Bu Makalenin Öncülü
Yazının 1. bölümüne bu link üzerinden ulaşabilirsiniz
Kendi Hikayemin Başlangıcı
Kuantum fiziğinin derinliklerine indikçe, kendimi evrenin temel doğası hakkındaki merakımı maneviyat ve din araştırmalarıyla iç içe geçirecek dönüştürücü bir yolculukta buldum. Akademisyen bir büyüğümün basit bir film önerisi olarak başlayan bu yolculuk, yıllar içerisinde bilim ve bilincin gizemleri arasındaki bağlantıların derin bir keşfine dönüştü.
Hayır, kastettiğim film Matrix değil. Ben aslen bu konu ile alakalı “kendimi” gerçek anlamıyla ilk kez 2005 yılında Ankara’nın soğuk sokaklarında, baya baya kışın soğuğuna karşı sarmalanmış bir halde, “What the F.ck Do We Know!”da tanıtılan (ve bence akıllara durgunluk veren) kavramları anlama arayışına girmişken buldum. Film bana, bilim ve maneviyatın birlikte dans ettiği, anlayışımın sınırlarını zorlayan bir dünyaya kapı açmıştı.
Filmi nereden izleyebiliriz diye düşünmeyin; aşağıya linki bırakıyorum. İster önce filmi izleyip sonra bu makaleyi okursunuz ya da ister bu makaleyi yazıyı okuduktan sonra filmi izlersiniz.
Filmi izleyenler için, tekrar hoşgeldiniz. İzninizle makaleye geri dönelim.
Girdiğim bu yolda kitapları yutup bilgi ararken, bu yolculuğun beni bir yol ayrımına götürdüğünü fark ettim. Bir yandan, gerçeklik dokusunun parçacıklar ve dalgalar karşısında çözülüyor gibi göründüğü kuantum fiziği gizemleri beni derinliklerine çekiyor; diğer yandan, yüzyıllardır insanlığa rehberlik etme konusunda referans olan dinlerin varoluşsal cevaplarını kuantum fiziği temelinde birleştirmeye çalışıyordum.
Anlama arayışım beni Kuran’a, Tevrat’a, İncil’e götürdü ama aynı zamanda yoğunlukla Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaş Veli, zaman zaman Rumi (Bu iki isim için 2006 yılı başında 2 şarkı kaydettim ama o dönemlerimi bilen dostlarımın sebeplerini bildiği üzere albümü 2015 yılında piyasaya sürebildim) (dinlemek için: Link 1 ve Link iki), Şintoizm, Tengrizm ve Şamanizm üzerine araştırmalar yaptım. O zamanlar birbirinden farklı görünen bu iki yolun güzel ve beklenmedik bir şekilde birleşeceğini tahmin ediyorum dersem yalan söylemiş olurum. Usul usul kuantum fiziğini araştırdıkça, evrenin gizemleri ile inanç yolculuğumda ortaya çıkardığım ruhani gerçekler arasında daha fazla paralellik gördüm.
Kuantum fiziği gerçeklik anlayışıma meydan okuyarak bana evrenin hayal ettiğimden çok daha fazla birbirine bağlı ve gizemli olduğunu gösterdi. Her şeyin derin bir şekilde birbirine bağlı olduğunu ortaya çıkararak, ruhani bir kavram olan evrenle birlik ve bütünlüğü yansıttı.
Öte yandan, maneviyat ve din üzerine yaptığım araştırmalar, varoluşun gizemlerine dair son derece kişisel ve deneyimsel bir bakış açısı sundu. Bana inancın dönüştürücü gücünü, içsel keşfin önemini ve kozmosla olan ruhani bağlantılarımızın önemini öğretti.
Bu iki yol, ruhban sınıf işin içine karışmadığı sürece birbiriyle çelişmiyordu, aksine iç içe geçmişti ve her biri diğerine ışık tutuyordu. Beni kuantum fiziğine yönlendiren merak, aynı zamanda beni atalarımın kök inancına geri döndürdü ki bu makale bu kısmı anlatmak için yetersiz kalacaktır. Ama bu yakınlaşmada derin bir amaç duygusu ve her şeyin birbirine bağlı olduğuna dair daha derin bir anlayışın varlığını kavradım. Bu yazıyı 2023 yılında yazarken de hala aynı duygular içerisindeyim.
Kuantum Fiziği ve Ruhani Boyut İlişkisine Giriş: Ana başlıklar Beni Nasıl Etkiledi?
Evrenin en küçük parçacıklarını araştıran kuantum fiziği, tüm dünyada uzun zamandır merak ve hayranlık uyandıran bir bilim dalı olmaya devam ediyor. zaten bu yazının ilk bölümünde , oldukça kısa bir alanda bunu anlatmayı kendimce denedim. Bu arada, yaşamda anlam ve amaç arayışını inceleyen maneviyat inanışları da tarih boyunca insan gelişiminin ayrılmaz bir parçası olmuş durumda. İlk bakışta bu iki alan birbiriyle tamamen alakasız görünebilir; ancak son keşifler kuantum fiziği ve maneviyat (siz isterseniz buna din de diyebilirsiniz) arasında bazı şaşırtıcı bağlantılar ortaya çıkarmıştır. Bu makalede, bu iki alan arasındaki ilgi çekici ilişkiyi – aralarındaki etkileşimin gerçekliğin doğasına etkisi tabanında – ve özellikle de dünyadaki yerimiz hakkında nasıl yeni perspektifler sunabileceğini keşfetmeye çalışacağım.
Tekrar söyleme ihtiyacı hissediyorum, kuantum fiziğinin derinliklerine indikçe, kuantum dünyası ile keşfetmekte olduğum ruhani boyutlar arasındaki paralellikleri fark etmekten kendimi alamadım. Kuantum fiziği, parçacıkların ve dalgaların belirsizlik ve birbirine bağlılık dansı yaptığı gerçekliğini ortaya çıkardı ama bu bağlantıyı kurarken dünyadaki dinlerin hiçbirinin ruhban sınıfını işin içine katmadan, felsefik düzeyde konuşuyorum. Bunu neden bu şekilde yaptığımı herhalde yaşadığımız hayatlar dolayısıyla açıklamama gerek yoktur.
Kuantum fiziği klasik neden-sonuç kavramlarımıza meydan okuyarak, evrenin hayal ettiğimizden çok daha gizemli ve birbiriyle bağlantılı şekillerde işlediğini öne sürdü. Ardından da öne sürmekle de kalmadı. İspat da etti. Her yeni günde yeni bir konu başlığını ispat etmeye ya da geliştirmeye devam ediyor.
Benzer şekilde, maneviyat bana varoluşumuzda görünenden daha fazlası olduğunu öğretti. Beni bilincin derinliklerini keşfetmeye ve maddi dünyanın ötesinde bir anlam aramaya teşvik etti. Hem kuantum fiziği hem de maneviyat beni gerçekliğin doğasını ve anlayışımızın sınırlarını sorgulamaya çağırdı. Bunu beraberce yaptılar. Bence bu nokta çok önemli.
Keşfettiğim en çarpıcı bağlantılardan biri birlik kavramıydı. Kuantum fiziğinde parçacıklar, aralarındaki fiziksel mesafeden bağımsız olarak, özellikleri birbiriyle ilişkili hale gelecek şekilde dolaşık hale gelebiliyordu. Bu olgu, klasik ayrılık anlayışımıza meydan okuyor ve kuantum düzeyinde derin bir birbirine bağlılık olduğunu öne sürüyordu.
Biz buna en olağan şekliyle günlük hayatlarımızda “aşk” ya da yoğun sevgi olarak örneklendirebiliriz.
Maneviyat alanında, birlik kavramı genellikle tüm canlı varlıkların ve kozmosun kendisinin birbirine bağlı ve daha büyük bir bütünün parçası olduğunun kabul edilmesi anlamına geliyordu. Bu, bireysel benliklerimizin izole varlıklar değil, evrensel bir bilincin veya ilahi varlığın birbirine bağlı yönleri olduğuna dair derin bir anlayıştı.
Tabi siz buna inanmamakta serbestsiniz. Saygı duyarım çünkü onlarca ateist arkadaşım var. Hatta son yıllarda ateist arkadaşlarımın sayısı arttı dersem az olur. Patlama yaşadı.
Neyse biz devam edelim.
Mesela kuantum dolanıklığı ile ruhani birlik arasındaki bu paralellik de şok edici şekilde dikkate değerdir. Evrenin, hem kuantum parçacıklarının en küçük ölçeklerinde hem de varoluşun büyük dokusunda, hayal ettiğimden çok daha fazla birbirine bağlı olduğunu bugün tartışmıyoruz çünkü bilim bu konuda net.
Bir başka ilgi çekici bağlantı da bilinç fikriydi. Kuantum fiziği, gözlem eyleminde bilincin rolünü ima ediyor, düşüncelerimizin ve niyetlerimizin kuantum parçacıklarının davranışını etkileyebileceğini öne sürüyordu. Bu durum, bilincin doğası ve evrendeki yeri hakkında derin sorular ortaya çıkarmaya devam ediyor.
Maneviyatta, bilincin keşfi merkezi bir öneme sahipti. Beni kendi iç dünyamın derinliklerine dalmaya, düşüncelerimin ve duygularımın doğasını keşfetmeye ve daha yüksek bir farkındalık hali aramaya davet etti. Kuantum fiziği ve maneviyatın kesişimi, bilinç ve gerçekliğin dokusu arasındaki ilişkiyi düşünmemi sağladı.
Kuantum fiziğinin ve maneviyatın bu birleşiminde, derin bir amaç duygusu ve her şeyin birbirine bağlı olduğuna dair daha derin bir anlayış buldum. Yani bu bana, merakın görünüşte birbirinden farklı alemler arasında bir köprü olabileceğini ve evren ile insan ruhunun gizemlerinin derinden iç içe geçmiş olduğunu öğretti.
Bu büyüleyici yolda yolculuğuma devam ederken, kuantum fiziği ve maneviyatı keşfetmenin sadece entelektüel bir çaba değil, aynı zamanda derin bir manevi çaba olarak ilerlemesi beni konuya daha sıkı bağladı. Bu bir kendini keşfetme yolculuğu, bir anlam arayışı ve evrenin birbirine bağlı doğasının derin bir keşfiydi. Bu keşifse bana bana bilgi arayışının ve ruhani hakikat arayışının ayrı arayışlar değil, aynı olağanüstü yolculuğun iki yönü olduğunu hatırlattı.
İsterseniz şimdi gelin biraz kuantum fiziği konuşalım ve maneviyat başlığında kavramların birbiriyle ilişikliliğini (tekrar) biraz daha temellendirelim.
Gözlemci Etkisi: Gözlemlemek Her Şeyi Nasıl Değiştirir?
Kuantum fiziğinde “gözlemci etkisi” adı verilen ilginç bir olgu vardır. Bu kavram, küçük bir parçacığı gözlemleme eyleminin onun davranış şeklini değiştirebileceğini öne sürer. Başka bir deyişle, etrafımızdaki fiziksel dünya düşüncelerimizden ve neye dikkat ettiğimizden etkilenir.
Gözlemci etkisi, parçacıkların hem dalga hem de parçacık olarak var olabildiği ünlü çift yarık deneyi ile gösterilmiştir. Bilim insanları bu parçacıkları ölçtüklerinde veya gözlemlediklerinde, bir dalga veya parçacık gibi davranarak tek bir duruma “çökerler”. Bu deney, bilincimizin ve gözlemimizin çevremizdeki dünyanın durumunu belirlemede çok önemli bir rol oynadığını ima etmektedir.
Bu fikir, “Nasıl düşünürsen, öyle olursun” sözü gibi bazı ruhani inançlara çarpıcı bir şekilde benzemektedir. Birçok ruhani gelenek, düşüncelerimizin ve niyetlerimizin gerçekliğimizi şekillendirmedeki gücünü vurgular. Kuantum fiziğindeki gözlemci etkisi, bilincimizin deneyimlediğimiz fiziksel dünya üzerinde somut bir etkisi olduğunu öne sürerek bu kavramı güçlendirir.
Gözlemci etkisinin sonuçlarını daha fazla araştırdıkça, bu fenomenin hem bilimsel hem de ruhani arayışlarım için derin etkileri olduğu açıkça ortaya çıktı. Sanki kuantum fiziği ve ruhanilik dünyaları arasında bir köprüye rastlamış gibiydim;malumunuz bu tip şeylerle her gün karşılaşamazsınız. Bu köprü gerçeklik anlayışımı yeniden şekillendirme potansiyeline sahip bir bağlantıydı ki öyle de oldu.
Konuyu gene dağıtır gibi oldum, devam..
Bilim dünyasında, gözlemci etkisi evrenin geleneksel, nesnel görüşüne meydan okudu. Algı ve bilincimizin pasif gözlemciler değil, gerçekliğin ortaya çıkışında aktif katılımcılar olduğu fikrini ortaya attı. Bu kavramın bilimsel araştırma için geniş kapsamlı etkileri oldu ve gözlemcinin zihniyetinin ve niyetlerinin deneylerin sonuçlarını etkileyebileceği bulgulandı.
Gözlemci etkisi maneviyat alanında da bilinçli yaratım kavramıyla derin bir bağ kurmakta. Düşüncelerimizin ve niyetlerimizin kişisel deneyimlerimizi ve etrafımızdaki dünyayı şekillendirme gücüne sahip olduğu fikri kuantum fiziğinin bulguları sayesinde pekişiyor. Her düşünce ve eylemin değişim dalgaları yaratma potansiyeli taşıdığı hayata daha dikkatli ve kasıtlı bir yaklaşımı teşvik etmek toplumlar için oldukça önemli sonuçlar doğurabilir. Tabi bazı toplumlar bunu başarır, bazılarıysa başaramaz.
Bilim ve maneviyatın bu yakınlaşması beni başkaca bir frekanstaki derin farkındalığa götürdü: kuantum fiziğinin keşfi sadece entelektüel bir uğraş değil, aynı zamanda derin bir manevi arayışın günlük hayatta uygulanabilmesiydi. Yani hem okumalı hem analiz etmeli hem kendinizi bilmeli hem de bildikten sonra uygulamalıydınız. Kolay mı? Değil.
Bu durum ise beni gerçekliğin doğasını ve bilincin bu gerçekliği şekillendirmedeki rolünü sorgulamaya davet etti. Düşüncelerim, niyetlerim ve bunların dünya üzerindeki etkileri hakkında daha derin bir farkındalık geliştirmem için beni sürekli zorladı. Doğal oalrak bu büyüleyici kesişimi keşfetmeye devam ettikçe, her sabah kendimi- kendini keşfetme ve ruhsal gelişim yolculuğunda bulmaya başlamıştım. Bu, geleneksel bilginin sınırlarını aşan ve bilinmeyenin alemlerine açılan bir yolculuktu. Bu yolculuk bana bilim, maneviyat ve gözlemci etkisinin kesişiminde yatan sonsuz olasılıkları hala her gün hatırlatıyor.
Dolanıklık: Her Şey Birbirine Bağlı
Kuantum fiziğindeki bir başka büyüleyici kavram da “kuantum dolanıklığı” olarak bilinir. Bu olgu, iki parçacık birbirine bağlandığında ortaya çıkar, böylece bir parçacığın durumu, onları ayıran mesafeden bağımsız olarak diğerinin durumunu anında etkiler. Kuantum dolanıklığı, geleneksel uzay ve zaman anlayışımıza meydan okuyarak, evrende temel bir birbirine bağlılığın var olduğunu öne sürer.
Birbirine bağlılık birçok ruhani gelenekte temel ilkedir ve genellikle birlik veya bütünlük kavramını teşvik eder. Bu inançlara göre, tüm canlı varlıklar ve tüm evren derin ve temelden bağlantılıdır. Kuantum dolanıklığı bu ruhani gerçeği destekleyen bilimsel kanıtlar sunmakta ve evrendeki her şeyin derin bir şekilde birbirine bağlı olduğunu gösterme kapasitesine sahiptir.
Kuantum fiziği ve bunun maneviyat üzerindeki etkilerini araştırmaya devam ettikçe, dolanıklık kavramı birlik ve birbirine bağlılığın güçlü bir sembolü olarak ortaya çıkıyor. Sanki evrenin kendisi bir mesaj gönderiyor, bizi birbirimize bağlayan iplerin farkına varmaya davet ediyor.
Gelin bu noktada biraz daha detaylı konuşalım.
Bilim dünyasında kuantum dolanıklık, klasik nedensellik ve yerellik kavramlarına meydan okur. Eskiden kişmse bunu hayal bile edemezdi. Parçacıkların, uzay ve zamanın kısıtlamalarını aşarak, çok uzak mesafeler arasında anında iletişim kurabileceğini öne sürülmekte. Bu keşif (eğer doğru ise ki ben öyle olduğuna inanıyorum), evren anlayışımız üzerinde derin etkiler yaratmalıdır. Bu buluş dünyadaki ayrılık fikrine meydan okur ve altta yatan bir birlik fikrini güçlendirir. Tabi şunu da unutmayalım. Birlik ancak herkes isterse olur. İstemeyenlerin istememesi de en doğal hakkıdır.
Maneviyat alanında (ruhban sınıflar ve bu sınıfların yönettiği dünya jeopolitiği araya fitne sokmadığı sürece), tüm canlı varlıkların ve kozmosun bir varoluş ağı içinde birbirine bağlı olduğu inancı zaten farklı kaynaklarca kabul edilmektedir. Bu o kadar büyük bir ders ki, bu ders bilinçte bir değişimi teşvik ederek, bizi dünyayı birbirine bağlılık ve karşılıklı bağımlılık merceğinden görmeye davet ediyor.
Kuantum alanındaki birbirine bağlılığın farkına varmak, tüm canlı varlıkların refahı için daha büyük bir empati, şefkat ve sorumluluk duygusuna yol açmak için tüm sebepleri önümüze koymakta. Her şeyin birbirine bağlı olduğunu anlayarak, eylemlerimizin başkaları ve çevremizdeki dünya üzerindeki etkisini daha iyi takdir edebilir, dünya üzerinde tüm farklılıklarımızı korusak bile daha derin bir uyum ve birlik duygusunu teşvik edebiliriz. Bu yüzden de bahsettiğim buluşu en çok elinde 800 trilyon dolar biriktirmiş olan 3 küresel yatırım karteli dikkate almalı…
Aslında almalı dememeliyim, o ya da bu şekilde a-la-cak. Ama bu yazının konusu siyaset bilimi ya da uluslararası ilişkiler değil. O yüzden bunun neden olmayacağını başka makalelerde konuşabiliriz.
Dolanıklık hakkında okuma yaptıkça, hakikat arayışının bizi beklenmedik yerlere, bilim ve maneviyatın birleştiği ve anlayışımızın sınırlarının genişlediği yerlere götürebileceğini hatırlıyorum. Her şeyin birbirine bağlılığını kucaklamaya, bizi birbirimize bağlayan ipleri onurlandırmaya ve bu engin ve karmaşık varoluş ağında asla gerçekten yalnız olmadığımızı fark etmeye bir davet.
Kuantum Süperpozisyonu: Her Şey Mümkün
Kuantum süperpozisyonu, kuantum fiziği alanındaki bir başka büyüleyici kavramdır. Parçacıkların gözlemlenene kadar aynı anda birden fazla durumda bulunabileceğini öne sürer. Daha basit bir ifadeyle, biri bu parçacıkları ölçene veya gözlemleyene kadar, aynı anda çeşitli durumlarda olma potansiyeline sahiptirler.
Bu ilke, dünyanın olasılıklarla dolu olduğunu ve dikkatimizi ona yönelttiğimizde belirli bir sonucun seçildiğini öne sürer. Bu kavram klasik fiziğin “tüm” sınırlarına meydan okuyor ve gözlemlenene kadar her şeyin mümkün olabileceği bir gerçekliğe bir bakış sunuyor. Yani aslında mucizeler tasarlanabilir.
Maneviyat alanında, kuantum süperpozisyonu kavramı, sonsuz potansiyel veya sınırsız olasılıklar fikrini vurgulayan bazı öğretilerle çarpıcı bir benzerlik taşıyordu (Ki bundan birazdan daha derin şekilde bahsedeceğim). Pek çok ruhani gelenek, bireyleri içsel potansiyellerinden yararlanmaya ve arzularını niyet ve odaklanmış düşünce yoluyla tezahür ettirmeye teşvik eder. Kuantum süperpozisyonu bir anlamda bu ruhani ilkeye bilimsel bir temel sağlamış, dünyanın şekillendirilebilir olduğunu ve gerçekleştirilmeyi bekleyen fırsatlarla dolu olduğunu bilimsel olarak göstermektedir.
Bu farkındalık sadece soyut bir kavram olarak görülmemeli, bence bu özellikle asil ruhların dikkate alması gereken derin bir eylem daveti.
Hayata her gün kuantum fiziğinin pozitivist temellerinin taze gözleriyle bakmak, dünyayı niyet ve seçimin fırça darbeleriyle boyanmayı bekleyen sonsuz potansiyeller tuvali olarak görmem için daha da cesaretlendiriyor (Aslında cesaret de ilhamın bir alt türevidir, onları ayrı görmemeliyiz. Toplum bize bunu unutturuyor).
Kuantum süperpozisyonu kavramını anlayarak ve benimseyerek, gerçekliğimizi birlikte yaratma gücüne sahip olduğumuzu fark etmeye halen devam ediyorum ve hatta her seferinde şaşırıyorum. Bu; düşüncelerimizin, niyetlerimizin ve eylemlerimizin etrafımızdaki dünyayı şekillendirme potansiyeline sahip olduğunu başka başka yerlerde, başka başka insanlarla iletişime geçtiğimde tekrar tekrar hatırlatıyor. Bence çoğu insan, bu konuda eğitimli olmasa da bu farkındalıkla yaşıyor. İşte o insanlar, az önce bahsettiğim 3 kartelin ötesinde kuvvete sahip olduklarını bilenlerdir.
Bence kuantum süperpozisyonu bizi yaşamlarımızda daha aktif ve kasıtlı bir role adım atmaya davet ediyor ve sonuçta daha tatmin edici ve amaçlı bir varoluşa yol açıyor. Bu durum tüm insanlığa , gerçekliğin pasif gözlemcileri değil, kozmosun ortaya çıkışında aktif katılımcıları olduğunu hatırlatmalı.
İnsan potansiyelinin sınırsız ufuklarını keşfetmeye ve kuantum süperpozisyonunun dansında her şeyin gerçekten mümkün olduğunu fark etmeye davet eden gerçekliği sadece sıradan vatandaşlar değil; siyasetçiler, CEO’lar, STK yöneticileri ve tüm meslek gruplarındaki diğer profesyoneller de önemle dikkate almalı ve kendilerine çeki düzen vermeli.
ANADOLU İÇİN ÖRNEK İNANÇ BİÇİMİ: MELAMİLİK- KUANTUM FİZİĞİ İLİŞKİSİ
Maneviyat ve kuantum fiziğinin kesişim noktalarını keşfetme yolculuğuma başladığımda, Sufi geleneğinde derin kökleri olan manevi bir gelenek olan Melamiliğin mistik alemini dikkate almadan ilerlememin duraksayacağını fark ettim. Bu araştırmanın beni Melamilik ile kuantum fiziğinin akıl almaz ilkeleri, özellikle de Kuantum Süperpozisyonu, Dolanıklık ve Gözlemci Etkisi arasındaki derin bağlantıları keşfetmeye götüreceğini ilk başlarda tahmin ediyordum desem yalan söylemiş olurum.
Bu arada Melamilik ne alaka? Neden bu inanış – felsefe biçimini seçtin dediğinizi duyar gibiyim. Cevaplayayım.
Anadolu coğrafyasında ve anadolu çevresinde; hatta özel ilgi alanın olan Türk nüfus alanlarını incelediğimde karşıma hep Melamilik çıktı. Ama bu karşılaşma söz konusu konu kuantum fiziği olduğunda yaşanıyordu. Şahsen Melamiyim diyemem, olanlardan olan insanları şahsen tanımıyorum (ya da tanışsam da öyle olduklarını bilmiyorum, bunun sebebini aşağıda açıkladım). Fakat okuduğum kitaplarda bu yönde izlenim edindim ve bu yazıda Melamiliği örnek olarak almaya karar verdim.
Az önce de belirttiğim üzere ben bugüne kadar açıkça ben Melami’yim diyen hiçbir bireye rastlamadım. Gözlemlerim ve araştırmalarım az sonra yazacağım kadar bilgiye ulaşmamı sağladı. Ama şunu görüyorum ki Horasan köküne hala bağlı olan Melamilik damarı, Türk budununun son kurtuluş savaşında da etkili olmuş, ve hala Türk’üm diyebilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir kısmının içinde reklam yapmadan, dikkat çekmeden duran bir düşünce ya da inanış. Bu inanış bana sorarsanız Türkiye için emperyalist moderniteye karşı anlamlı bir karşı dik duruş birimi.
Neyse beni bırakalım da konumuza dönelim.
Melamet ya da diğer adıyla Melamilik, dini bir mezhep ya da tarikat olarak değil, felsefi bir hareket olarak sınıflandırılması gereken önemli bir felsefi akım oalrak görülmekte. Bu isim Arapça “levm etmek” fiilinden gelmekte ve Türkçe’ye “kınamak” ya da “ayıplamak” olarak çevrilebilir.
“Melamilik” terimi, mevcut seküler din anlayışından yüzyıllar önce bu tür bir bilginin habercisi olan bir düşünce çizgisine atıfta bulunur. Bunun yanı sıra, bir felsefe ve dünyaya bir bakış açısı olarak yorumlanmaktadır. Ayıplananların ayıplanma sebebi ise tarikat oluşumlarının aksaklıklarını/ akıl temeli olamayan ritüelleri eleştirmekten çekinmemelerinden dolayı, “itilmeleridir”.
Melamilik, modern zamanlardaki laiklikle karşılaştırılabilecek unsurlar içeren dini bir felsefedir. Herhangi bir dini ayin ya da uygulama ile ilişkili olmadığı gibi herhangi bir özel ibadet biçimi de gerektirmez. Modern dünyanın inanç meselelerine özgür düşünce ve dogmatik olmayan yaklaşımı örneklemektedir.
Melamilik bazen dini bir tarikata bağlı bir kimlik olarak görülür. Ancak tarihsel olarak, özellikle de Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, “Melamiler” batıl inançlarla mücadele etmiş ve değişmeden kalan dini gruplara ve inançlara karşı direnmişlerdir. Tanınmış bir Sufi olan Niyazi-i Mısri, Osmanlı tarihinin Kadızade ekolüne alenen meydan okuduktan sonra Limni adasına sürgüne gönderilmiştir. Orada da vefat etmiştir (Kaynak: Wikipedia)
Bu konu ile ilgili örnek bir kaynak linki bırakalım: https://www.kitapyurdu.com/kitap/melamilik-ve-melamiler/379488.html
Melamilik, belirli kişiler tarafından başlatılan ve onların isimleriyle bilinen diğer yerleşik tarikatlar veya gruplar gibi de değildir (Bu bile tek başına çok özel bir durum). Melamilik, Melamilik yolcuları tarafından yaratılmıştır. Daha ziyade, yaratılışın nihai amacı olarak algıladıkları kulluk zirvesinin gerçekte ne anlama geldiğini tüm karmaşıklığıyla anlama çabasıyla hareket eden bir harekettir. Melamilik, dinin özüne inmeye ve ideal insan olmak için çabalamaya önem verirken aynı zamanda kişinin kendi benliğini daha derinlemesine anlamaya çalışır.
Yani ilahi olanın doğrudan kişisel deneyimini vurgulayan ruhani bir gelenek olan Melamilik, kuantum fiziğinin ilkeleriyle rezonans bulabilir. Melamilik, bireyleri geleneksel dini yapıların ötesine geçmeye ve ruhani alemle doğrudan bağlantı kurmaya teşvik eder. Sanırım reklamının yapılmamasının sebebi de budur.
(Ara not: Bu inanışa sahip, konularını açıktan konuşan bazı dini grupların olduğu da gerçektir. Ama ben bu dini grupların ana tanımlamayla yakından uzaktan benzerlik gösterdiğini düşünmüyorum. Ruhban sınıf etkisi altına giren her yapı hızla yozlaşma eğilimi gösteriyor. Türkiye’de bu durum zaten bilinen bir gerçek.Ayrıca üzerinde güneş batmayan imparatorluğun bu yapıyı birincil risk olarak gördüğü de tarihsel kaynaklarla sabittir çünkü Melamiler Türk olduğunun bilincinde ve dogmaya karşıdır.)
Şimdi isterseniz Melamiliğin kuantum fiziği içeren yönlerini ele almaya başlamak için yavaş yavaş ısınalım..
Kuantum fiziğinde ruhani alemle (3 boyutlu yaşamımızın ötesinde, sıklıkla 5. boyut kastedilir) doğrudan bağlantı kurmak, parçacıkların mesafeden bağımsız olarak bağlantılı olduğu birbirine bağlılık kavramıyla uyumludur. Benzer bir şekilde Melamilik, kuantum fiziğinin geleneksel nesnel gözlem kavramına meydan okuyarak bilincimizin gerçekliği şekillendirmede rol oynadığını öne sürmesine benzer şekilde, bireyin ilahi olanla ilgili doğrudan deneyimini vurgular.
Melamiliğin içsel ruhani keşfe odaklanması, gözlemin parçacıkların durumunu değiştirebileceği yönündeki kuantum fikrini yansıtmaktadır. Ancak Melamilik, ampirik bilimsel sorgulamadan ziyade kişisel ruhani deneyime yaptığı vurguyla kuantum fiziğinden ayrılır. Ki bu doğaldır. Kimse felsefi oluşumlardan ampirik araştırma yapmasını beklemez.
Şimdi Anadolu’daki durumu doğru anlamak için bu makalede ele aldığım 3 ayrı kuantum fiziği başlığını, bilebildiğim kadarıyla, sizlere karşılaştırmalı olarak sunmaya çalışacağım.
Kuantum Süperpozisyonu: Her Şey Mümkün
Kuantum süperpozisyonu, yani parçacıkların gözlemlenene kadar birden fazla durumda var olabileceği kavramı, Melamilik öğretilerinde ilgi çekici bir paralellik bulur. Melamilik dünyasında insan ruhu, her anın sonsuz olasılıklar barındırdığı karmaşık bir potansiyeller dokusu olarak görülür.
Bu, biz bilinçli dikkatimizi yönlendirene kadar gerçekliğin olasılıklarla dolu olduğu şeklindeki kuantum kavramıyla örtüşmektedir. Melamilik, kuantum fiziğindeki bilinçli gözlem yoluyla gerçekliği şekillendirme fikrine çok benzer şekilde, bireyleri içsel potansiyellerinden yararlanmaya ve ruhsal özlemlerini ortaya koymaya teşvik eder.
Dolanıklık: Her Şey Birbirine Bağlı
Melamilik, ilahi olanla birlik ve birbirine bağlılık vurgusuyla, kuantum dolanıklık fenomeniyle derin bir rezonansa sahiptir. Melamilikte arayıcı, kendi özünün daha büyük kozmik bütünden ayrılamaz olduğunu kabul ederek ayrılık yanılsamasını çözmeye çalışır. Kuantum dolanıklığı bu ruhani gerçeğe bilimsel bir temel sağlayarak evrendeki her şeyin derinden bağlantılı olduğunu gösterir. Hem Melamilik hem de kuantum fiziği bizi varoluşun birbirine bağlı doğasını kucaklamaya davet ederek tüm canlı varlıklar için daha derin bir empati, şefkat ve sorumluluk duygusunu teşvik eder.
Gözlemci Etkisi: Gözlemlemek Her Şeyi Nasıl Değiştirir?
Melamiliğin bakış açısı bakış açısı kuantum fiziğindeki Gözlemci Etkisi ile de uyumludur. Melamilikte, kişinin ruhani yolculuğunu şekillendirmede niyetin ve odaklanmış bilincin gücüne derin bir vurgu vardır. Kişinin düşüncelerini, niyetlerini ve içsel durumlarını gözlemleme eylemi dönüştürücü bir uygulama olarak kabul edilir. Benzer şekilde, kuantum fiziğindeki Gözlemci Etkisi, bilincimizin ve gözlemimizin fiziksel dünyayı somut bir şekilde etkileyebileceğini öne sürer. Bu yakınlaşma, farkındalığımızın ve niyetimizin pasif değil hem ruhsal hem de fiziksel gerçekliklerimizi şekillendirebilen aktif güçler olduğu fikrinin altını çizmektedir.
Melamiliğin ve kuantum fiziğiyle rezonansının bu karşılaştırmasında, kadim Horasan’ın ruhani bilgeliği ile en yeni bilimsel teoriler arasında kuvvetli bir etkileşim keşfedebilmek mümkün. Bu, gerçekliğin doğasını anlama arayışının hem ruhaniliğin hem de bilimin sınırlarını aştığını hatırlatıyor. Peki, sizce bu durum nasıl yorumlanabilir?
Öncelikle şu şekilde yorum geliştirebiliriz. Klasik Türk inanç anlayışı (herhangi bir Arap kabilesi etkileşimi olmaksızın), gerçekliği kavrayışımızın derin değişimler geçirebileceğini kabul eder. Evrenin sürekli gelişen anlayışına derin bir takdir duyar.
İkinci olarak şunu belirtmeliyim. Kuantum fiziği; Melamilik öğretilerinde vurgulanan tüm varlıkların, var olmalarıyla rezonansa giren parçacıkların birbirine bağlılığını vurgulayan (dolanıklık) fikrini ispatlamaktadır.
Üçüncü olarak tıpkı bir aynadaki gerçek özden yoksun geçici görüntüler gibi, kuantum parçacıkları da sıradan kavrayışa meydan okuyan özellikler sergiler. Örneğin, parçacıkların gözlemlenene kadar aynı anda birden fazla durumda var olabileceği fikrini ele alalım. Bu bilgi Melamilik temelinde bize şunu anlatır:
- Bu gerçeklik kurguları, dış dünyanın yanılsamalarının fark edildiği ve aşıldığı içsel gerçeğe yönelik mistik arayıştır.
- Ayrıca bu durumlar, derin ruhani iç görü anlarında deneyimlenen değişen gerçeklik algılarına benzer.
- Dahası, gözlemlerimizin bu parçacıkların davranışlarını etkileyebileceği kavramı, içsel tefekkürün dönüştürücü gücünü öne alan olan (aslında İslam öncesi Şamanist/Tengrici ya da) Melamilik ile yani kök Türk inançlarının tamamıyla da uyumludur.
Anadolu’da, belki de varoluşun gobleninde, Melamiliğin düşünce metodolojisi ve kuantum fiziği ipliklerinin karmaşık bir şekilde örüldüğünü, insan bilincinin sınırsız potansiyeline ve her şeyin birbirine bağlı olduğuna dair yeni perspektifler sunduğunu düşünmeye davet ediyor. Özellikle günümüzün Arap milliyetçisi selefi akımlarının uluslararası maşanın piyonları olduğu barizken, az önce yazdıklarımın farkına varmak çok önemli.
“Duyularımızın sınırlamaları genellikle gerçekliğin çarpıtılmamış doğasını gizleyen perdelerdir“
Peki o zaman bir soru soralım, madem Anadolu temelli bir dini felsefeyi tartıştık; bunu günümüzün problemleri için nasıl aktif olarak kullanabiliriz?
Kuantum Fiziği, Türkiye ve Türk’ler: Son söz.
Ele aldığım iki kavram (Kuantum fiziği ve onun Anadolu’daki inanç örneği olarak ele alınabilecek Melamilik), içsel yolculuğun çok önemli olduğu Klasik Türk Ruhani felsefesini anlamak ve anlatmak için bu makalede bana yardımcı oldular. Kuantum fiziği dünyasında, parçacıkların davranışlarının fiziksel dünyanın geleneksel kavramlarına meydan okuduğunu ve derin bir birbirine bağlılığı ortaya çıkardığını, öte yandan bazı köklü dünya görüşlerinin de kuantum fiziğiyle hiç çaba sarf etmeden benzeştiğini anlatmak istedim. Umarım başarabilmişimdir.
Tekrar edelim. Dünyada Melamilik dışında da birçok benzer görüş olabilir. Melamiliği seçmemin nedeni; Anadolu coğrafyasında, özellikle kurtuluş savaşında, Melamiliğin modern Türk devletinin kurulmasındaki dolaylı etkisidir (Bu etki bana göre var; her bireye göre bu böyle olmayabilir, saygı duyarım).
Şimdi de bir önceki bölümün sonunda sorduğum sorunun cevabına gelelim.
Bu barizliğe (kastım küresel oligarşinin Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki yıkıcı etkileridir) karşı diyalektik bir süreç başlatmanın tek yolunun kuantum evreni temeliyle uyumlu ilerleyen yeni bir inanç felsefenin sahada uygulanmasıdır. Bu paragraf içerisinde demek istediğimi tam anlamıyla detaylandırmam çok zor. Bu konuyu ancak önemli bir kısmını yazmaya devam ettiğim ve bu konuları daha detaylı şekilde ele aldığım kitabımda anlatmayı planlıyorum. Bakalım. Kısmet.
Ve eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti söz konusuysa; gökyüzündeki “sahte güneşlerin” varlığı ve yüksek şiddeti; bizi eli kanasa da gerçeği tutmaktan vaz geçmeyen Klasik Türk Maneviyatına yaklaştırmalı; hatta aynı çizgiye koymalıdır. Tekrar ediyorum. Hem Türk kozmoloji anlayışı hem de kuantum fiziği, sıradan gerçeklik anlayışımıza meydan okuyarak bizi iç benliğimizin derinliklerini ve tüm varoluşun birbirine bağlılığını keşfetmeye davet ediyor. Yapılması gereken tek şey örgütsel sürekliliğin tasarlanması ve kuramlaştırılmasıdır.
Çok sevdiğim bir büyüğüm, dostum ve yol arkadaşımla sohbetimizde vardığımız ortak fikirle bu yazıyı sonlandırmak istiyorum.
Benim için krizli dönemler atlatan Türkiye Cumhuriyeti devleti söz konusu olduğunda, aşkla araştırdığım kuantum fiziği; Dünya Türklüğü’nün teknik çözümlemesinin en önemli aracı haline geldi. Çünkü kuantum evreninin gerçekliği, Tengri ile insan arasında aracı kabul etmemenin teknik şartnamesidir.
Biz Türk’ler Tengri’nin temel, evrensel ve sevgi merkezli öğretilerini sürekli evrimleşen kuantum öğretileri çerçevesinde tekrar ele almalı ve de Tüm dünya milletlerine ve özellikle de dünya Türk’lüğüne ışık tutmak için var gücümüzle çalışmaya başlamalıyız.
2005 – 2023.
Nereden nereye.
2005 öncesi de başka bir hikaye ama bu hikaye bir başka makalenin konusu olabilir.
Hoşçakalın.