireysel- toplulukçu görüşü, bu eksiklikleri Türkiye ve ama bireysel olarak da detaylandırmak için değerli bir çerçeve sunar. Türkiye’nin “doğu” temelli kültüründe, özellikle siyasi, bireysel, yönetimsel ve kişisel gelişim noktalarında eksikliklerini ele alarak “İkinci Dereceden Düşünmenin” önemini daha iyi algılamak mümkün.

İkinci dereceden düşünmeyi genellikle hiç ele alınmadığı bir başka kuram ile birlikte ele almak (kastım kültürlerarası farklılaşma) ve bir örgüt kuramcısı olarak özellikle sosyologların, psikologların, felsefecilerin ve siyaset bilimcilerin konuya ilgisini artırmak istiyorum. Çünkü ülkemizin buna acil ihtiyacı var.

İKİNCİ DERECEDEN DÜŞÜNME (Zihinsel Model Serisi 5)

İKİNCİ DERECEDEN DÜŞÜNME (Zihinsel Model Serisi 5)


Hofstede Etkisi

Hofstede‘nin bireysel – toplulukçu görüşü (Kültürlerarası Farklılaşma), kültürler arasındaki temel farklılıkları ortaya koyar. Bireyselci toplumlarda, bireyin bağımsızlığı ve kişisel hedefleri ön plandayken, toplulukçu kültürlerde grup bağlılığı ve kolektif çıkarlar daha belirgindir. Türkiye’nin doğu kültürü, genellikle toplulukçu bir yaklaşım sergiler, ancak bireysel ve siyasi düzeylerde bazı zorlukları beraberinde getirir.

Dünya genelindeki toplumlar, kaynak dağıtımının karmaşık zorluğuyla karşı karşıya kalmakta; bu durum, örgütsel yapılarını şekillendiren temel bir sorunu ortaya çıkarmaktadır. Bu zorluk, toplumların faaliyet gösterdiği bağlamın bağlamına bağlı olarak çeşitli tepkilere yol açmaktadır. Ulusal kültürün 6 boyutu, bu tepkileri karşılaştırmak için sistemli bir çerçeve sağlar, farklı toplumlardan bireylerin belirli durumlarda muhtemel davranışları hakkında tahminler yapmamıza olanak tanır. Ülkeler, bu farklılıkları ölçmek için uygun birimler olarak hizmet eder.

-Güç Mesafesi (PDI), toplum içindeki gücün eşit olmayan bir şekilde dağıtılmasına yönelik kabul derecesini yansıtan kritik bir boyut olarak öne çıkar. Yüksek PDI, hiyerarşik yapıları kucaklama eğilimini belirtir, bunları sadece uygun değil, aynı zamanda zorunlu olarak görür. Aksine, düşük PDI toplumları güçlülerin ayrıcalıklarının ötesinde eşit haklara öncelik verir.

-Belirsizlikten Kaçınma (UAI), ikinci boyut olarak belirsizliğe ve yapıya olan ihtiyacı vurgular. Yüksek UAI toplumları, yazılı ve yazısız kurallar aracılığıyla güvence arar, düşük UAI toplumları ise belirlenmiş yapıya katı bir bağlılık olmaksızın her günü belirsizlik içinde geçirir.

-Bireycilik (IDV), üçüncü boyut olarak bireyci ve kolektivist toplumlar arasındaki ayrımı incelemektedir. Yüksek IDV toplumlarında güçlü bir kişisel kimlik duygusu ön plandadır ve “Ben” vurgusu yapılır. Buna karşılık, düşük IDV toplumları, in-group içindeki karşılıklı pratik ve psikolojik bağımlılığı gösteren bir “biz” duygusu geliştirir.

-Başarı ve Başarıya Motivasyon (MAS), dördüncü boyut olarak toplumların kişisel başarı, malî başarı ve statüye yönelik önceliklerini yansıtır. Yüksek MAS toplumları bireysel başarıya öncelik verirken, düşük MAS toplumları yaşam kalitesine, daha az şanslılara bakım yapmaya, boş zamanı güvence altına almaya ve uzlaşıya odaklanır.

-Uzun Vadeli Yönlendirme (LTO), beşinci boyut olarak toplumların zamanla ilgili odaklanmasını keşfeder. Yüksek LTO toplumları dayanıklılık ve tasarrufa vurgu yaparken, düşük LTO toplumları geleneklere, sosyal sorumlulukların yerine getirilmesine ve değişimin kaçınılmazlığına öncelik verir.

-Şımartma (IVR), son boyut olarak ihtiyaçların ve boş zamanın kullanımına yönelik tutumları ele alır. Yüksek IVR toplumları olumlu bir tutumu yansıtır ve bireylere istedikleri gibi davranma özgürlüğü tanır. Buna karşılık, düşük IVR toplumları ihtiyaçların düzenlemesini sıkı toplumsal normlara bağlar ve boş zamanı daha az önemser.

İKİNCİ DERECEDEN DÜŞÜNME (Zihinsel Model Serisi 5)

Türk kültürü, belirlenimcilik, ortaklaşa davranış ve geniş bağlamdaki kültür özellikleriyle karakterizedir. Türk insanının Tengri, yazgı ve talih gibi kavramlara öncelik verdiği söylenebilir. Ayrıca, belirsizlikten kaçınma eğilimi, belirlenimcilik bulgusunu güçlendirir ve Türk toplumunun ortaklaşa davranışı üzerinde belirgin bir yoğunlaştırıcı etki yapar. Bu noktada, Türk kültürünün yönetim ve örgütlenme yaklaşımının geniş bağlamdaki kültürel özelliklerle şekillendiği vurgulanabilir. İkinci dereceden düşünme söz konusu olduğunda biz (Kastım Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm parçalarıdır) özellikle uzun vadeli yönlendirme modeli içerisinde her başlığı ayrı ayrı analiz etmeliyiz. Aslında her Türk siyasetçi böyle yapmalı. Aslında tabanıyla kopuk olduğu için eleştirilen siyasal partilerin ve STK’ların yapması gereken ana analiz birimi de bu kuramın içerisinde kendi halinde bekliyor ama bu partilerin ve STK’ların konudan haberi var mı? Tabi ki yok…

İnsan gerçekten üzülüyor.

Bireyselci düşünce, genellikle öncelikli olarak bireysel hedeflere odaklanırken, toplulukçu düşünce, grup normlarına ve beklentilerine uyumu vurgular. Türkiye’de, politik arenada sıkça rastlanan sorunlardan biri, bireylerin kendi çıkarlarını toplumun genel çıkarları üzerine koyma eğilimindedir. Bu durum, politik kararların bireysel hedeflere odaklanmasıyla toplumun bütününe olan etki arasındaki dengesizliği ortaya koyabilir.

Yönetimsel açıdan bakıldığında, İkinci Dereceden Düşünme, liderlerin sadece kısa vadeli bireysel kazançlara değil, aynı zamanda uzun vadeli toplumsal faydalara odaklanmalarını sağlar. Toplulukçu bir perspektifle yönetilen kurumlar, genellikle daha sürdürülebilir ve topluma daha fazla katkı sağlayan organizasyonlar olarak öne çıkar. Ancak, bu noktada Türkiye’nin doğu kültüründeki bazı pratik zorluklar ortaya çıkabilir. Liderlikte kişisel ilişkiler ve bağlar sıklıkla belirleyici olabilir, bu da uzun vadeli toplumsal faydaların önüne geçebilir.

Siyasi düzeyde, İkinci Dereceden Düşünme, politika yapıcılara sadece anlık popüler taleplere değil, aynı zamanda uzun vadeli sosyal ve ekonomik etkilere odaklanma becerisi kazandırır. Türkiye’nin siyasi sahnesinde, kimi zaman bireysel çıkarlar ve kısa vadeli hedefler, uzun vadeli sürdürülebilir politikaların önüne geçebilir. İkinci Dereceden Düşünme, politika yapıcılara toplumun geleceğini daha etkili bir şekilde şekillendirme yeteneği sunar.

Son olarak, kişisel gelişim düzeyinde İkinci Dereceden Düşünme, bireylerin kendi yaşamlarını sadece anlık tatminlere odaklanarak değil, aynı zamanda uzun vadeli hedefler ve toplumsal sorumluluklar gözeterek planlamalarını sağlar. Türkiye’deki doğu (Ve hatta Arap olmaya zorlanan) kültüründe bu dengeyi sağlamak her zaman kolay olmayabilir, özellikle de bireysel çıkarlar ve anlık tatminler öne çıktığında.

Bu bağlamda, Türkiye’nin doğu kültüründe İkinci Dereceden Düşünme eksikliklerini anlamak ve bu noktalarda gelişim sağlamak, daha sürdürülebilir, adil ve toplumsal fayda sağlayan bir geleceğe doğru adım atmak adına önemli bir adım olmalıdır. Tabi bunun mümkün olması sadece bir blog yazısıyla olabilir görünmemektedir ve ben de bu konuda zaman zaman umutsuzluğa düşenlerdenim.

Özetlememiz gerekirse, toplulukçu kültürlerde İkinci Dereceden Düşünme eksikliği, bir dizi potansiyel problemi beraberinde getirebilir. Bu problemler şunlardır:

  • Bireysel Hürriyetin Sınırlanması: Toplulukçu kültürlerde birey, genellikle toplumun normları ve beklentileri tarafından şekillendirilir. İkinci Dereceden Düşünme eksikliği, bireyin kendi hedeflerini ve özgürlüklerini düşünme yeteneğini kısıtlayabilir. Birey, toplumun genel çıkarlarına daha fazla odaklanırken kendi özgürlüğünü sınırlama eğiliminde olabilir.
  • Yenilikçilik (İnovasyon) ve Değişime Direnç: Toplulukçu kültürlerde genellikle geleneksel normlar ve değerler ön planda tutulur. İkinci Dereceden Düşünme eksikliği, mevcut düzeni sorgulama ve değişime açık olma kapasitesini azaltabilir. Bu durum, yenilik ve ilerleme konusunda direnç yaratabilir.
  • Bireysel Sorumluluk Eksikliği: Toplulukçu kültürlerde birey, genellikle toplumun bir parçası olarak görülür ve kolektif sorumluluklar paylaşılır. Ancak, İkinci Dereceden Düşünme eksikliği, bireyin kendi eylemlerinin ve kararlarının bütün toplum üzerindeki etkilerini değerlendirme yeteneğini azaltabilir. Bu durum, bireylerin kişisel sorumluluklarını gerektiği gibi anlamamalarına neden olabilir.
  • Toplum İçindeki Çatışmalar: İkinci Dereceden Düşünme eksikliği, bireyler arasında çatışmalara neden olabilir. Bireyler, kendi bireysel çıkarlarını koruma eğiliminde oldukları için, toplum içinde çatışmaların artmasına yol açabilir. Bu, toplumda birlik ve uyumun zayıflamasına neden olabilir.
  • Uzun Vadeli Planlama Güçlüğü: İkinci Dereceden Düşünme, genellikle uzun vadeli planlama yeteneğini geliştirir. Toplulukçu kültürlerde bu düşünce tarzının eksikliği, bireylerin geleceği planlama ve sürdürülebilir stratejiler oluşturma konusundaki zorluklarını artırabilir.

Ve hatta;

  • Kişisel Gelişimde Sınırlamalar: Bireyler, kendi bireysel potansiyellerini geliştirme konusunda sınırlı kalabilirler. İkinci Dereceden Düşünme eksikliği, bireylerin kendi yeteneklerini keşfetme ve geliştirme çabalarını sınırlayabilir.
  • Demokratik Süreçlerde Sorunlar: İkinci Dereceden Düşünme eksikliği, demokratik süreçlerde ve katılımcı karar alma mekanizmalarında etkin bir şekilde çalışmayabilir. Bireyler, kendi düşüncelerini özgürce ifade etme ve eleştirel düşünce kullanma konusundaki zorluklarını yaşayabilirler.
  • Çeşitlilik ve Farklılıklara Karşı Direnç: İkinci Dereceden Düşünme eksikliği, bireylerin farklı düşünce tarzlarına, kültürlere ve perspektiflere karşı direnç göstermelerine neden olabilir. Bu durum, toplum içinde çeşitliliği anlama ve değerlendirme yeteneğini sınırlayabilir.
  • Eğitim Sistemlerinde Zorluklar: Toplulukçu kültürlerdeki eğitim sistemleri, genellikle kolektif öğrenme üzerine odaklanabilir. İkinci Dereceden Düşünme eksikliği, bireylerin eleştirel düşünce, problem çözme ve bağımsız öğrenme becerilerini yeterince geliştirmemelerine neden olabilir.

Karar – Sonuç Sürecinin Alt Kademeleri Nelerdir?

Genel olarak bakıldığında ise bütün insanların aldığı her kararda, elde edilecek sonuçlar için üç farklı “seviye” vardır:

– Birinci derece: bir kararın en ani duyguları veya sonuçları

– İkinci derece: kararın uzun vadeli etkisi

– Üçüncü derece: kararın ve nihai sonucun uzun vadedeki önemli etkisi

İkinci dereceden düşünmeyi zihinsel bir model olarak kullanmak, birinci dereceden sonuçların etkilerini anlamak ve analiz etmek anlamına gelir. Bu, bireylerin potansiyel ikinci ve üçüncü dereceden etkileri düşünmelerini gerektirdiğinden, bir kararın anlık ve görünür sonuçlarının ötesine geçmeyi içerir. Genellikle kısa vadeli kazanımlara odaklanan birinci dereceden düşünmenin aksine, ikinci dereceden düşünme, belirli bir seçimden kaynaklanabilecek potansiyel yansımaların daha kapsamlı bir analizini gerektirir.

İkinci dereceden düşünmenin altında yatan bilişsel süreçler eleştirel düşünme ve öngörü merceğinden görülebilir. Eleştirel düşünme bilgiyi analiz etme, değerlendirme ve sentezleme becerisini içerirken, öngörü gelecekteki gelişmeleri tahmin etme kapasitesini kapsar. Bu bilişsel becerilerin birleştirilmesi, bireylerin eylemlerinin ilk sonuçlarının ötesinde olası sonuçlarını sistematik olarak değerlendirerek ikinci dereceden düşünmelerini sağlar.

İkinci dereceden düşünmenin pratik uygulamaları karar verme, stratejik planlama ve risk yönetimi gibi çeşitli alanları kapsamaktadır. Karar verme sürecinde, ikinci dereceden düşünmeyi kullanan bireylerin hem kısa hem de uzun vadeli sonuçları hesaba katan bilinçli seçimler yapma olasılığı daha yüksektir. Stratejik planlama, potansiyel sonuçların daha bütüncül bir şekilde değerlendirilmesine olanak tanıyarak daha sağlam ve dirençli stratejilere katkıda bulunduğundan ikinci dereceden düşünmeden faydalanır. Ayrıca, risk yönetiminde ikinci dereceden etkileri öngörebilme yeteneği, öngörülemeyen zorlukları hafifletme kapasitesini artırır.

Şimdi, üçüncü dereceden düşünmeyi (de) devreye sokmak analizi başka bir seviyeye yükseltir. Üçüncü dereceden düşünme, yalnızca anlık ve uzun vadeli etkileri değil, aynı zamanda kararların sahip olabileceği derin ve kalıcı etkileri de dikkate almayı içerir. Hisse senedi yatırımı bağlamında, üçüncü dereceden düşünme, yalnızca şirketin mevcut durumunu ve hisse senedi fiyatını değerlendirmeyi değil, aynı zamanda daha geniş ekonomik, sosyal veya teknolojik eğilimlerin uzak gelecekte yatırımı nasıl etkileyebileceğini tahmin etmeyi de gerektirebilir.

Ekonomik görünüm alanında, birinci seviye düşünme, düşük büyüme ve yükselen enflasyon tahminine aceleyle hisse senedi satarak tepki vermeye sevk edebilir. Ancak ikinci seviye düşünce, piyasa tepkilerinin her zaman rasyonel olmadığını ve başkaları panik halindeyken alım yapmak için bir fırsat sunabileceğini kabul eder. Şimdi, üçüncü dereceden düşünmenin dahil edilmesiyle, daha da ileri gidilebilir. Hükümet politikaları, küresel ekonomik trendler ve teknolojik gelişmeler gibi ekonomik koşulları etkileyen daha geniş sistemik faktörleri göz önünde bulundurmak, kapsamlı bir bakış açısı oluşturmada çok önemli hale gelir.

Birinci, ikinci ve üçüncü dereceden düşünmenin pratik uygulamaları karar verme, stratejik planlama ve risk yönetimi gibi çeşitli alanlara yayılır. Birinci dereceden düşünme genellikle basit ve tepkisel kararlara yol açarken, ikinci dereceden düşünme daha geniş bağlamı göz önünde bulundurarak derinlik katar. Üçüncü dereceden düşünme, uzun vadeli bir bakış açısı ve sistemik etkileri dahil ederek analizi daha da zenginleştirir.

Şimdi konuya geri dönelim.

İkinci dereceden düşünmenin uygulanması, kararların daha geniş ve uzun vadeli etkilerini göz önünde bulundurarak anlık sonuçların ötesine geçen bilişsel bir yaklaşımı içerir. Bu bağlamda, genellikle karar verme sürecini etkileyen, yargılamada normdan veya rasyonellikten sapmanın sistematik kalıpları olan bilişsel önyargılar nedeniyle zorluklar ortaya çıkar.

Bilişsel bir önyargı olan aşırı güven, bireylerin kendi yeteneklerini, bilgilerini veya yargılarını abartma eğilimini ifade eder. İkinci dereceden düşünme bağlamında, aşırı güven, bireylerin eylemlerinin sonuçlarını gerçekte olduğundan daha doğru bir şekilde anladıklarına inanmalarına yol açabilir. Bu aşırı tahmin, potansiyel ikinci ve üçüncü dereceden etkilerin derinlemesine değerlendirilmemesine yol açarak karar verme sürecinin etkinliğini tehlikeye atabilir.

Anlık hazlara öncelik verme eğilimi, ikinci dereceden düşünmeyi engelleyebilecek bir başka bilişsel önyargıdır. Bu önyargı, bireylerin kısa vadeli ödülleri uzun vadeli faydalara tercih etmesini içerir. İkinci dereceden düşünmeyi uygularken, potansiyel sonuçların daha kapsamlı bir analizi için anlık kazanımları ertelemek disiplinli bir yaklaşım gerektirir. Hızlı kazançların cazibesi, bireyleri etkili ikinci dereceden düşünme için gereken incelikli analizden uzaklaştırabilir.

Dahası, basitliğin rahatlığı ikinci dereceden düşünme için bir zorluk teşkil eder. Bireyler, kolay çözümler arayarak ve ikinci ve üçüncü dereceden etkilerin öngörülmesiyle ilişkili karmaşıklıklardan kaçınarak karar verme konusunda basit ve doğrusal bir yaklaşım benimsemeye meyilli olabilirler. Basitliğe yönelik bu eğilim, dikkatsizliklere ve birbiriyle bağlantılı sonuçlar ağının inceliklerini kavramada başarısızlığa yol açabilir.

Karar verirken veya çözüm üretirken, beynimiz doğal olarak eylemlerimizin etkilerini ve sonuçlarını öngörür. Ancak gerçekler bu kadar basit değildir. Dünyamız, birbirine bağlı eylemler ve bunların sonuçlarından oluşan yoğun bir ağ olarak işlemektedir. Ne yazık ki, birçok birey bu bağlantıların karmaşıklığını göz ardı ederek basit ve doğrusal bir yaklaşım benimseme eğilimindedir. İşte bu noktada İkinci Dereceden Düşünme yoluyla “İstenmeyen Sonuçlar Yasası “nı anlamanın önemi ortaya çıkmaktadır.

İKİNCİ DERECEDEN DÜŞÜNME (Zihinsel Model Serisi 5)
İKİNCİ DERECEDEN DÜŞÜNME (Zihinsel Model Serisi 5)

İkinci Dereceden Düşünme – İstenmeyen Sonuçlar Yasası İlişkisi

İstenmeyen Sonuçlar Yasası, herhangi bir eylemin aktörün başlangıçtaki amacının bir parçası olmayan sonuçlara yol açtığı sıkça gözlemlenen bir olgudur. Bu gereksiz sonuçlar öngörülebilir ya da öngörülemeyebilir ve etkileri açısından faydalı, zararlı ya da nötr olabilirler. En iyi senaryoda, bir eylem hem istenen sonuçları hem de planlanmamış faydaları üretir. Ancak en kötü senaryoda, istenen sonuçlar gerçekleşmez ve olumsuz sonuçlar asıl sorunu daha da kötüleştirir.

Sosyal bilimler alanında, bazen beklenmeyen sonuçlar veya öngörülemeyen sonuçlar olarak da adlandırılan istenmeyen sonuçlar, amaca yönelik eylemlerin amaçlanmayan veya öngörülmeyen sonuçlarıdır. Bu terim yirminci yüzyılda, özellikle Amerikalı sosyolog Robert K. Merton‘ın çalışmalarıyla önem kazanmıştır. Bu kavram, karar verme ve sorun çözmenin inceliklerini kavramada ikinci dereceden düşünmenin önemini vurgulayarak, kararlardan kaynaklanabilecek birbirine bağlı sonuçlar ağının kapsamlı bir şekilde anlaşılması ihtiyacının altını çizmektedir.

Üç farklı türde sınıflandırılan istenmeyen sonuçlar, amaca yönelik eylemlerden kaynaklanabilecek çok yönlü sonuçlara ilişkin incelikli bir bakış açısı sunar:

  • Beklenmeyen Fayda: Bu, başlangıçta amaçlanmayan ancak şanslı bir olay olarak ortaya çıkan olumlu bir sonucu ifade eder. Genellikle şans, tesadüf veya talih kuşu olarak tanımlanan beklenmedik faydalar, beklenmedik avantajlar getirerek karar sonuçlarının karmaşıklığına katkıda bulunabilir.
  • Beklenmeyen Dezavantaj: Buna karşılık, beklenmedik bir dezavantaj, bir politika veya eylemin istenen etkilerinin yanı sıra ortaya çıkan istenmeyen bir zararı temsil eder. Örneğin, tarıma su sağlamak için tasarlanan sulama planları, öngörülemeyen sonuçlar nedeniyle şistozomiyaz gibi su kaynaklı hastalıkların artmasına neden olabilir.
  • Ters Sonuç: Bu kategori, bir eylemin asıl niyetine aykırı olan ve ters bir etkiyle sonuçlanan sonuçları kapsar. Amaçlanan bir çözümün mevcut sorunu daha da kötüleştirdiği durumlarda, ters bir sonuç, bir kararın tüm potansiyel sonuçlarını öngörmenin karmaşıklığını vurgular.

Çeşitli alanlardan alınan istenmeyen sonuçlar yasası, karar alma süreçlerinde “İkinci Dereceden Düşünme” eksikliğinin ya da hatalı “İkinci Dereceden Düşünme” geliştirmenin potansiyel risklerini açığa çıkarırken, bu bağlamda ortaya çıkan örneklerle birlikte daha detaylı bir perspektif sunar.

Askeri Strateji:

Askeri operasyonlarda, gelişmiş silah ve stratejik taktiklerin benimsenmesi, ulusal savunma kapasitesini artırmayı hedefler. Ancak bu hamle, uluslararası arenada silahlanma yarışını körükleyebilir ve potansiyel olarak küresel çatışmalara neden olabilir. Örneğin, Soğuk Savaş dönemindeki silahlanma yarışı, beklenmeyen bir şekilde gerilimleri tırmandırmış ve çatışma riskini artırmıştır.

Casusluk Teknikleri:

Hükümetler, ulusal güvenliği sağlamak amacıyla sofistike casusluk tekniklerine yatırım yapar. Ancak bu faaliyetlerin ortaya çıkması, uluslararası ilişkilerde gerilimlere ve diplomatik güvenin erozyona uğramasına yol açabilir. Örneğin, bir ülkenin casusluk faaliyetlerinin ifşa olması, diğer ülkelerle olan ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Bu aralar dikkat ettiyseniz her hafta yeni bir skandal ortaya çıkıyor. Sizce neden?

Kişisel Gelişim Programları:

Kuruluşlar, bireylerin refahını artırmayı amaçlayan kişisel gelişim programları uygular. Ancak sıkı verimlilik önlemlerinin teşvik edilmesi, bireyler arasında stres ve tükenmişliği artırabilir. Bu da bireylerin ruh sağlığı ve genel memnuniyeti üzerinde olumsuz bir etki bırakabilir. Örneğin, işyerinde aşırı rekabetçi bir ortamın yaratılması, çalışanların stres seviyelerini artırabilir.

Teknik Gelişme:

Makineler arası iletişim ve Nesnelerin İnterneti gibi teknolojik gelişmeler, cihazların veri iletim kapasitesini artırır. Ancak bu cihazlar genellikle güvenlik açıklarına sahip olabilir, bu da IoT cihazlarına yönelik güvenlik saldırılarını beraberinde getirebilir. Örneğin, bir evdeki akıllı cihazların hacklenmesi, gizlilik ihlallerine ve güvenlik risklerine yol açabilir.Ki açmakta. Yakında evlerimizde doğrudan insanımsı robotlar kullanacağız. Bunu yaparken kesici ve delici aletleri şifreli kilitlerle korumaya almanızı şimdiden öneririm.

Bu örnekler, İkinci Dereceden Düşünme eksikliğinin çeşitli sektörlerde nasıl istenmeyen sonuçlara neden olabileceğini gösterir. Karar alıcılar, bu durumları önlemek ve daha etkili stratejiler geliştirmek için “Üçüncü Dereceden Düşünme” prensiplerini benimsemelidir. Fakat bu başka bir süreç ve burada detaylandırmayacağım. Aslında bu blogun amacı 3. aşamaya ulaşmaktır.

İstenmeyen sonuçların ortaya çıkma olasılığını azaltan faktörler arasında ilgili sistemlerin anlaşılması, dikkatli bir planlama ve uygulama sırasında ayrıntılara dikkat edilmesi yer almaktadır. Son yıllarda, istenmeyen sonuçlar yasası genellikle tanımı gereği tam olarak anlaşılamayan karmaşık sistemlere atıfta bulunarak anılmaktadır. Sonuç olarak, karmaşık bir sistemi içeren herhangi bir eylemin istenmeyen sonuçlar doğuracağı kesindir.

Bu TED konuşmasında tarihçi Edward Tenner, yenilik yapma becerimiz ile sonuçları öngörebilme becerimiz arasındaki uçurumu tartışıyor:


Gerçek Hayatta İkinci Dereceden Düşünme ile Analiz Soruları

İkinci dereceden düşünme alanına girmek, anlık ve görünür sonuçların ötesine uzanan sonuçların ve yansımaların incelikli bir şekilde araştırılmasını içerir. Bu yaklaşım yeni olmamakla birlikte, köklerini bireyleri karmaşık ortamlardaki geri bildirim döngülerini düşünmeye teşvik eden sistem teorisinde bulur. Basitleştirilmiş ancak etkili bir yöntem, önerilen bir değişikliğin birinci dereceden etkilerini dikkate almayı ve ardından gelen basamaklı etkileri incelemeyi içerir.

İkinci dereceden düşünme sürecini başlatırken, bir kararın birinci dereceden etkilerini titizlikle sıralamak zorunlu hale gelir. Bunlar, kişinin öngörebileceği en acil ve doğrudan sonuçlardır. Ancak, ikinci dereceden düşünmenin gerçek derinliği, bireyler daha ileri gidip bu ilk sonuçlardan kaynaklanan etkileri incelediklerinde ortaya çıkar. Bu karmaşık inceleme, ikinci ve üçüncü dereceden etkilerin araştırılmasını içerir ve birbirine bağlı sonuçlardan oluşan karmaşık bir ağı ortaya çıkarır.

İnsan etkileşimlerini içeren sistemlerde teşviklere ve geri bildirim döngülerine özel dikkat gösterilmelidir. Birçok durumda, teşvik yapılarının anlaşılması, potansiyel ikinci ve üçüncü dereceden etkilerin çözülmesinde kilit rol oynar. Teşviklerin karşılıklı etkileşimi genellikle davranışları ve sonuçları hemen fark edilemeyecek şekillerde şekillendirir.

Teşvik yapılarının etkisine ilişkin aydınlatıcı bir örnek, kreşlerin geç teslim alma ücretlerine ilişkin iyi bilinen bir çalışmada bulunabilir. Geç kalmayı caydırmayı amaçlayan bir geç teslim alma ücretinin uygulamaya konması, istemeden de olsa caydırmayı amaçladığı davranışın meşrulaştırılmasına yol açmıştır. Bu durum, ikinci dereceden etkilerin karmaşık doğasını gözler önüne sermekte ve sistemlerin altında yatan dinamikleri anlamanın önemini vurgulamaktadır.

Ünlü bir yatırımcı olan Howard Marks, ikinci düzey düşünme sürecine ilişkin değerli bilgiler sunmaktadır. Marks, basit ve yüzeysel olan birinci seviye düşünme ile karşılaştırarak, ikinci seviye düşünenlerin dikkate aldığı bir dizi sorunun ana hatlarını çiziyor. Bu daha derin düşünme biçimi, çeşitli faktörleri dikkate alan çok yönlü bir analizi içerir:

-Gelecekteki olası sonuçların aralığı nedir?

Gelecekteki olası sonuçların yelpazesini anlamak, bir karar veya eylem tarzından kaynaklanabilecek potansiyel sonuçların yelpazesini öngörmeyi içerir. Bu hem iyimser hem de kötümser olasılıkları dikkate alarak çeşitli senaryoları değerlendiren kapsamlı bir analiz gerektirir. Karar vericiler, bir spektrum boyunca olası sonuçları belirleyerek potansiyel sonuçlar hakkında daha incelikli bir anlayış kazanırlar.

-Hangi sonucun en olası olduğu düşünülüyor?

Olası sonuçlar yelpazesini belirledikten sonra, bir sonraki adım bu sonuçlardan hangisinin en olası olarak kabul edildiğini değerlendirmek ve belirlemektir. Bu, her bir potansiyel sonucu etkileyen faktörlerin tartılmasını ve mevcut bilgilere dayanarak bir olasılık atanmasını içerir. Temel değişkenlerin ve bunların farklı senaryoların ortaya çıkma olasılığı üzerindeki etkilerinin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesini gerektirir.

-Bu değerlendirmede gerçeği bulabilme olasılığı nedir?

Değerlendirmede gerçeği bulabilme olasılığının değerlendirilmesi, tahminlerde bulunmak için kullanılan bilgilerin güvenilirliği ve doğruluğunun gerçekçi bir değerlendirmesini içerir. Gelecekteki olayların doğasında var olan belirsizliği kabul eder ve seçilen sonuca duyulabilecek güveni ölçmeye çalışır. Bu olasılıklı yaklaşım, karar alıcıları karmaşık sistemlerin doğasında var olan öngörülemezliği tanımaya ve hesaba katmaya teşvik eder.

-Uzlaşı görüşü nedir?

Uzlaşı görüşünün (fikir birliğinin) anlaşılması, belirli bir bağlam veya topluluk içindeki hakim görüş ve inançların ölçülmesini içerir. Bu, bir ekibin kolektif bakış açısı, bir sektör (bunun içinde bir kast da olabilir) veya daha geniş bir toplumsal fikir birliği olabilir. Fikir birliğinin belirlenmesi, yaygın olarak neyin beklendiği veya kabul edildiğine dair temel bir anlayış sağlar ve bireysel değerlendirmelerin karşılaştırılabileceği bir referans noktası olarak hizmet eder.

-Kişinin beklentisi fikir birliğinden nasıl farklılaşıyor?

Kişinin beklentisinin fikir birliğinden nasıl ayrıldığını araştırmak, kişisel değerlendirmeler ile hâkim görüşler arasındaki farkların eleştirel bir şekilde incelenmesini gerektirir. Bu adım, benzersiz iç görülerin, alternatif bakış açılarının veya karşıt görüşlerin belirlenmesi için çok önemlidir. Fikir birliğinden uzaklaşmanın farkına varmak, karar alıcıların ana akım olmayan sonuçların potansiyelini anlamalarını ve çoğunluk tarafından gözden kaçırılabilecek alternatif senaryoları değerlendirmelerini sağlar.

Bu düşünme düzeyi genellikle potansiyel sonuçları titizlikle inceleyen akademisyenler ve profesyonel yatırımcılar arasında yaygındır. Mevcut olsa da, iş dünyası liderleri arasında o kadar yaygın değildir. Şaşırtıcı bir şekilde, genel halk arasında son derece nadirdir ve görünüşe göre birçok politikacının değerlendirmelerinde yoktur.

İkinci dereceden etkilerin ihmal edilmesine karşı yapılan uyarı, uyarıcı bir hatırlatma işlevi görmektedir. Anlık sonuçların ötesindeki karmaşık etkileşimi göz ardı etmek, öngörülemeyen zorluklara ve istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, ikinci dereceden düşünmeyi benimsemek sadece bilişsel bir egzersiz değil, karmaşık ve birbirine bağlı dünyamızda karar verme ve sorun çözmenin karmaşıklıklarında gezinmek için gerekli bir beceri haline gelir.

İKİNCİ DERECEDEN DÜŞÜNME (Zihinsel Model Serisi 5)
İKİNCİ DERECEDEN DÜŞÜNME (Zihinsel Model Serisi 5)

Siyasi Karar Alma Sürecinde İkinci Dereceden Düşünme: Tartışmalı Politikaların Uygulanması Örneği

(Yasal Uyarı: Aşağıdaki tartışma sadece açıklama amaçlıdır ve herhangi bir siyasi figürü veya durumu temsil etmemektedir).

Kısa Vadeli Siyasi Kazanç İçin Tartışmalı Politikaların Uygulanması:

a) Birinci Dereceden Sonuç:

Tartışmalı politikaların uygulanması, genellikle kısa vadeli siyasi kazançlar getirir. Bu, belirli bir seçmen kitlesi arasında popülerlik veya destek artışı anlamına gelir, siyasi duruşu güçlendirir ve kamuoyu onayında bir yükseliş sağlayabilir. Ancak, bu kazançlar genellikle ilk bakışta belirgin ve sınırlıdır.

Teknik detay eklemek gerekirse, bu tür politikaların kısa vadeli başarısı genellikle belirli bir politik çizgiyi destekleyen seçmen kitlesi üzerinde odaklanmıştır. Siyasi aktörler, bu politikaları benimseyerek hızlı ve gözle görülür bir destek elde etmeyi amaçlarlar. Ancak, bu destek genellikle yüzeyde kalır ve geniş bir toplumsal uzlaşı oluşturmaktan uzaktır.

Bu durumda, birinci dereceden sonuçlar sadece politikacının kısa vadeli hedeflerine odaklanmasını yansıtır. Yani, politika yapıcılar, popülerlik kazanmak veya belirli bir seçmen kitlesini memnun etmek için bu tür politikaları tercih edebilirler. Ancak, bu politikaların etkisi genellikle sınırlıdır ve uzun vadeli toplumsal birleşmeyi sağlama potansiyeline sahip değildir.

b) İkinci Dereceden Sonuçlar:

İkinci dereceden düşünmenin uygulanması, ilk siyasi kazancın ötesindeki potansiyel sonuçların incelenmesini içerir. Bu, tartışmalı politikaların uygulanmasının bazı ikinci dereceden etkilerini şu şekilde değerlendirebiliriz:

• Toplumun Kutuplaşması: Tartışmalı politikaların benimsenmesi, toplum içindeki grupları kutuplaştırabilir ve mevcut bölünmeleri derinleştirerek farklı gruplar arasında düşmanlığı artırabilir. Bu durum, uzun vadede toplumsal birleşmeyi engelleyebilir ve sosyal uyumu zorlayabilir.

• Güven Aşınması: Kısa vadeli siyasi kazançlar için tartışmalı politikaların benimsenmesi, vatandaşlar arasında genel toplumsal refaha olan güveni zayıflatabilir. Bu durum, politika yapıcıların uzun vadeli güvenilirliklerini sarsabilir ve kamuoyuyla kurulan bağları zedeleyebilir.

• Uluslararası İlişkiler Etkisi: Tartışmalı politikaların ulusal sınırları aşarak uluslararası ilişkilere yansımaları olabilir. Bu durum, diplomatik bağları zorlayabilir, ülkenin küresel sahnedeki itibarını etkileyebilir ve uluslararası toplumla uyumunu zorlayabilir.

• Uzun Vadeli Yönetişim Zorlukları: Kısa vadeli kazanımlara odaklanmak, uzun vadeli yönetişim sorunlarını göz ardı edebilir. Ekonomik istikrar, sosyal uyum ve çevresel sürdürülebilirlik gibi uzun vadeli konular, kısa vadeli politik kazanç hedefleriyle rekabet edebilir. Bu durum, toplumsal gelişim açısından uzun vadeli zorluklara neden olabilir.

c) Üçüncü Dereceden Sonuçlar:

Üçüncü dereceden sonuçlar, politika ve liderlik kararlarının ötesindeki derinlemesine etkileri inceler. Bu düzeyde düşünmek, daha karmaşık ve geniş kapsamlı sonuçları görmeyi sağlar. İşte üçüncü dereceden sonuçların daha ayrıntılı bir analizi:

• Miras Etkisi: Liderin benimsediği tartışmalı politikalar, onun tarih boyunca nasıl hatırlanacağını etkiler. Örneğin, Türkiye’nin Osmanlı dönemindeki bazı politikaları, günümüzde hala tartışma konusudur ve o dönemin liderlerinin mirasını etkilemiştir.

• Siyasi Tepki: Bölücü nitelikteki politikalar, zaman içinde siyasi tepkilere yol açabilir. Örneğin, 1960’larda Amerika’da ırk ayrımcılığına karşı alınan politikalar, siyahi hakları hareketine ve siyasi değişimlere yol açmıştır.Bugün benzer bir sonuç Türkiye ve hatta ABD göçmen politikası sonucunda önümüzdeki 10 yılda yaşanacaktır.

• Kurumsal Hasar: Kamu güveninin erozyona uğraması ve kutuplaşma, devlet kurumlarının etkinliğini etkileyebilir. Örneğin, Watergate skandalı Amerika’da büyük bir güven kaybına ve kurumsal hasara neden olmuştur. Benzer şekilde 15 Temmuz oalyları da bu tip sonuçları doğurmuştur.

Bu üçüncü dereceden sonuçlar, liderlerin ve politika yapıcıların kararlarını sadece kısa vadeli kazançlar veya ikinci dereceden etkilerle değil, aynı zamanda uzun vadeli miras, siyasi tepki ve kurumsal etkilerle de değerlendirmelerini gerektirir.


Sonuç

Zorlu kararların ortaya çıktığı karmaşık gündemlerimizi analiz ederken, doğru karar vermeye giden yol, çok sert bir araziden geçmeye benzer. Bu sadece bir yolculuk değil, şeffaflık, kapsamlı inceleme ve stratejik bir yaklaşım gerektiren karmaşık bir keşif gezisidir. Bu çabada şeffaflık, paydaşların göz önünde bulundurabileceği çeşitli rotaları ve seçenekleri aydınlatan yol gösterici bir fener haline gelir.

Zor kararlarla karşı karşıya kalındığında, işin özü bu seçeneklerin açıklıkla ifade edilmesinde yatar. Bu, paydaşlara mevcut rotaların kapsamlı bir genel görünümünü ve bu belirli seçeneklerin seçilmesinin ardında yatan anlaşılır bir gerekçeyi sunmayı içerir. Bu şeffaflık, ilgili tüm tarafların karar alma sürecinin inceliklerini kavramasını sağlayan bir anlayış çerçevesi oluşturarak temel teşkil eder.

Bu şeffaflığın önemli bir yönü, her bir seçenekle ilişkili birinci ve ikinci dereceden sonuçların titizlikle değerlendirilmesidir. Mesele sadece bir yol seçmek değil, ortaya çıkabilecek karmaşık yansımalar ağını kavramaktır. Karar vericiler bu bütüncül yaklaşımı benimseyerek belirsizliğin gölgelerini aydınlatır ve paydaşlara potansiyel sonuçlar hakkında daha net bir vizyon sunar.

Dahası, şeffaflık seçeneklerin ve sonuçların ana hatlarıyla belirtilmesinin ötesine geçer. Dürüstlük ve açıklığa olan bağlılığı kapsar ve güvenin gelişebileceği bir ortamı teşvik eder. Paydaşlar, sadece anlık etkileri kabul etmekle kalmayıp aynı zamanda ikinci dereceden sonuçların incelikli alanını da araştıran bir karar alma sürecine tanık olduklarında, güven ekosistemin temel taşı haline gelir.

İkinci dereceden düşüncenin karar alma dokusuna entegre edilmesi, tüm sürecin itibarını ve güvenilirliğini artırır. Öngörüye bağlılık, olası zorlukları öngörmeye adanmışlık ve karar almanın karmaşıklıklarını sağduyuyla aşma kararlılığı anlamına gelir. Bu ışık altında, kararlar münferit olaylar olmaktan çıkar ve daha geniş, birbirine bağlı bir anlatının ayrılmaz bileşenleri haline gelir.

Karar alma yolculuğuna çıkarken, şeffaflığın yankısı anlık kavşağın çok ötesinde yankılanır. Seçeneklerin aceleyle seçilmeyip titizlikle tartıldığı, vicdani bir değerlendirme kültürü için bir emsal teşkil eder. Böyle bir sürecin mirası, bireysel kararların ötesine uzanır ve ekosistemde güvenilirlik, itimat edilirlik ve stratejik bilgelik için bir itibar şekillendirir. Karar vericiler şeffaf iletişim, sonuçların dikkatle değerlendirilmesi ve ikinci dereceden düşüncenin entegrasyonu yoluyla karar verme sanatını, liderlik ve yönetişimin karmaşık ortamlarında itibar ve güvenin kalıcı para birimleri haline geldiği bir düzeye yükseltirler.

Sosyologlar, Psikologlar ve Siyaset Bilimciler için Araştırma Önerisi


İkinci Dereceden Düşünme ve Hofstede’nin Kültürlerarası Farklılaşma Analizi:

Normal şartlarda yapılması gereken ama hiç yapılmamış bir çalışmanın fikrini sizlere vermek istemekteyim çünkü benim bu elektronik güncedeki ana amacım ülkenin geleceğine katkı sağlayabilmek. Aşağıdaki soruları sorarak ve (doğal olarak) her iki modeli birleştirerek (tahminimce) size oldukça fazla akademik puan kazandırabilecek bir makale ortaya çıkartabilirsiniz.

  1. Güç Mesafesi Boyutu:
    • Hofstede’nin Güç Mesafesi boyutu, bir toplumdaki otorite ve hiyerarşi anlayışını ölçer.
    • İkinci Dereceden Düşünme, güç mesafesinin neden farklılık gösterdiğini anlamak için bu boyutun temelinde yatan kültürel değerleri ve tarihsel faktörleri inceleyebilir.
  2. Bireycilik ve Kolektivizm Boyutu:
    • Hofstede’nin bu boyutu, bireyin toplum içindeki rolünü ve ilişkilerdeki bağlantıları ölçer.
    • İkinci Dereceden Düşünme, bireycilik ve kolektivizmin kültürel kökenlerini derinlemesine analiz edebilir.
  3. Maskuliniten ve Feminenlik Boyutu:
    • Hofstede’nin bu boyutu, bir toplumun geleneksel cinsiyet rollerine bakışını ölçer.
    • İkinci Dereceden Düşünme, cinsiyetle ilgili tarihsel, sosyal ve kültürel faktörlere odaklanabilir.
  4. Belirsizlikten Kaçınma Boyutu:
    • Hofstede’nin bu boyutu, bir toplumun belirsizlikle başa çıkma stratejilerini ölçer.
    • İkinci Dereceden Düşünme, belirsizlikten kaçınmanın kültürel kökenlerini inceleyebilir
  5. Uzaklık Boyutu:
    • Hofstede’nin bu boyutu, bir toplumdaki bireyler arasındaki sosyal mesafeyi ölçer.
    • İkinci Dereceden Düşünme, bu boyutun altında yatan kültürel normları ve bu normların nasıl oluştuğunu anlamaya yönelik sosyolojik ve antropolojik bağlamları araştırabilir.
  6. Zaman Boyutu:
    • Hofstede’nin zaman boyutu, bir toplumdaki geçmiş, şimdi ve gelecek kavramlarına bakışı ölçer.
    • İkinci Dereceden Düşünme, zaman algısının kültürel temellerini ve bu algının toplumsal dinamiklere nasıl etki ettiğini inceleyerek (özellikle bu başlığın içerdiği ileri düzey karmaşıkları) görmemizi sağlayabilir.

Kolay Gelsin.

Yazı dizisinin diğer bölümlerinin linklerini aşağıya bırakıyorum.

İyi okumalar dilerim.

Yorum yapın

Emeğe Saygı :)