Strateji & Yönetim ​Siyaset Bilimi
Photo of author

Sezgisel Analiz İlkeleri (Heuristic) ve Kavramın Siyasi Etkileri (2024)

 Tanım

 Bilişsel sezgisel yöntemler, karar verme, değerlendirme veya keşif yapma sürecini hızlandırmak için kullanılan kısa yollardır. Sorunları hızlı ve etkili bir şekilde çözebilirler, ancak çözümün doğruluğu garanti edilmez. Bu taktikler önyargılara açıktır ve sıklıkla deneme yanılma yöntemlerine dayanır. Aslında yüksek siyaset ve hatta yerel siyaset, bireyler arası ilişkiler, duygusal bağlamlar sıklıkla “Heuristic” ile doğrudan ilişkilidir ama ülkemizde bu terimin nelere yok açabileceğini bilerek varlığından haberdar olan insan sayısı muhtemelen birkaç bin kişi civarındadır (Bu rakamı ülkemizdeki sosyologlar, bir kısım yazılımcılar, örgüt kuramcıları, siyaset bilimcilerin nüfusu üzerinden tahmin yürüterek belirttim).

Halbuki Anglo Sakson bilir – modern akademik araştırmaların hegamonik liderliğini ilan etmesine gerek yoktur (Gerd Gigerenzer ve Daniel Kahneman), Alman kökeninde ben varım diyerek gurur duyar (Amos Tversky, Ulrich Hoffrage), Fransız soyut modellemelerini tartışır (Olivier Sibony), Çin benim dinimin içerisinde her zerresi zaten mevcut der, Rus harp sanayinde kullandığı ileri geometrik teknikleri Mikhail Gromov’un bu konudaki katkıları ile yetişen nesillerle aştığını anlatır. Türk ise skolastiktir, ilerleyememiştir, bu ilerleyememe yapısal kireçlenme üretmektedir ve en sonunda sistemi felç edecektir ama… neyse.

Bu arada tarihimizde sezgiselciler de yok diyemeyiz. Vardır ama problem olmamaları değil, olmalarına rağmen dediklerini anlamayıp toplumsal kurgumuzun işleyişine ekleyemememizdir. Mesela “bence” modern zamanlarda Ziya Gökalp ve Ahmet Ağaoğlu, Klasik dönemlerde ise Yunus Emre aslında sezgiselcidir.

Ne demiş Yunus Emre;


Bir kez gönül yıktınısa Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil Bir gönülü yaptınısa Er eteğin tuttunusa Bir kez hayır ettinise Binde bir ise az değil Yol odur ki doğru vara Göz odur ki Hakk'ı göre Er odur alçakta dura Yüceden bakan göz değil Erden sana nazar ola İçin dışın pür nur ola Belî kurtulmuştan ola Şol kişi kim gammaz değil Doğru yola gittin ise Er eteğin tuttunusa Bir hayır dua ettinise Birine bindir az değil Yunus bu sözleri çatar Sanki balı yağa katar Halka meta'ların satar Yükü gevherdir tuz değil

Şimdi şu yazılanları toplumun hangi katmanında içselleşti diyerek yorumlayabilirsiniz? Yok çünkü acizleri ya da tek yönlüleri, sananları, hırsızları milletin başına geçirirseniz; toplum da o başa geçirdiklerinize benzer.

İnsan üzülüyor. Neyse biz devam edelim.

Sezgisel yöntemler genel olarak bilişsel psikolojide anlaşıldığı şekliyle, insanların özellikle belirsizlikle karşılaştıklarında nasıl karar verdiklerine dair büyüleyici bir bakış açısı sağlar. Sezgisel yöntemler esasen zor karar verme görevlerini daha kolay olanlarla değiştirerek basitleştiren zihinsel stratejilerdir. Nobel ödüllü Daniel Kahneman ilk olarak 2003 yılında bunları bilişsel kısa yollar veya pratik kurallar olarak tanımlamıştır. İnsanlar, özellikle zaman veya bilgi kısıtlamaları altında olduklarında, bu ikame sayesinde daha hızlı karar verebilirler. Tabi bu konu bazı sektörler tarafından bilişsel bir silah olarak da kullanılabilir ve hatta kullanılmaktadır.

Birçok farklı türde yargısal sezgisel yöntem vardır ve her birinin kendine özgü özellikleri ve olası dezavantajları vardır. Konuya girmeden önce bunları tanımlamamızın konu hakkında temel bilgisi olmayan okuyucular için faydası olacaktır.

 a. Kullanılabilirlik sezgiselleri: 

Bu sezgisel yöntemde kararlar, ilgili örneklerin veya vakaların akla ne kadar çabuk geldiğine bağlı olarak verilir. İnsanlar karar verirken sıklıkla kolayca elde edilebilen bilgilere güvenir ve bir şey kolaylıkla hatırlanıyorsa önemli ya da yaygın olması gerektiğine inanır. Ancak, yakın zamanda maruz kalma, canlılık veya duygusal etki gibi farklı faktörler hatırlamayı etkileyebilir ve bu da önyargılı yargılara neden olabilir. Örneğin, bir kişi haberlerde nadir görülen bir olayı yakın zamanda duymuşsa, bunun olasılığını abartabilir.

 b. Temsiliyet sezgiselliği: 

 Bu sezgi, insanlar bir olayın olasılığını bir prototip veya stereotip ile karşılaştırarak değerlendirdiğinde ortaya çıkar. Bireyler sıklıkla temel oranları veya istatistiksel olasılıkları dikkate almak yerine öznel benzerlik izlenimlerine dayanırlar. Örneğin, bir kişi zihninde “tipik” bir profesör tanımıyla karşılaştığında, bu kişinin bir profesör olduğunu düşünebilir, ancak aynı zamanda başka bir meslekten birinin de benzer özelliklere sahip olduğunu düşünebilir.

 C. Yargısal sezgisel yöntemler: 

 Bu kategori, insanların belirli fikirlere veya tekniklere dayalı görüşler veya değerlendirmeler oluştururken benimsedikleri farklı yaklaşımların tümünü içerir. Temsil edilebilirlik ve kullanılabilirlik sezgisel yöntemlerinin aksine, yargısal sezgisel yöntemler daha metodik ve kasıtlı bir işlem gerektirebilir. Yine de yönlendirici fikirler yanlışsa veya insanlar ilgili tüm verileri dikkate almazsa hatalara neden olabilirler.

Bu noktada iki alt başlığın tanımını yapıp, örneğini verebiliriz. İnsanların önceden var olan inançlarını veya hipotezlerini destekleyen verileri seçici olarak aradığı veya yorumladığı doğrulama önyargısı buna ilk örnektir. İnsanların tahmin yaparken veya karar verirken ilk ulaştıkları bilgilere (çapa) büyük ölçüde güvendiği sabitleme- ayarlama sezgiselliği de ikinci örnektir. Sezgisel yöntemler zaman ve kaynakların kısıtlı olduğu durumlarda faydalı olabilir, ancak aynı zamanda aşırı basitleştirme ve hatalı olma riski de taşırlar: İşte bu noktada eleştirel düşünmenin ve titiz kanıt değerlendirmesinin önemini tekrar vurgulamam gerekir (ki bu konu ile ilgili birçok yazı şu anda bu blog içerisinde bulunmaktadır).

Yine de sezgisel yöntemlerin kullanımı sınırlamalardan muaf değildir. Sezgisel yöntemler karar verme sürecini hızlandırabilir, ancak aynı zamanda bilişsel önyargılara da yol açabilir; bu önyargılar insanların sürekli olarak yaptıkları hatalar nedeniyle en iyi eylem tarzından sapmalarına neden olur. Bu önyargılar algıları çarpıtabilir ve özellikle de kullanılan sezgisel yöntemler eldeki görevle ya da bilgiyle uyumsuz olduğunda idealden daha düşük kararlarla sonuçlanabilir. Mesela Fransızlar Afrika kıtasını kana bularken, Afrikalılar “heuristic” nedir bilseler ve konuyu yönetebilselerdi; kardeş kanı dökülmezdi.

 Sezgisel yöntemlerin farklı gruplara ayrılmış olması, bu zihinsel kısa yolların ne kadar çeşitli olduğunu vurgulamaktadır. Bazı sezgisel yöntemler daha uzmanlaşmış ve alana özgü iken, diğerleri farklı karar verme alanlarında geniş uygulanabilirlik göstermektedir. Örneğin, etki, uygunluk ve temsil edilebilirlik gibi sezgisel yöntemler genel amaçlı sezgisel yöntemler olarak kabul edilir ve çeşitli bilişsel görevlerde sıklıkla kullanılır. Buna karşılık, fiyat, kıtlık ve marka adı sezgiselleri gibi sosyal ve tüketici psikolojisinden türetilen sezgiseller bağlama özgüdür ve sıklıkla belirli karar verme senaryolarını ele alır.

Sezgisel yöntemlerin karmaşıklığı ve insanların nasıl karar verdikleri üzerindeki çeşitli etkileri bu sınıflandırma ile vurgulanmaktadır. Araştırmacılar, çeşitli sezgisel yöntemlerin benzersiz özelliklerini ve uygulamalarını kavrayarak insanların karmaşık karar ortamlarında nasıl hareket ettiklerini daha iyi anlayabilir ve sezgisel temelli akıl yürütmeyle ilişkili potansiyel önyargıları azaltmaya yönelik stratejiler geliştirebilirler.

Giriş kısmı biraz daha uzun olmalı, bir sonraki bölümde detaylandırmaya devam edelim. Bu konu çoğu akademisyenin çalıştığı yani ömrünü adadığı tek konudur. Şimdi onlardan birisi gelip de ya şunu da bunu da söylememiş demesin 😉

Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)
Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)

Sezgiselliğin Detayları

 İnsan davranışı büyük ölçüde sezgisel yöntemlere veya karar vermeyi hızlandıran bilişsel kısa yollara dayanır. Bu kısa yollar özellikle tehlikeli olabilecek karanlık bir sokakta gezinirken ya da hızlı kararlar verirken faydalıdır. Beyin, böyle bir durumda mantıksız davranan biriyle karşılaştığında uzun bir düşünme sürecine girmek yerine sıklıkla “buluşsal” yöntemlere başvurur. Sezgisel yöntemlere güvendikleri için insanlar algıladıkları tehditlere içgüdüsel olarak tepki verebilir, bu da hızlı kararlar almalarını ve daha hızlı bir şekilde geçmek gibi uygun eylemlerde bulunmalarını sağlar.

 Sezgisel yöntemler, her zaman en iyi sonuçları vermese de hızın doğruluktan daha önemli olduğu durumlarda en iyi performansı gösterir.  Yüzü kapüşonla örtülmüş ve karanlıkta sadece silueti görünen bir yabancıyla karşılaşma senaryosunu ele alalım. Hızınızı biraz artırmaya karar verirseniz, bu muhtemelen koşulların uzun süreli iç gözlemsel analizinden ziyade sezgisel bir değerlendirmedir. Mükemmel olmasalar da hızın doğruluktan daha önemli olduğu durumlarda sezgisel yöntemler işe yarar. Karanlık sokak senaryosunda beynin doğal negatif korku tepkisi, “Bu durum bir tehdit oluşturabilir” diyen sezgisel bir yargıyı harekete geçirir.

Bu yargı, potansiyel tehlikeyi azaltmak için hızınızı artırmak gibi hızlı bir şekilde harekete geçmenizi sağlar. Karanlık sokak örneğinde beynin korku tepkisine güvenmesi, sezgisel yöntemlerin potansiyel olarak tehlikeli durumlarda davranışı nasıl etkili bir şekilde yönlendirebileceğini göstermektedir. Sezgisel yöntemler aynı zamanda insanların zor durumlara rağmen hızlı bir şekilde karar vermelerine yardımcı olur, bu da özellikle yüksek bilişsel yük altında olduklarında faydalıdır. Bazı insanlar bunu başarabilir, bazı insanlar ise konuya çok uzaktır.

 Deneyimlerle geliştirilmiş basit sezgisel yöntemlere itfaiyeciler, askerler ve sağlık çalışanları gibi yüksek stresli ve belirsizliğin yüksek olduğu ortamlarda çalışan profesyoneller tarafından sıklıkla başvurulur. Örneğin itfaiyeciler, yanan bir binanın ne zaman çökebileceğine dair sezgisel bir his geliştirmiş olabilirler- benzer durumlara tekrar tekrar maruz kalma yoluyla-. Zaman kısıtlamaları altında çalışan profesyoneller için bu sezgisel temelli kararlar, karmaşık ortamlarda başarılı bir şekilde gezinmelerine yardımcı olan vazgeçilmez araçlardır.

Bunu biraz açalım.  Yanan bir binayı değerlendirirken, itfaiyecilerin karmaşık hesaplamalar için zamanları yoktur. Belirli duvar çatlak modellerini, ısının kapı aralıklarını nasıl büktüğünü veya aşırı yüklenen kirişlerin belirgin iniltilerini tanımlamak gibi sezgisel yöntemlere dayalı zihinsel bir kontrol listesi oluştururlar. Yangınlarla ilgili engin deneyimleri, onlara çeşitli senaryolardaki potansiyel tehditleri hızlı ve doğru bir şekilde değerlendirmelerini sağlayan bir dizi sezgisel yöntem kazandırmıştır. Bu da hem kendi güvenliklerini hem de başkalarının güvenliğini garanti altına almak için hayati önem taşıyan doğuştan gelen davranışlara dönüşür; örneğin tahliye yollarını önem sırasına göre ayırmak, parlama tehlikelerini fark etmek veya stratejik yerlere su akıntıları yerleştirmek gibi.

Aynı durum özel kuvvetler personelleri için de geçerlidir. İster üniformalı olsunlar ya da üniformasız olsunlar, aldıkları eğitimin getirdiği doğal avantajlardan biri olarak stres anında egodan arınarak düşünme, gerekli hareket bütününü ve olası sonuçlarını hesap etme, farklı cevap üretme yollarını mükemmel şekilde uygulayabilme kapasitesine sahip olmaları beklenir. Düşman mevzilerini (ya da balo salonlarını) değerlendirmek, olası pusuları (çift taraflı ajanları) tespit etmek veya düşmanın ateşine (bazen bu ateş bilişsel de olabilir) hızla karşılık vermek (ya da valiye ve emniyet müdürüne rağmen sahaya giren futbol fanatiklerinin durdurulması ve ülkenin kaosa itilmesinin engellenmesi) için çatışma bölgelerindeki askerler, polisler (ya da NOC personeli) sezgisel yöntemler kullanır.

Tabi bu tip anlarda düşünmek için zaman olmadığından antrenman, kuramsal bilgi ve tecrübe ile çok hızlı karar almak durumundadırlar.  İşte bu yüzden gerçek NOC personellerinin eğitim maliyeti bir f-16 pilotunun yetişme maliyetiyle aynıdır.

Ya da kritik operasyon cerrahları, kan akışı, doku canlılığı ve acil müdahale ihtiyaçları hakkında, öğrenilmiş protokoller ve deneyime dayalı sezgisel yöntemlerin bir kombinasyonuna dayanarak ani kararlar verir. Bu profesyonellerin yüksek riskli, zamana duyarlı senaryoları ele almak için kullandıkları araçlar, yıllar süren eğitim ve deneyimleri boyunca geliştirdikleri sezgisel yöntemlerdir. Tabi biz bu tip doktorlarımızı artık batıya yolluyoruz. Ne de olsa bu tip kavramdan haberi olmayan bir ülkede yaşadığımız için sezgiselliklerini batı medeniyeti için kullanma ihtimali olan doktorları burada tutmak için gerekli çabayı göstermemize de gerek kalmıyor. Sezgisellik bu açıdan bakıldığında sivil hayatta da ölüm ile yaşam arasındaki sınırı çizmekte. Hem de her gün. Sadece kavramsal açıklaması benim şu an bu makalede yaptığım gibi tarif edilmiyor dolayısıyla da bilinmiyor.

Bu örneğe evrimsel bir perspektiften bakıldığında, sezgisel yöntemlerin problem çözmeyi kolaylaştıran ve çevresel engeller karşısında hayatta kalmayı geliştiren uyarlanabilir bir mekanizma olduğu görülebilir. Buluşsal yöntemler, insan bilişinin doğasında var olan sınırlamalar göz önüne alındığında, sonuç çıkarmak için gereken zihinsel çabayı azaltarak karar verme sürecine pratik bir yaklaşım sağlar. Buluşsal yöntemler mükemmel değildir ve bazen hatalarla sonuçlanabilir, ancak davranışları yönlendirmede ve çoğu durumda uyarlanabilir tepkileri teşvik etmede çok iyidirler. Tabi bu noktada gerçeklerden kaçmak adına önüne gelen tüm tuşlara basan insanları konunun dışında tutuyorum. Onlar ne hissederlerse hissetsinler sonsuza dek kaybetmek ile yükümlü kalacaklar.

Sezgiselliğin hayatımızdaki kaçınılmaz önemine rağmen sezgisel yöntemlerin yanılmaz olmadığını kabul etmek de çok önemlidir. Özellikle hızlı değişen koşullarda zaman zaman hatalara ve aşırı basitleştirmeye neden olabilirler. Ancak bu yüksek riskli durumlarda, sezgisel yöntemlerin hız ve verimlilik kazanımları çoğu zaman küçük hata riskini dengelemektedir. Kökleşmiş kalıplara dayanarak, hızlı ve güçlü bir şekilde yanıt verme kapasitesi başarı ile başarısızlık arasındaki fark anlamına gelebilir.

Ve aslında ne acıdır ki Türk’ler için ise sezgisellik, kültür kökenimizin yapıtaşıdır ve bizim için çok çok basittir çünkü Türk’ler kendilerini bir kaleye kapatarak yüzyıllar boyunca sabit faktörlere maruz kalmamış ve sürekli hareket ederek faktör analizi kapasitelerini sürekli artırmıştır. Yani aslında işin DNA üzerinden aktarılan kültür temelli deneyim tabanı da var ama bu yazıda bu noktayı anlatmayacağım. Biz genellikle sezgiselliğin faydalarını kurnazlık yapıp, aklımızı kullanmama aşamasında yani yorulmamak için kullanıyoruz.

Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki bu konu sıklıkla örgüt kuramının ihtişamlı bakış açılarından biri tarafından ( Population Ecology) incelenmektedir. Severiz.

Bu bölümü kısaca özetlersek, sezgisel yöntemlerin örüntüyü tanımadan ondan yararlanma becerisi, yüksek stresli durumlarda büyük avantaj yaratır. İnsanlar, önceki deneyimlerle bağlantılı ince ipuçlarını ve örüntüleri yakalayarak mevcut durum hakkında bilgi çıkarabilirler. Bu da onlara uzun bir analiz beklemek yerine hızlı bir şekilde yanıt verme becerisi kazandırır ki bu da zamanın çok önemli olduğu durumlarda büyük bir avantajdır.

 Şimdi işin siyasi boyutunu tartışabiliriz.

Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)
Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)

 Baskı Altında Sezgisel Yöntemler: Anlık Politikalar

 Ani kararların bir kampanyayı ya da kritik bir politika oylamasını başlatıp bitirebildiği siyasetin yüksek stresli, yüksek belirsizlik içeren dünyasında, gündelik durumların yanı sıra sezgisel yöntemler de vazgeçilmezdir. Siyasi liderler ve parti çalışanları, bu durumların üstesinden gelebilmek için yıllarca süren siyasi mücadele ve deneyimlerle rafine edilmiş temel sezgisel yöntemlere güvenirler. Özellikle ülkemizde sezgisellik kapasitesi düşük insanların liderlik potasından hızlıca elendiğine sık sık şahit olmaktayız.

 İnsanların ikna edici mesajları işlemesi, HSM (Sezgisel-Sistematik Model) olarak bilinen iletişim teorisi ile açıklanmaktadır. Bu model, insanların siyaset bağlamında siyasi mesajlar ve retorikle nasıl etkileşime girdikleri, tutum ve eylemlerini nasıl etkiledikleri konusunda fikir verebilir. Şimdi modelin her bir unsurunu siyasi bağlamda inceleyelim:

  1. Sezgisel İşleme:

İnsanlar siyasi mesajları kolaylaştırılmış ipuçlarına veya kestirme yollara dayanarak hızlı bir şekilde değerlendirdiğinde, bu siyasi iletişimde sezgisel işleme olarak bilinir. Bu ipuçları konuşmacının karizması, duygusal çekiciliği veya parti üyeliği gibi şeyler olabilir. İnsanlar bir mesajı kabul ya da reddetme kararlarını mesajın içeriğini eleştirel bir şekilde analiz etmek yerine bu yüzeysel ipuçlarına dayandırabilirler. Örneğin, seçmenler bir siyasi adayın niteliklerini veya politikalarını dikkatlice değerlendirmeden, sadece aynı partinin üyesi oldukları için onları desteklemeyi seçebilirler.

  • Sistematik işleme:

İnsanlar siyasi mesajlardaki argümanları ve destekleyici verileri dikkatle analiz ettiklerinde, sistematik işleme sürecine girmiş olurlar. Bu, önerilen politikaların uygulanabilirliğini değerlendirmeyi, kaynakların güvenilirliğini incelemeyi ve bir konudaki çeşitli bakış açılarını karşılaştırmayı gerektirebilir. Örneğin seçmenler oylarını kullanmadan önce bir adayın politika önerilerini, sicilini ve desteklerini gözden geçirebilir. Ya da siz o önerileri, sicili ve destekleri yaratabilir ve hatta yoksa bile var gibi gösterebilirsiniz. Yani tehlikeli olabilir.

 Hem sezgisel hem de sistematik işlemler, kamuoyunu ve siyasi davranışı etkilemek için siyasette önemlidir. Sezgisel işleme, kendilerine yol gösterecek hazır ipuçlarını kullanarak, insanların karşılaştıkları siyasi bilgi sağanağında hızla yol almalarını ve karar vermelerini sağlar. Öte yandan bu yöntem aşırı basitleştirmelere ve önyargılara yol açabilir. Ancak sistematik işleme daha fazla zaman ve bilişsel çaba gerektirse de daha derin bir kavrayış ve daha bilinçli karar alma sürecine yol açar. Siyasi aktörler, bu süreçlerin nasıl işlediğini anlayarak politikalarını ve ideolojilerini etkili bir şekilde aktarabilir ve çeşitli demografik kesimlere hitap etmek için stratejik olarak mesajlar oluşturabilirler.

 Siyasi bir mitingde öfkeli bir kalabalığın önünde duran deneyimli bir politikacı düşünün. Bu kişi her bir sataşma ve taşkınlığı ayrıntılı olarak değerlendiremeyecek kadar meşguldür. Alternatif olarak, anahtar kelimelere, beden diline veya ses tonuna dayalı olarak olası tırmanma noktalarını belirlemek için zihinsel bir kontrol listesi veya sezgisel yöntem kullanabilirler. Bu sayede, duruma göre güvenlik çağırmak, mizahla konuyu saptırmak ya da empatiyle gerilimi azaltmak gibi en iyi hareket tarzını hızlıca değerlendirebilirler. Deneyim yüklü sezgisel yöntemlere dayanan bu anlık yargılar, anlatı kontrolünü koruyabilir ve kamuoyuna amaçlanan resmi sunabilir.

Kampanya mitingleri, insanların baskı altında kaldıklarında sezgisel yöntemlere başvurdukları tek etkinlik değildir. Sezgisel yöntemler, politika yapıcılar tarafından ulusal güvenliğe yönelik tehditler veya ekonomik krizler gibi karmaşık konularla karşı karşıya kaldıklarında, bilgi sağanağı ve çatışan çıkarlar arasında ayıklama yapmalarına yardımcı olmak için sıklıkla kullanılır.

Örneğin, bir lider olası bir dış politika tehdidine vereceği yanıtı bir sezgisel yöntem kullanarak geçmişteki diplomatik başarılara veya başarısızlıklara dayandırabilir. Benzer şekilde, karmaşık bir ekonomik yasa tasarısı üzerinde çalışan bir yasa koyucu, önemli hükümleri ve potansiyel tuzakları belirlemek için benzer yasalarla ilgili yılların deneyimiyle geliştirilmiş bir sezgisel yöntem kullanabilir.

 Sezgisel yöntemlerin “örüntü tanıma” özelliğinden faydalanma kabiliyeti, siyasi olarak “çıkar algoritması yüklü” durumlarda birincil avantajlarıdır. Siyasi aktörler önceki siyasi olaylardan, seçimlerden veya kamuoyu araştırmalarından ipuçlarını ve örüntüleri tespit ederek mevcut siyasi ortam hakkında eğitimli varsayımlarda bulunabilirler. Bu onlara uzun bir analiz beklemek yerine hızlı bir şekilde yanıt verme yeteneği kazandırır ki bu da kamuoyunun hızla değişebildiği durumlarda büyük bir avantajdır.

Mesela ülkemizde en baştan söylemini bu kavramın ne olduğunu bilerek oluşturma kaygısı duyan lider ile hiç karşılaşmadım. Bizde liderler gökten düşmeleri bekleniyormuş gibi tüm eksiklikleri ile onları kabul etmemizi ister şekilde aramıza karışıyor. Ve ne yazık ki liderleri seçmesini bilmeyen yüksek “oktanlı” görevliler de bu görevi kendi üstlerinden atamıyor, çırpınıp ülkenin kaderi ile oynuyorlar.

 Neyse, etkili olmalarına rağmen, siyasette sezgisel yöntemlerin dezavantajları olduğunu kabul etmek çok önemlidir. Özellikle hızla değişen koşullarda siyasi hatalara ve aşırı basitleştirmelere neden olabilirler. Ancak sezgisel yöntemlerin kullanılmasıyla elde edilen hız ve kararlılık, siyasetin hızlı dünyasında çoğu zaman küçük hatalar yapma olasılığından daha ağır basabilir. Deneyimlerden öğrenilen kalıplara dayanarak hızlı ve kararlı bir şekilde hareket edebilmek, önemli bir yasayı geçirmek veya bir seçimi kazanmak arasındaki fark anlamına gelebilir.

İşte bu noktadan itibaren de önyargıların kocaman dünyası bizi sımsıkı sarabilir…

Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)
Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)

 Önyargı Sahibi Olmanın Zorlukları

Sezgisel yöntemlerde ve siyasi karar almada önyargı mutlaka bulunmakta. Peki önyargılar neye benzer? Bu konunun üzerinde biraz durmamız gerekir.

 Belirli Önyargı Örnekleri:

 – Kullanılabilirlik sezgiselliği:

 Bu önyargı, insanlar bir şeyin olasılığını örnekleri ne kadar çabuk hatırlayabildiklerine göre değerlendirdiklerinde ortaya çıkar. Siyasette, eğer bir tehdit ya da konu iyi duyurulmuşsa ya da duygusal olarak zorlayıcıysa, seçmenler bunun önemini abartabilir. Örneğin, geniş çapta rapor edilen bir dizi terörist saldırı, seçmenlerin terörizmi istatistiklerle desteklenenden daha büyük bir tehdit olarak görmelerine neden olabilir ve bu da ulusal güvenliği ön planda tutan yasalara verdikleri desteği etkileyebilir. Ayrıca, medyanın ilgisi bazı konuların daha yaygın olarak bilinmesini sağlayarak kamuoyunun görüşlerini çarpıtabilir ve siyasi gündemleri etkileyebilir.

 – Doğrulama önyargısı:

 İnsanlar önceden var olan fikirlerini destekleyecek bilgi aradıklarında ve aksi yöndeki kanıtları reddettiklerinde ya da görmezden geldiklerinde önyargılı davranmış olurlar. Siyasette teyit önyargısı, bölünmeyi derinleştirme ve üretken diyaloğu engelleme potansiyeline sahiptir. Örneğin, belirli bir siyasi partinin takipçileri yalnızca kendi görüşlerini destekleyen haber makalelerini okuyabilir, bu da önceden var olan önyargıları doğrulamaya ve karşıt bakış açılarını “yankı odalarında” izole etmeye hizmet eder. Sonuç olarak, insanlar kendi inançlarını destekleyen verilere daha fazla ağırlık verecekleri için politikaları ve adayları eleştirel bir şekilde değerlendirmekte başarısız olabilirler.

– Çerçeveleme Etkisi:

 Çerçeveleme etkisi, bilginin bazı yönlerini vurgulayıp diğerlerini önemsizleştirerek kararların nasıl alındığını etkiler. Siyasette çerçeveleme, halkın meseleleri nasıl gördüğünü ve politikaların nasıl tercih edildiğini etkileme gücüne sahiptir. Örneğin, seçmenlerin ideolojik eğilimlerine bağlı olarak, bir ekonomik planın “vergi indirimi” ya da “vergi reformu” olarak sunulması seçmenlerin farklı tepkiler vermesine yol açabilir. Buna benzer şekilde, politikacılar göçmenlik konularını “sınır güvenliği” ya da “insani kaygılar” olarak sunarak seçmenlerin farklı duygularına hitap edebilir ve belirli önlemler için destek sağlayabilirler.

Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)
Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)

 Önyargı Sahibi Olmanın Sonuçları

Önyargı sahibi olmanın ne olduğunun bilindiği sanılır ama alt dalları çok detaylı hem de önemlidir ve bu noktada teknik analizini yapmamız güzel olur . Üzerinden kısaca geçelim:

 – Yanlış Bilgilendirilmiş Oylama:

İnsanlar kararlarını adayların politikalarını ve niteliklerini tam olarak kavramak yerine klişelere, duygulara veya yetersiz bilgiye dayandırdıklarında, bu yanlış bilgilendirilmiş oy verme olarak bilinir. Siyasi karar alma sürecindeki önyargılar buna neden olabilir. Seçmenler, platformlarını eleştirel bir şekilde değerlendirmeden parti üyeliği veya aday karizması gibi sezgisel kısa yollara güvenirlerse, politikaları kendi çıkarlarına uygun olmayan adayları istemeden destekleyebilirler. Bu da insanlar ve toplumun geneli için ideal olmayan sonuçlara yol açabilir çünkü seçilmiş yetkililer acil sorunları yeterince ele alamayabilir veya mantıklı politikaları uygulamaya koyamayabilir.

Partizanlık ve Tıkanıklık:

Önyargılar siyasi kutuplaşmayı ve tıkanıklığı artırır, bu da seçilmiş yetkililerin önemli konularda uzlaşmaya varmasını ve taviz vermesini zorlaştırır. İnsanlar kendi görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olduklarında ve yalnızca onları destekleyen bilgileri aldıklarında, üretken söylemi ve iki partili iş birliğini teşvik etmek gittikçe zorlaşır. Bu kutuplaşma toplumsal bölünmeleri şiddetlendirebilir ve yasaların geçmesini engelleyerek etkili politikaların uygulanmasını daha da zorlaştırabilir. Siyasi muhaliflerin geçerli kaygıları ve bakış açıları olan yurttaşlar yerine düşman olarak algılandığı “biz ve onlar” zihniyeti de önyargılarla desteklenebilir.

 – Güven Aşınması:

Halkın siyasi kurumlara ve siyasi sürece olan güveni, önyargılı siyasi iletişim ve karar alma süreçleri nedeniyle zarar görebilir. Seçmenler, görüşlerinin manipüle edildiğine veya çarpıtıldığına inanırlarsa seçim sürecine olan inançlarını kaybedebilir ve sivil hayata katılmayı bırakabilirler. Bu güven kaybı demokratik yönetimin geçerliliğinin sorgulanmasına yol açarak seçmen katılımını azaltabilir, sinizm ve ilgisizliği artırabilir. Buna ek olarak, siyasi figürler veya medya kaynakları yanlış veya taraflı bilgi yaydığında, siyasi sürecin dürüstlüğüne dair şüphe uyandırarak halkın demokratik kurumlara olan güvenini sarsabilir.

Fark edenler olmuştur. Bunların tamamı ülkemizde sektirmeden mevcut. Şaşırmadığınızı tahmin ediyorum.

 Bu sonuçlar, siyasi karar alma süreçlerinde önyargıları azaltmanın ve medya okuryazarlığını, eleştirel düşünceyi ve siyasi söylemde açıklığı geliştirmenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Toplumlar, önyargıları ele alarak ve eğitimli ve sorumlu siyasi katılımı teşvik ederek demokrasiyi koruyabilir ve siyasi kararların tüm vatandaşların çeşitli bakış açılarını ve çıkarlarını dikkate almasını garanti altına alabilir.


 Önyargı Nasıl Azaltılır?

Aslında bu süreç bir ömür boyu sürer. Bazı ruhların bu dünyadaki ana testi ön yargılarıdır ama biz bu noktada noktayı koyup ana konumuza dönelim. Bunlar benim şahsen tavsiye edeceğim “temel” araçlardır:

 – Medya Okuryazarlığı Eğitimi:

Bu, insanlara bilgiyi eleştirel bir şekilde nasıl değerlendirecekleri ve haber kaynaklarındaki olası önyargıları nasıl tespit edecekleri konusunda eğitim verilmesini içerir. Bu, güvenilir ve güvenilmez kaynaklar arasında nasıl ayrım yapılacağını, haberlerin nasıl sunulduğunu ve çerçevelendiğini değerlendirmeyi ve bilgiyi tahrif etmek veya manipüle etmek için kullanılan tipik yöntemleri belirlemeyi öğrenmeyi gerektirir. Medya okuryazarlığı eğitimi, insanlara karmaşık medya ortamında gezinme becerileri kazandırarak siyasi konular ve adaylar hakkında daha bilgili ve anlayışlı kararlar almalarını sağlar. Ayrıca medya okuryazarlığı kampanyaları, iddiaları doğrulamak ve siyasi karar alma süreçlerinde daha kapsamlı ve kanıta dayalı bir yaklaşımı teşvik etmek için çeşitli kaynaklardan gelen verilerin doğruluğunu kontrol etmenin ve çapraz referans vermenin değerini sıklıkla vurgulamaktadır. Aslında çok uzun bir konu. Şimdilik bu kadar yeter.

 – Açık Söylemin Teşvik Edilmesi:

Açık söylem kampanyaları, farklı görüşlere sahip insanlar arasında sivil tartışma ve fikir paylaşımı için forumlar oluşturmayı amaçlar. Bunu başarmak için, farklı bakış açılarını hoş karşılayan ve bunlara değer veren ve insanların sansür veya misilleme korkusu olmadan fikirlerini özgürce ifade etmelerine olanak tanıyan ortamları teşvik etmek gerekir. Bu programlar, olumlu etkileşimi ve saygılı diyaloğu teşvik ederek ideolojik uçurumlar arasında köprü kurulmasına yardımcı olur ve katılımcılar arasında anlayış ve uzlaşmayı kolaylaştırır. Açık söylem, eleştirel öz değerlendirmeyi ve karşıt fikirlerin dikkate alınmasını teşvik etmenin yanı sıra, insanların daha sofistike ve bilgili siyasi kararlar almasına da yardımcı olur. Bazı sistemler ise kapalı ya da yarı kapalıdır ve en sonunda ilk çapraz bağ kopmasını bu noktadan yaşayarak yere düşerler..

 – Sıralı seçim oylaması:

Seçmenler bu oylama yöntemini tek bir aday seçmek yerine adayları tercihlerine göre sıralamak için kullanabilirler. Seçmenlere daha fazla seçenek sunarak ve tercihlerini daha doğru ifade etmelerini sağlayarak bu sistem önyargıların azaltılmasına yardımcı olur. Sıralı seçim oylaması, seçmenlerin adayları yalnızca sezgisel kısa yollara veya parti üyeliğine bağlı olarak değil, bireysel değerlerine göre sıralamasına izin vererek karar vermede daha düşünceli ve incelikli bir yaklaşımı teşvik eder. Ayrıca, adaylar sadece kendi destek tabanlarından ziyade daha geniş bir seçmen kitlesine hitap etmeye teşvik edildiğinden, sıralı seçim oylaması stratejik oylama ve olumsuz kampanyaların etkisini azaltabilir.

 – Doğruluk Kontrolü Girişimleri:

Bunlar, bağımsız grupların siyasi iddiaların doğruluğunu teyit etmesini ve seçilmiş yetkilileri aldatıcı açıklamalardan sorumlu tutmasını gerektirir. Bu programlar, siyasi adaylar ve şahsiyetler tarafından ortaya atılan iddiaların doğruluğunu değerlendirmek için objektif standartlar ve titiz araştırma teknikleri kullanmaktadır. Doğruluk kontrolü çabaları, seçmenlere doğru ve güvenilir bilgi vererek önyargılı veya aldatıcı mesajların etkisiyle ve yanlış bilgilerin yayılmasıyla mücadeleye yardımcı olur. Buna ek olarak, doğruluk kontrolü girişimleri siyasi sistemde hesap verebilirliğin ve şeffaflığın artmasını destekler, demokratik kurumlara olan kamu güvenini güçlendirir ve bilinçli vatandaşlığı teşvik eder.

Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)
Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)

 Eğitim Setlerim Üzerinden Kişisel Notlar

Kriz dönemlerinde veya güvenlik kaygılarının arttığı zamanlarda duygular, siyasi karar alma sürecinde sezgisel yöntemlerle etkileşime girebilir. Halkın derin bir korku ve öfke hissetmesine neden olan bir terör saldırısının yaşandığı bir ülke düşünelim. Böyle bir durumda, insanlar durumu anlamlandırmak ve bir yanıt bulmak için, belirli bir etnik veya dini grubun üyelerini saldırının failleriyle ilişkilendirmek gibi sezgisel kısa yollar kullanabilir.

 Korku ve öfke, bir krizin yarattığı tehdit algısını güçlendirerek insanları güvenliğe öncelik vermeye ve toplumlarını ve kendilerini korumak için hızlı hareket etmeye sevk edebilecek iki duygu örneğidir. Bu çerçevede, gerilimleri alevlendirme ve masum gruplara karşı ayrımcılık yapma potansiyeline sahip sezgisel kestirme yollar (katı göçmenlik yasaları veya askeri müdahale çağrısı gibi) popüler hale gelebilir. Yapanın kapasitesine ve asıl niyetine göre başarılı ya da başarısız olabilir.

 Dahası, krizin psikolojik etkisi mantıklı düşünceyi gölgede bırakarak insanları sezgisel kestirme yolların sağladığı kolay çözümleri tercih etmeye yönlendirebilir. Örneğin, sert suç veya terörle mücadele söylemini destekleyen siyasi liderler, politikaları nüanstan yoksun olsa veya sorunun temel nedenlerini yeterince ele almasa bile halktan destek alabilirler.

 Bu şekilde duygular, insanların politikayı nasıl algıladıklarını ve karar verdiklerini etkilemek için sezgisel yöntemlerle birlikte çalışarak, kriz veya yüksek duygusal uyarılma zamanlarında insanların mantıklı muhakeme yerine duygularına öncelik vermelerine neden olur. Bu durum, duyguların sezgisel karar vermede mevcut olan önyargıları nasıl artırabileceğine ve muhtemelen siyasi sonuçları ve politika tepkilerini her zaman mantıklı veya bilgili karar vericilerin çıkarlarıyla örtüşmeyen şekillerde etkileyebileceğine bir örnek teşkil etmektedir.

 Şimdi, sezgisel yöntemlerin önyargılarına rağmen, özellikle ani kararlar verirken bir dizi potansiyel avantajları vardır. Sezgisel yöntemler, insanların bilgiyi hızlı bir şekilde işlemesini ve etkili kararlar almasını sağlayarak zamandan ve bilişsel zorlanmadan tasarruf sağlar. Karar vermenin sıklıkla zaman kısıtlamaları ve aşırı bilgi yükü altında gerçekleştiği siyasi alanda, buluşsal yöntemler insanların karmaşık konuları anlamalarına ve uzun uzadıya düşünmeden karar vermelerine yardımcı olan faydalı kısa yollar sunar. Buluşsal yöntemler her zaman en iyi sonuçları vermese de, insanların karmaşıklık ve belirsizlikle başa çıkmalarını sağlayan uyarlanabilir araçlar olarak işlev görürler ve bu da zor durumlarla karşılaşıldığında harekete geçmeyi kolaylaştırır.

 Seçim kampanyaları, seçmenlerden adayları nitelikleri, politikaları ve kişisel özellikleri gibi çok çeşitli kriterlere göre seçmeleri istendiğinden, sezgisel yöntemlerin siyasetteki potansiyel avantajlarına iyi bir örnek teşkil eder. Seçmenler genellikle her bir adayın platformlarını ve geçmişlerini tam olarak araştıracak zaman ve kaynaklardan yoksundur. Bunun yerine, karar verme süreçlerini hızlandırmak ve kendi değerleri veya tercihleriyle tutarlı bir karara varmak için sezgisel kısa yollara başvururlar.

 Bu durumda da Bir yerel yönetim işi için iki adaydan hangisini destekleyeceğinden emin olmayan bir seçmen düşünelim. Seçmen, her bir adayın politika önerileri veya geçmişleri hakkında yeterince bilgi sahibi olmasa bile parti üyeliğine dayalı bir sezgisel yöntem kullanabilir. Seçmenler, kapsamlı bir politika analizi yapmadan, kendilerini bu şekilde tanımlıyorlarsa ve bu aday yarışmacılardan biriyse, doğal olarak kendi siyasi partilerini temsil eden bir adayı destekleme eğiliminde olabilirler.

 Bu durumda seçmen, parti üyeliğinin sezgisel kısa yolu sayesinde daha hızlı ve etkili bir şekilde karar vererek zamandan ve bilişsel zorlanmadan tasarruf edebilir. Bu sezgisel yöntem, aynı parti içindeki adayların farklı görüşlere sahip olması veya farklı becerilere sahip olması nedeniyle her zaman en iyi sonuçları vermese de zaman ve aşırı bilgi yükü kısıtlamaları altında seçim tercihlerinin karmaşıklığını aşmak için faydalı bir yol sunar.


 Sezgisel Analiz Üzerine Özel Bir Not

 Sosyal medyadaki algoritmalar ve yankı odaları, siyasetin nasıl tartışıldığı üzerinde büyük bir etkiye sahip olup siyasi kutuplaşmayı ve teyit önyargısını teşvik etmektedir. Bu algoritmalar, içerik söz konusu olduğunda kullanıcıların tercihlerine ve ilgi alanlarına öncelik verecek şekilde oluşturulur; bu da insanların çoğunlukla önceden var olan görüşlerini doğrulayan bakış açılarına maruz kaldığı kişiselleştirilmiş bilgi baloncuklarına veya yankı odalarına neden olur.

Seçici bir şekilde önyargılarını doğrulayan bilgileri ararken karşıt bakış açılarını göz ardı eden veya görmezden gelen kullanıcılar, farklı perspektiflerle karşılaşma olasılıklarının azalması veya bakış açılarına meydan okumalarının bir sonucu olarak teyit önyargılı hale gelebilirler. İdeolojik bölünmeleri teşvik ederek ve karşıt bakış açılarına maruz kalmayı sınırlandırarak bu olgu siyasi kutuplaşmayı şiddetlendirir. Sonuç olarak, yapıcı diyalog nihai olarak engellenir ve demokratik söylem standardı tehlikeye girer.


Algoritmalar Sezgisel Yöntemlere Karşı

 Ek olarak, algoritmik ve sezgisel karar verme arasında ayrım yapabiliriz. Çünkü yeni çağ bu ayrım üzerine kurulacak. Siz hissetmeyeceksiniz. Kurgular sizi özel hazırlanmış ürünler oalrak önünüze gelecek, sizler de bunu zevkle kabul edip, bedelini madden ve manen ödeyeceksiniz.

 En saf psikolojik haliyle sezgisellik, otomatik olarak gerçekleşen bir düşünce sürecidir. Bununla birlikte, terim yaygınlaştıkça, artık karar vermek için herhangi bir sezgiselliği ifade etmektedir. Örneğin, bir müzede belirli bir eşyayı bulmaya çalışıyorsanız, önce ilgili konuyla ilgili bir serginin bulunduğu odaya bakma sezgiselliğini kullanabilirsiniz.

 Öte yandan, bir algoritma belirli bir sonuç veren daha kesin olarak tanımlanmış bir prosedürdür. Örneğin gene aynı müzede, zemin kattan başlayıp her odayı saat yönünde dolaşarak belirli bir öğeyi aramak için algoritmik tarama da yapabilirsiniz. Bu sizi eninde sonunda aradığınız eşyaya götürecektir. İkisi de doğru, ikisi de kullanılabilir.

 Bir sezgisel yöntem ile algoritma gibi daha uzun vadeli bir karar verme süreci arasında karar verirken bir hız ve kesinlik ödünleşimi vardır. Bir sezgisel yöntem kullanmak daha hızlıdır, ancak aradığınız sonuçları vermeyebilir (örneğin, müzede belirli bir odada olduğuna inandığınız nesne orada olmayabilir). Öte yandan, daha sıkı bir prosedür uygulamak daha uzun sürebilir, ancak istenen sonuca ulaşma şansı daha yüksek olabilir (örneğin, müzedeki her odadaki her öğeyi aramak günler alabilir, ancak sonunda aradığınızı bulacaksınız).

 Algoritmik Filtre Balonu

 Sosyal medya platformları, kullanıcıların önceki etkileşimlerine (beğeniler, paylaşımlar, yorumlar) dayalı olarak içerik seçmeyi içeren içerik kürasyonu için algoritmalar kullanır. Sonuç olarak, kullanıcılar daha önce etkileşimde bulundukları içerikleri daha fazla görürler ve bu da önceden var olan inançlarını besler.

Yani burada “Onaylama Önyargısı Geri Bildirim Döngüsü” içerisine sokulursunuz.  Kullanıcıların önceden var olan fikirlerini doğrulayan içeriklerle etkileşime girme olasılığı daha yüksektir ve algoritmalar kullanıcı tarafından oluşturulan içeriği tercih eder. Sonuç olarak, kullanıcıların giderek daha fazla olumlu bilgiye maruz kaldığı ve karşıt görüşlerle karşılaşma olasılığının azaldığı bir spiral etki ortaya çıkar.

 “Yankı” Odalarının Yükselişi de burada başlar. Yankı odası sizin veri banyosu yaptığınız odadır. Sürekli verilere çarparsınız. İnsan o anda odada bir canlı değil hedef haline gelmiş bir metadır. Sizi iki şekilde paketlemeyi denerler:

 – Kabile Sıralaması: İnternette, insanların benzer düşünen diğer kişilerle bağlantı kurma olasılığı daha yüksektir. Sosyal medya algoritmaları, bir kullanıcının siyasi görüşlerini paylaşan arkadaşları ve kuruluşları önererek bunu büyütme gücüne sahiptir. Sonuç olarak, kullanıcılar karşıt görüşlerden koparıldıkları ve kendi görüşlerini güçlendiren fikirlerle çevrelendikleri yankı odalarına yerleştirilirler.

“Biz ve Onlar” Zihniyeti: Sürekli olarak kişinin pozisyonunu destekleyen bilgilere maruz kalmak “biz ve onlar” zihniyetine yol açabilir. İnsanlar farklı görüşlere sahip olanları sadece yanlış değil, aynı zamanda kendi dünya görüşleri için tehlike olarak algılamaya başlar. Bu durum siyasi düşmanlığı arttırır ve kibar konuşmayı zorlaştırır. Tabi ki sizler buraya çoktan yönlendirilmişsinizdir. ABD’de bu şekilde seçim manipülasyonu yapılmıştır. Peki ya bizde? Siz söyleyin.

 Bu tip kurguların siyasi söylem açısından sonuçları ise şunlardır:

 – Yanlış Bilgilendirme ve Dezenformasyon: Yanlış bilgi ve dezenformasyonun yayılması yankı odaları tarafından kolaylaştırılır. Doğru olmayan bilgiler, karşıt argümanlara maruz kalmadıkları takdirde gerçek olarak yerleşme potansiyeline sahiptir.

– Güven Aşınması: Siyasi kurumlara ve medyaya duyulan güven, karşıt görüşlere yönelik düşmanlık ve olumsuzluklara sürekli maruz kalınması nedeniyle zarar görebilir. İnsanlar duydukları her şeyden şüphe etmeye başladıkça kendi yankı odalarına daha da fazla çekilirler.

– Uzlaşmanın Engellenmesi: Siyasi kutuplaşma, karar vericilerin önemli konularda uzlaşmaya varmasını ve taviz vermesini zorlaştırır. Seçmenler, yankı odaları olduğunda temsilcilerini partizan çıkmazından sorumlu tutmayı daha zor becerirler. Çünkü topluluk baskısı sanaldır ama hayatın önüne geçmiştir.

Fark ettiyseniz bu şıkların tamamı gene ülkemizde mevcut. Tesadüf olmalı.

Peki ya bu durum sürekli yaratılırken biz sade vatandaşlar ve devlet ne tip potansiyel çözümler üretebilir?

 – Algoritmik Şeffaflık: Kullanıcılar, algoritmaların nasıl kullanıldığı konusunda daha fazla şeffaflık elde ederek sosyal medya platformlarında gördükleri içerik üzerinde daha fazla kontrole sahip olmalıdır. Her devlet de bunu talep etmelidir, ancak bugüne kadar özellikle ülkemizde böyle bir uygulamanın yapıldığını duymadım. Revaçta olan gıda terörüyken o konuda bile sınıfta kalan bir ülke algoritma şeffaflığının denetimini zaten yapamaz.

– Medya Okuryazarlığını Teşvik Etmek: Kullanıcılara internetten gelen bilgileri eleştirel bir gözle nasıl değerlendireceklerini, önyargıları nasıl tespit edeceklerini ve güvenilir kaynakları nasıl belirleyeceklerini öğretmek esastır. Bu konuda ısrarcı olmak da her devletin görevidir. Gene durumumuz malum.

– Farklı İçeriklerin Teşvik Edilmesi: Web siteleri, bir kullanıcının önceden var olan kanaatleriyle çelişse bile, daha çeşitli görüşler sunan algoritmaları teşvik etmelidir. Dijital çağda, her sosyal medya kullanıcısının yapması gereken şey budur. Ama artık sosyal medya tröstleri her içeriğe bir şekilde değmektedir. Diyalektik materyalizmin dijital sancıları henüz detaylı ele alınarak siyasetin konusu olamadı. Bu alanlar kontrol dışı bölgeler ve yüksek irtifa savunma sisteminiz bile olsa bu alana bakmazsanız ülke güvenliğiniz en sonunda delik teşik edilir.

Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)
Sezgisel Analiz (Heuristic) Yöntemlerin İlkeleri ve Siyasi Etkileri (2024)

 İnsan Neslinin Tükenmesi: Sezgisellik ve Önyargılar Ne yapıyor?

 İnsanlığın yok olma olasılığı büyük önem taşıyan bir konudur, ancak varoluşsal risklere ilişkin anlayışımızı çarpıtan bilişsel önyargılar ve sezgisel yöntemler nedeniyle bu konu sıklıkla göz ardı edilmekte veya hafife alınmaktadır. Toby Ord’un “The Precipice: Existential Risk and the Future of Humanity” adlı kitabındaki gözlemlerine göre, mevcudiyet sezgiselliği ve kapsam ihmali bu olguyu destekleyen iki önemli önyargıdır. Bu yıkım devletler düzeyinde başlayabileceği gibi katastrofik bir nitelik de gösterebilir.

 Varoluşsal risklere ilişkin algımız, insanların olayların olasılığını hatırlanmalarının ne kadar kolay olduğuna bağlı olarak tahmin etmelerine neden olan bilişsel bir kısa yol olan ulaşılabilirlik sezgisinden büyük ölçüde etkilenmekte. Güçlü duygusal tepkilere yol açtıkları ve hatırlanmaları daha kolay olduğu için canlı, yeni veya yaygın olarak bildirilen olayların olasılığını abartma eğilimindeyizdir. Ancak risk değerlendirmelerimiz, özellikle yaşamımız boyunca başımıza gelmemiş olanlar olmak üzere, olağandışı veya yaygın olmayan olayların değerini sıklıkla düşük tutar.

Görüşlerimiz daha belirgin ancak daha az olası risklere karşı önyargılı olduğundan, bu önyargının bir sonucu olarak risk azaltıcı faaliyetlerin arzını azaltma ve risk artırıcı faaliyetlerin arzını artırma eğilimi vardır. Bu önyargının üstesinden gelmek ve insanlığın hayatta kalmasına yönelik potansiyel tehditleri azaltmaya yönelik kaynakları etkin bir şekilde tahsis etmek için, varoluşsal riskler ele alınırken uluslararası koordinasyon gereklidir.

 Ayrıca, kapsam ihmali- fayda veya zararların büyüklüğüne duyarsızlıkla işaretlenen bir önyargı tipi- birçok insanın karşılaştığı sorundur. İnsanlar nükleer savaş gibi olası felaketleri değerlendirirken etkilerin şiddetini hafife alabilir; neden oldukları yıkımın miktarına bakmaksızın tüm nükleer çatışma senaryolarını eşit derecede felaket olarak değerlendirebilirler.

Şiddet düzeyleri arasında ayrım yapamamak, daha büyük ölçekli felaketleri içeren senaryoların olası yıkımını küçümsememize neden olabilir ve bu da varoluşsal risklere karşı yetersiz müdahalelerle sonuçlanabilir. İnsanlığın uzun vadede hayatta kalmasına yönelik en büyük tehditleri ele alan müdahaleler ve politikalar için önceliklerin belirlenmesi, varoluşsal risklerin değerlendirilmesinde ölçeğin öneminin anlaşılmasını gerektirir.

 Varoluşsal risklerin yeterince ele alınmamasının nihai sonucu insanlığın yok olması olabilir. Daha önce 5 kez olduğu söyleniyor. İster insan kaynaklı ister doğal ya da teknolojik felaketlerden kaynaklansın, yok olma ihtimali, riski azaltmak için proaktif adımlar atmanın ne kadar acil olduğunu vurgulanmalıdır. Kapsam ihmali ve mevcudiyet sezgiselliği gibi bilişsel önyargıların anlaşılması ve çözülmesi yoluyla, varoluşsal riskleri tanıma, değerlendirme ve azaltma becerimizi geliştirebilir ve bu süreçte insanlığı koruyabiliriz.


 Türkiye ve Sezgisellik

 Varoluşsal risklerin ve bunların hafife alınmasına yol açan önyargıların, bilişsel sezgiler ve önyargılardan etkilenen küresel olgular olduğunu kabul etmek kritik önem taşımakta. Varoluşsal risklerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve ele alınması, Toby Ord’un bu önyargıları bir bütün olarak insanlık bağlamında tanımladığı gibi, Türkiye de dahil olmak üzere tek tek uluslar için benzer zorluklar ortaya çıkarabilir.

 Türkiye, uzun vadede hayatta kalmasına yönelik potansiyel tehditleri değerlendirirken, tıpkı diğer ülkeler gibi, mevcudiyet sezgiselliği ve kapsam ihmali gibi bilişsel önyargılara karşı savunmasız. Politika yapıcılar ve kamuoyu, mevcudiyet sezgisine göre, daha az acil ancak potansiyel olarak yıkıcı riskleri göz ardı ederken, yakın tarihli çatışmalar veya doğal afetler gibi daha dikkat çekici veya kolayca hatırlanan risklere öncelik veriyor. Salgın hastalıklar, iklim değişikliği ve jeopolitik istikrarsızlık gibi Türkiye’ye yönelik varoluşsal tehditlerin olasılığı ve ciddiyeti, bu önyargının bir sonucu olarak hafife alınabilir. Alınıyor demek içimden gelmedi, o yüzden yumuşatarak alınabilir dedim…

Şimdi biraz hipotez üretir gibi konuşmak durumundayım. Çünkü öyle olur demek istemiyorum.

 Buna benzer şekilde, kapsamın ihmal edilmesi, büyük felaketlerin veya uzun vadeli etkilerin önemini küçümseyerek varoluşsal risklerin uygun şekilde ele alınmasını zorlaştırabilir. Bu tür olayların olası ciddiyetine rağmen, insanlar ve yasa koyucular hasarı tam olarak kavramakta zorlanabilir veya önleyici tedbirlere hak ettikleri önceliği vermeyi ihmal edebilirler. Bu önyargı, dayanıklılığı artırmaya veya etkilerini hafifletmeye yönelik programların yeterince finanse edilmemesine yol açarak Türkiye’yi ülkenin geleceği üzerinde önemli etkileri olabilecek felaketlere karşı daha duyarlı hale getirebilir. Tabi burada görev kimin karar vermek lazım. Ben olsam bu görevi siyasetçilere vermezdim. Meritokrasi bu noktada tek makul çözüm gibi görünüyor ama gene de bunun tasarımı da çok dikkatli yapılmalı.Her meritokrasi savunucusu da konunun detaylarına hakim değil.

 Toplumun ve hükümetin her seviyesinde, bu bilişsel önyargıları ele almak amacıyla farkındalığı, eleştirel düşünmeyi ve kanıta dayalı karar vermeyi teşvik etmek için yoğun bir çaba sarf edilmesi gerekmekte. Türkiye, risk farkındalığı ve dayanıklılık kültürünü geliştirerek varoluşsal riskleri etkili bir şekilde tespit edebilir ve azaltabilir. Küresel zorlukları birlikte ele almak için bu, araştırma ve eğitim girişimlerinin finanse edilmesini, disiplinler arası çalışmaların teşvik edilmesini gerektirecektir. Bu birinci öncelik ve az sonra yazacaklarımın tamamı ile doğrudan alakalı.

Ayrıca Türkiye, risk değerlendirmesi ve yönetimi konusunda diğer ülkelerden değerli bilgiler ve en iyi uygulamalar elde edebilir. Türkiye, diğer ülkelerin bilişsel önyargıları nasıl azalttığını ve varoluşsal riskleri nasıl yönettiğini araştırarak taktiklerini ve düzenlemelerini kendi özel koşullarına ve zorluklarına uyacak şekilde değiştirebilir. Bunun için ülkemizde aşılması gereken bariyerleri de tekrar tanımlayalım. Aslında bu kısmı bu kadar kısa yazmak istemem ama yazı çok uzun olmuş şikâyeti duymak istemiyorum.

Ve evet bu kısım aslında özel birimlerin yetkinliği çerçevesinde ele alınıyor ama artık o birimler bu konularda da hazırlık aşamalarını halka yani tabana sivil yollarla ulaştırmalıdır. Neredesiniz?

 Farkındalığı artırarak dayanıklılığı artırmak hala mümkün.

Kabul, büyük olayların kapsamını kavramak bizim için zor olabiliyor. Varoluşsal bir tehdidin yıkıcı potansiyeli ile karşı karşıya kalındığında bile, insanlar ve karar vericiler uzun vadeli etkileri veya risk altında olabilecek çok sayıda hayatı tam olarak takdir etmekte zorlanabilir. Bu da hafifletme ve hazırlık önlemleri için finansman eksikliğine yol açabilir.

 Risk farkındalığını teşvik etmek için, varoluşsal tehditleri, bilişsel önyargıları ve risk azaltma tekniklerini vurgulayan eğitim programları her seviyedeki okul müfredatına dahil edilmelidir. Halka yönelik kampanyalar, interaktif web siteleri, belgeseller ve uzmanların halka açık konuşmaları gibi çeşitli medya platformları aracılığıyla varoluşsal risklere ilişkin farkındalığı artırabilir. Ayrıca, konuşmalar ve atölye çalışmaları gibi toplumsal katılım programları varoluşsal riskler hakkında konuşulmasını teşvik edebilir ve insanlara hazırlık çalışmalarına katılmak için ihtiyaç duydukları araçları sağlayabilir. Bu kampanyalarda, mevcudiyet sezgiselliği ve kapsam ihmali gibi önyargılar özellikle ele alınmalı ve risk algısını nasıl etkilediklerini vurgulamak için gerçek dünyadan örnekler verilmelidir.

 İkinci olarak, Türkiye ile ilgili varoluşsal risklere odaklanan çalışmalara fon sağlanarak kanıta dayalı karar verme teşvik edilebilir. Bu da iklim değişikliğinin etkileri, kaynakların kıtlığı ve biyolojik güvenliğe yönelik tehditler gibi konularda çalışmalar yürüten akademik kurumlara ve araştırma merkezlerine fon sağlanmasını gerektirmektedir. Mevcut riskleri izlemek ve değerlendirmek, politika kararlarını ve azaltma stratejilerine yönelik kaynak tahsisini bilgilendirmek için veri toplama çalışmalarına da öncelik verilmelidir. Kanıta dayalı karar alma sürecini daha da iyileştirmek için, varoluşsal tehditleri değerlendirmek ve politika yapıcılara tarafsız risk değerlendirmeleri sunmak üzere bağımsız uzman kuruluşlar oluşturulmalıdır.

 Üçüncü olarak, etkili müdahale planlarının oluşturulması ve varoluşsal risklerin tam olarak anlaşılması disiplinler arası iş birliğini gerektirir. Ulusal risk konseyleri bilim insanları, mühendisler, ekonomistler, etikçiler ve politika yapıcılar arasında bilgi alışverişi ve iş birliği için forum görevi görebilir. Kamu-özel sektör ortaklıkları ve ilgili konu uzmanlığına sahip üniversitelerle iş birliği, varoluşsal riskleri ele almak için kaynakları ve uzmanlığı bir araya getirebilir.

Mesela uluslararası konferanslara katılmak, küresel risk azaltma girişimleriyle birlikte çalışmak ve benzer varoluşsal tehditlerle karşı karşıya olan diğer ülkelerle bilgi paylaşım platformları kurmak, diğerlerinden öğrenmenin örnekleridir. Türkiye varoluşsal risklere karşı dayanıklılığını güçlendirebilir ve en iyi uygulamaları, deneyimleri ve stratejileri paylaşarak uluslararası toplumun ortak aklından faydalanabilir. Şu anda faydalanmıyor. Neden?

Bu konuda birinin çıkıp öncü olması gerekiyor. Yoksa farklı risk ölçeklerine baktığımda varoluşsal risk sayısının kaldırabileceğimizden fazla olduğunu her araştırma yaptığımda görüyorum. Dikkat lazım ama bunu kim yapacak?


 Özet olarak

 Siyasi öngörülemezlik karşısında karar almak için etkili araçlar sağlamalarına rağmen, sezgisel yöntemlerin iki dezavantajı vardır.

İlerlemenin yolu siyasi bilinci ve medya okuryazarlığını geliştirmektir, ki biz çok zayıfız. Önyargı tehlikesini azaltmanın bir yolu da insanları bilgiyi eleştirel bir gözle değerlendirmeye ve farklı bakış açılarını dikkate almaya teşvik etmektir, ki gene çok zayıfız. Bilinçli bir siyasi söylem kültürü teşvik edilirse, sezgisel yöntemler kötü kararlar almak için bir koltuk değneği olarak kullanılmak yerine bilinçli katılım için bir araç olarak da kullanılabilir.

Tabi bu isteniyor mu emin değilim. Bunun bir sebebi bilmiyor olmak ama bir diğer sebebi de şu: Bazı “kollar” küresel – müesses nizamın aşığı ve bunu istemiyorlar.

Sezgisel yöntemlerin Türk demokrasisi için faydalı olup olmadığı nihayetinde bunların sınırlarını tanıma ve bunları karşılıklı yararımıza kullanma becerimize bağlı. Çıkarcılık ile eleştirel düşünme arasında bir orta yol bularak vatandaşların uzun vadede demokrasiyi güçlendirecek kararlar almasını sağlayabiliriz.

Sihirli, her şeyin kökü kelime sadece bir tane “Heuristics”.

Bu terimin ne demek olduğunu biraz da olsa şimdi öğrendiniz, bundan sonra bu terimin nelere yol açtığını ve gelecekte daha nelere yol açabileceğini tam anlamadan mesleğinizde ve özel hayatınızda ilerlemeyi düşünmeyin.

Hoşçakalın.

“Sezgisel Analiz İlkeleri (Heuristic) ve Kavramın Siyasi Etkileri (2024)” üzerine bir yorum

  1. Teşekkürler güzel bir yazı. Sonuçta ki veriniz ile düşüncelerimin aynı doğrultuda olması benim için ayrıca önemli.
    İnsan faktörünün ve stratejik değişimin , sosyal temel ile baz alınması zor , zaman isteyen ama sonuca götürecek bir değişim uygulaması olacak . Sahadaki unsurların, ,akademik destek ile dahada başarılı olacağını düşünüyorum. Saygılarımla.

    Yanıtla

Yorum yapın

Emeğe Saygı :)