Neden Olmasın?
Az önce okuduğunuz başlıktaki problemi kendime sık sık sorardım.
Hoş metodoloji çalışırken meselenin çözümünün elinizde olduğunu biliyorsunuz fakat hangi metodolojiyi ne zaman ne oranda ya da ne şekilde şartlara uyumlamak adına geliştirmeniz gerektiği (ki bunu ülkemizde yapan yok, yabancı modelleri alıp aynen burada kullanmak akademisyenlere basit geliyor) oldukça karmaşık bir konu. Ki zaten sıfırdan model tasarımı çalışmalarının neredeyse “0” olduğu bir akademik ikliminde olduğumuzu da unutmayalım. Bu durum sadece örgüt kuramı, şirketleri ele aldığında bile bu kadar zor. İş STK’lar ve hatta ötesinde siyasal yapılar ve devlet kurumları dahil olduğunda daha da karmaşıklaşıyor. Çünkü o noktaya geldiğinizde elinizde uygulanabilir model ne yazık ki bence yok.
Bu yüzden de sıklıkla modellerin uyumlanması ve gerekirse ana bilim dalları arasındaki geçirgenliği sağlaması gereken yeni bir ana bilim dalının kurgulanması gerektiğine inanıyorum. Mesela biyoloji bilmeden siyasetin yapılamayacağını söylesem bana delirmiş bu diyecek binlerce insan çıkacağını biliyorum. Fakat biyolojinin sağlamlaştırdığı milyon yıllık tecrübenin insan yaşamına aktarımı bugünkü çoğu yapının kurulup, teknolojinin fırlamasına sebep olan en önemli -temel- sebep.
Bu noktada birazdan önereceğim klasik iki modelin Türk örgüt kuramı ve saha uygulaması için (yani örgüt kuramının konusu siyaset, kamu yönetimi ve özel şirketler olabilir, fark etmez) nasıl uyumlanacağını anlatacağım. Bu noktada belirtmeliyim ki bu iki modelin bir arada kullanımı, benzerlikleri ya da ardıllıkları ile Google’da bile tek bir sonuç bulamazsınız. En azından ben bulamadım ama siz bulursanız bana link atmanızı özellikle rica ediyorum. Yani aslında bu blog yazısı orijinal modelleri ardıllık ve uyum noktasında metodolojik olarak birleştirdiğim ve Türkiye örnekleri ile ülkemizde olası kullanımı için hiçbir ücret talep etmeden sunduğum bir ilk olduğunu belirtmek isterim.
Tabi şunu da belirtmeliyim ki her iki modelin içerisinde bulunan ek süreç yönetim detaylarını bu yazıda ele almıyorum. bu tip bir anlatım için değil blog yazısı en az 3 gün lazım.
Yani sadece teşhis koymuyoruz, gerekirse tedavi de ederiz lafını sık sık kullanıyor olma sebebimi de ilk defa örnekleriyle açıklamış oluyorum. Hazır yeri gelmişken bahsedeyim, başkaca kuramlar hakkında onlarca farklı sıfırdan üretim, sentezleme ve uyumlama çalışması yapmaktayım. 2024 yılı içerisinde ve devamında bu yapıları farklı kitaplarım içerisinde sizlerle paylaşacağım. Sadece konjonktür zaman zaman yapılan işlerde yapanı ofsaytta bırakacak kurgular oluşturabiliyor. İşin diğer ucu kader olduğu için şikâyet etmiyoruz. Her şey en sonunda olduğu şey dönüşür.
Neyse biz işimize dönelim.
Birazdan bahsedeceğim iki kuram (Overton Penceresi ve Mavi Okyanus Stratejisi); öncelikle felsefi olarak tarih boyunca gelişen geleneksel düşünme yöntemlerinin temel ilkeleriyle tutarlıdır. Aristo, Platon ve Sokrates gibi filozoflar diyalektik akıl yürütmenin, eleştirel sorgulamanın ve fikirlerin çeşitli açılardan incelenmesinin değerini vurgulamışlardır. Hem Overton Penceresi hem de Mavi Okyanus Stratejisi (kullanacağımız iki sentez kuramımız) unsurlarını içeren bu yaklaşım, felsefi sorgulamadan beslenen titiz analiz, yaratıcı sentez ve stratejik düşünmeye olan bağlılıkla doğrudan ilgilidir.
Zaten ülkemizin en problemli yanı ilkçağ ve orta çağ düşünürlerinin ötesine geçmek için çaba sarf edilmemesi. Tabi oraları çözmediğinizdeyse yakın çağ felsefecilerinin ne dediğini anlayamaz ve sadece batının kuyruğuna takılmış taklit oluyorsunuz. Mesela biyoloji ile kuantum alanlarını matematiksel gören bir beyni anlamamız iyi olmaz mıydı? O zaman neden Edward Witten hakında konuşan tek bir Türk “akil” yok? Peter Singer’ın verdiği savaşı bu ülkede neden kimse hiç konuşmadı ya da onun akıl platformunu ülkeye entegre etmek için model olarak kullanmadı?
Şunu tabi ki kabul ediyorum; siyasi açıdan düşünülemez fikirlerin ana akım söyleme kazandırılması süreci karmaşık ve dinamiktir; çeşitli sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi faktörleri içerir. Tarih boyunca sayısız örnek, bir zamanlar radikal veya uç olarak kabul edilen fikirlerin sonunda ana akım siyasi söylemde nasıl kabul ve meşruiyet kazandığını göstermektedir. Bu olgunun anlaşılması, iş başındaki çeşitli mekanizmaların ve dinamiklerin incelenmesini gerektirmektedir. Mesela siz karşı olursunuz ama tartıştığınız konuların ana kuramını kimin bulduğunu bilmezseniz ya da çabanız yoksa yakın zamanda duygu ve düşünce dünyanızda delikler açacak en büyük yapılanma denemesinin kuramcısını es geçersiniz. Kastım tabi ki Judith Butler. Cinsiyet temelli problemleri konuşurken daha hiç Judith Butler’dan bahsedeni duymadım. Kaynak orası, “düşmanı” bile aramayı bilmeyen bir güruha dönüşmek çok basit…
Pardon tekrar yaptım. Şimdi gerçekten konumuza dönüyoruz.
Değişen toplumsal normlar ve değerler, siyasi olarak düşünülemez fikirlerin ana akımlaşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Zaman içinde toplumlar kültürel olarak evrim geçirerek tutum, inanç ve algılarında değişikliklere neden olur. Bir zamanlar tabu veya radikal olarak görülen fikirler, toplumsal normlar değiştikçe kabul edilebilir hale gelebilir. Örneğin, medeni hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan hareketler başlangıçta muhalefetle karşılaşmış, kamuoyu farkındalığı arttıkça ve toplumsal tutumlar değiştikçe ilgi çekmeye başlamıştır.
Ayrıca, etkili kişi ve kurumlar geleneksel olmayan siyasi fikirlerin yaygınlaşmasında kritik bir rol oynamakta. Düşünce liderleri, entelektüeller, aktivistler ve politikacıların hepsi yerleşik paradigmalara meydan okumada, alternatif anlatıları teşvik etmede ve davaları için destek toplamada önemli roller oynamakta. Bireyler ve gruplar, mesajlarını güçlendirmek ve kamuoyunu kademeli olarak değiştirmek için taban örgütlenmesini, savunuculuk kampanyalarını, medya erişimini ve siyasi katılımı kullanabilirler.
Teknolojik gelişmeler ve iletişim kanallarındaki değişimler de daha önce düşünülemeyen fikirlerin ana akım haline etmesine yardımcı olur. İnternetin ve sosyal medya platformlarının yükselişi bilgiye erişimi demokratikleştirmiş ve marjinal seslerin konuşması için yeni alanlar yaratmıştır. Çevrimiçi topluluklar ve dijital ağlar, geleneksel kapı bekçilerini ve kurumları atlatarak fikirlerin örgütlenmesi, harekete geçirilmesi ve yayılması için platform görevi görmektedir. Bu noktada şunu sormalıyız, yeni kavramlar dijital istatistiklerin sonucunda mı bize dayatılıyor yoksa bazı özel merkezler bu kavramları yayılsın diye dijital süreçlere özenle mi yerleştiriyor? Eğer ikisi de bir arada bulunabiliyorsa yumurta ne zaman tavuktan ya da civciv ne zaman yumurtadan çıkar? İşte bunu bilebildiğinizde uluslararası düzeyde ciddiye alınan kurum olursunuz.
Ekonomik ve jeopolitik değişimler de geleneksel olmayan siyasi fikirlerin ana akım kabul görmesine yardımcı olabilir. Ekonomik, çevresel veya sosyal krizler, yeni ideolojilerin ve politikaların ortaya çıkması için verimli bir zemin sağlayabilir. Belirsizlik ve çalkantı dönemlerinde insanlar radikal veya alışılmadık çözümlere daha açık olabilir, bu da yerleşik siyasi norm ve uygulamaların yeniden düşünülmesine yol açabilir. Bu noktada özellikle Kaynak Bağımlılığı Kuramı özel bir faktördür. Bazı ülkeler kaynak bolluğu (Resource Munificence) sahibiyken başarısız olmakta, bazı ülkeler ise bütün örgütlü yapılarıyla (kaynakları olmasa da) (ve belki tırnakları ile kazıyarak) lider olmaktadır. Fark nereden kaynaklanıyor?
Ayrıca, stratejik çerçeveleme ve mesaj verme, siyasi olarak düşünülemez fikirleri ana akım kitlelere daha çekici hale getirmek için kritik öneme sahiptir. Savunucular sıklıkla ortak değerleri vurgulayan, duyguları harekete geçiren ve acil sorunlara pratik çözümler sunan söylemler kullanırlar. Savunucular, önerilerini daha geniş toplumsal kaygılara hitap edecek şekilde çerçeveleyerek daha fazla destek ve meşruiyet kazanabilirler. Tabi bu yapılan sıklıkla farklı kaynaklardan üzerinden fonlandığını, bu fonların bir kısmının gri alanları temsil eden güç merkezleri olabileceğini de hatırlatmalıyım.
Bununla birlikte, siyasi açıdan düşünülemez fikirlerin ana akımlaştırılmasının önünde engeller ve muhalefet de yok değildir. Yerleşik güç yapıları, çıkar çevreleri ve ideolojik muhalefet, karşıt söylemleri ve perspektifleri aktif bir şekilde itibarsızlaştırmaya, marjinalleştirmeye veya bastırmaya çalışabilir. Medya önyargısı, siyasi kutuplaşma ve kurumsal atalet de geleneksel olmayan fikirlerin ilerlemesini engelleyebilir ve bunların üstesinden gelmek için azim, esneklik ve stratejik ittifaklar gerekir.
Şimdi ilk kuramımızı ele alabiliriz. Ardından Mavi Okyanus Kuramını ele alacağız. Sonrada her ikisi nerede nasıl kesişir, bize ne tip faydalar getirir ya da olası aksaklıklar – eksiklikler nerede çıkar bakacağız. İster siyasette, ister sivil toplum çalışmalarında ve istenirse ticari işletmelerde yapılan uzun masa toplantılarınızı kısaltacak, verimini artıracak ve yapılanmanızı bambaşka felsefi noktaya oturtabilecek bir metodolojiden bahsedeceğiz. Umarım faydalı olur.
Overton Penceresi
Bir zamanlar pek bilinmeyen akademik bir siyaset bilimi kavramı olan Overton penceresi, Donald Trump ve Brexitçilerin yükselişini açıklamada kilit bir kavram haline geldi ve siyasi söylem rüzgarlarının nasıl değiştiğini anlamak için kritik önem taşımada daha popüler hale gelecek. Yani siyasi olasılıkların Overton penceresi, halkın dikkate almaya ve kabul etmeye istekli olduğu fikirlerin aralığını temsil eder.
Mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde ırkların toplum içinde karıştırılması ve kadınlara oy hakkı verilmesi bir zamanlar uç, aşırı politikalar olarak görülüyordu. Bunların artık sağduyu olarak kabul edilmesi, Overton penceresinin değiştirilmesinde kaydedilen ilerlemeyi göstermektedir. Yeniden seçilme şansını artırmak isteyen bir politikacı, kamuoyu yoklamalarını ve diğer yöntemleri kullanarak kilit politika konularının Overton penceresini belirlemeli ve böylece bu fikirler üzerinden başarılı bir kampanya yürütebilmelidir.
Overton penceresini ya da kamusal söylemde kabul edilebilir olarak görülen politikalar aralığını değiştirmek, düşünce kuruluşları, sosyal hareketler ve savunuculuk örgütleri tarafından sıklıkla takip edilen stratejik bir hedeftir. Yaygın inanışın aksine, kanun koyucular genellikle Overton penceresini aktif olarak şekillendirmek yerine algılanan konumuna tepki verirler. Bunun yerine, kamuoyunu ve politika söylemini siyasi olarak mümkün olanın sınırlarını zorlayacak şekilde şekillendirmek dış aktörlerin sorumluluğundadır.
Düşünce kuruluşları ve toplumsal hareketler, Overton penceresini etkin bir şekilde değiştirmek için kamuoyunun ilgisini çekmek ve ikna etmek üzere çeşitli taktikler kullanırlar. Kritik bir husus, meseleleri hedef kitlenin değerleri ve kaygılarıyla örtüşecek şekilde çerçevelemektir. Savunucular, alternatif politikaları ve fikirleri, hâkim toplumsal normlar ve beklentiler bağlamında sunarak daha geniş bir kitle için daha cazip hale getirebilirler.
Ayrıca, stratejik mesajlaşma ve iletişim, belirli politikalara yönelik kamu algılarının ve tutumlarının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynar. Düşünce kuruluşları ve savunuculuk grupları fikirlerini paylaşır ve geleneksel yayın organları, sosyal medya platformları ve taban örgütlenmesi dahil olmak üzere çeşitli medya kanalları aracılığıyla kamuoyuyla etkileşim kurar. Politika önerileri için eğitmek, harekete geçirmek ve destek sağlamak amacıyla ilgi çekici anlatılar, veriye dayalı argümanlar ve ikna edici retorik kullanırlar.
Ayrıca, çeşitli paydaşlarla koalisyonlar ve ittifaklar kurmak, savunuculuk çabalarının etkinliğini artırabilir ve önerilen politikaların cazibesini genişletebilir. Savunucular, taban örgütleri, akademik kurumlar, inanç temelli topluluklar ve diğer etkili aktörlerle ortaklıklar kurarak seslerini ve erişimlerini güçlendirebilirler.
Politika yapıcılar ve kanaat önderleriyle ilişki kurmak, alternatif politika fikirlerinin ana akım söylemde meşrulaştırılmasına ve yükseltilmesine de yardımcı olabilir. Savunucular, seçilmiş yetkililer, politika uzmanları ve medya şahsiyetleri ile ilişkiler geliştirerek diyalog, iş birliği ve karşılıklı öğrenmeyi kolaylaştırabilir. Önerilerinin uygulanabilirliğini ve arzu edilirliğini göstererek, karar vericilerin ve kanaat önderlerinin algılarını kademeli olarak değiştirebilir ve politika tartışmalarının gidişatını etkileyebilirler.
Ayrıca, kriz, fırsat veya sosyal değişim dönemlerinden faydalanmak, yeni fikirlerin geliştirilmesi ve yerleşik ortodoksilere meydan okunması için elverişli bir ortam yaratabilir. İster ekonomik gerilemeler ister toplumsal hareketler, isterse teknolojik aksaklıklar olsun, savunucular statükoya karşı cesur çözümler ve alternatifler sunmak için fırsatları değerlendirebilirler. Önerilerini acil sorunlara pragmatik yanıtlar olarak çerçeveleyerek halkın hoşnutsuzluğundan yararlanabilir ve dönüştürücü değişim için desteği harekete geçirebilirler.
Overton Penceresi Stratejileri
Siyasette Overton penceresini değiştirmek, eldeki dinamiklerin incelikli bir şekilde anlaşılmasını ve çeşitli yaklaşımların stratejik olarak uygulanmasını gerektirir. Joseph P. Overton tarafından savunulduğu üzere, pencerenin kırılması ya da yerinden oynatılması konusunda tartışmalar olsa da kamuoyunu ve politika söylemini etkili bir şekilde etkilemek için kullanılabilecek çeşitli stratejiler vardır:
1.Radikal Öneriler: Overton’ın önerdiği gibi aşırı pozisyonları savunmak, kabul edilebilir politika seçenekleri yelpazesini genişleterek siyasi söylemi değiştirmede zaman zaman etkili olabilir. Savunucular, mevcut normlara ve varsayımlara meydan okuyan radikal fikirler sunarak Overton penceresinin sınırlarını zorlayabilir ve daha önce düşünülemeyen politikaların kıyaslandığında daha uygulanabilir veya ılımlı görünmesini sağlayabilir.
2. Aşamalı Değişiklikler: Alternatif olarak, kapıdan içeri girme stratejisine benzer şekilde aşamalı değişiklikleri savunmak statükoyu değiştirmede etkili olabilir. Küçük, yönetilebilir politika reformlarıyla başlamak ve daha büyük değişimler için kademeli olarak ivme kazanmak, savunucuların muhalefeti ve tepkiyi en aza indirirken Overton penceresini aşamalı olarak genişletmelerine olanak tanır.
3. İpi Yana Doğru Çekmek: Ekonomist Robin Hanson‘ın önerdiği gibi, savunucular geleneksel bir siyasi çekişmeye girmek yerine ipi yana doğru çekmeyi deneyebilirler. Bu yaklaşım, politika tartışmalarını yeniden çerçevelendirmeyi ve uzlaşmanın ve ilerlemenin sağlanabileceği yetersiz ancak yönetilebilir alanlara odaklanmayı gerektirir. Mesela vergi oranlarında köklü değişiklikleri savunmak yerine, her iki tarafın da ele alınması gerektiği konusunda hemfikir olabileceği hükümet harcamalarının verimliliğini ve etkinliğini artırmaya odaklanılabilir.
4. Koalisyon Oluşturma: İdeolojik çizgiler arasında geniş koalisyonlar oluşturmak da Overton penceresini değiştirmeye yardımcı olabilir. Savunucular, ortak bir zemin bularak ve çeşitli paydaşlarla iş birliği yaparak seslerini yükseltebilir, etkilerini artırabilir ve politika değişikliği için ivme yaratabilirler. Bu yaklaşım, farklı grupları bir araya getirebilecek ve partizan bölünmeler arasında köprü kurabilecek ortak değer ve hedeflerin belirlenmesini gerektirir.
5. Mesaj verme ve çerçeveleme: Etkili mesaj verme ve çerçeveleme, kamuoyunu ve politika yapıcıları politika değişikliklerini desteklemeye ikna etmede kritik öneme sahiptir. Savunucular mesajlarını hedef kitlelerinin değerlerine, kaygılarına ve isteklerine göre şekillendirmeli, basit bir dil ve ilgi çekici anlatımlar kullanmalıdır. Savunucular, politika önerilerini ortak hedefler, faydalar ve sonuçlar açısından çerçeveleyerek daha geniş bir kitle için daha çekici ve ikna edici hale getirebilirler.
6.Stratejik zamanlama: Kriz, siyasetin yeniden düzenlenmesi veya halkın hayal kırıklığına uğraması gibi uygun anların belirlenmesi, politika gündemlerini ilerletmek ve yerleşik çıkarlara meydan okumak için fırsatlar sağlayabilir. Savunucular bu fırsatları değerlendirerek ve inisiyatif alarak kamusal söylemin gidişatını ve politika sonuçlarını etkileyebilirler.
Şimdi bu söylediklerimi bazı örneklerle canlandıralım. Her zaman olduğu üzere hipotez diliyle anlatmayı deneyeceğim:
Hayvan refahını ilerletmeye yönelik stratejik yaklaşım şu anda tartışma ve müzakere altındadır. Savunucular, böcekler için yasal haklar gibi şu anda “düşünülemez” fikirleri savunmak ile çiftliklerdeki tavukların koşullarını iyileştirmek gibi daha küçük, aşamalı değişiklikleri takip etmek arasında seçim yapmalıdır. Her iki yaklaşımın da destekçileri ve karşıtları vardır ve en iyi strateji, dinamik bir denge ile sonuçlanan her iki yaklaşımın bir kombinasyonu olabilir.
Böcekler için yasal haklar gibi “düşünülemez” fikirleri savunmak, yerleşik norm ve paradigmalardan radikal bir sapmadır. Savunucular, Overton penceresinin sınırlarını zorlayarak ve insan olmayan hayvanların ahlaki statüsüne ilişkin kökleşmiş varsayımlara meydan okuyarak, dönüştürücü değişimi katalize edebileceklerini ve hayvan hakları ve refahına ilişkin söylemi yükseltebileceklerini savunmaktadır. Ancak bu yaklaşım kamuoyu, politika yapıcılar ve endüstri paydaşları tarafından ciddi bir muhalefet ve şüphecilikle karşılaşabilir, bu da kısa vadede ilgi çekmeyi ve somut bir değişim yaratmayı zorlaştırabilir.
Çiftliklerdeki tavukların yaşam koşullarının iyileştirilmesi gibi daha küçük, aşamalı değişiklikleri savunmak daha pratik ve ulaşılabilir bir yaklaşımdır. Savunucular, daha geniş toplumsal değerlerle uyumlu somut, ulaşılabilir hedeflere odaklanarak, mevcut sistemler içinde hayvan refahını aşamalı olarak iyileştirirken, daha geniş bir paydaş yelpazesinden destek alabilirler. Bu yaklaşım, hayvanların acı çekmesinin temel nedenlerini ele almasa veya altta yatan etik çerçeveye meydan okumasa da kısa vadede hayvanların yaşamlarında somut iyileşmeler sağlayabilir ve aynı zamanda gelecekteki ilerleme için zemin hazırlayabilir.
Ancak, bu yaklaşımların birbirini dışlamadığını ve hem radikal hem de aşamalı değişim unsurlarını içeren hibrit bir strateji izlemenin faydaları olabileceğini kabul etmek önemlidir. Radikal ve aşamalı savunuculuk çabalarının dinamik bir dengesi, birden fazla cephede ilerleme sağlayan sinerjiler ve teşvikler yaratabilir. Örneğin, radikal değişim için baskı ne kadar güçlü olursa, paydaşlar daha aşırı talepleri hafifletmek için uzlaşmak ve aşamalı reformlar uygulamak için o kadar fazla baskı ile karşı karşıya kalırlar. Buna karşılık, aşamalı iyileştirmeler, farklı yaklaşımların uygulanabilirliğini ve faydalarını göstererek daha radikal öneriler için ivme ve meşruiyet oluşturmaya yardımcı olabilir.
Şimdi penceremiz için daha uygun bir ilerleme alanı bulma kuramına geçebiliriz. Sıradaki kuramımız (kendimi sahnede sunum yapar gibi hissettim) aşırı görünen ya da verimin ortaya çıkacağı alanın belirlenmesi için gerekli olan araçsallığı bize sağlaması için seçilmiştir. Normal şartlarda Overton Penceresi bu noktalarda işlevsizleşmeye başlamaktadır. Merak etmeyin biz onu çözeceğiz.
Mavi Okyanus Stratejisi
Mavi Okyanus Stratejisi hem kurumsal yönetimde hem de siyasette geleneksel rekabet kavramlarını aşarken devrimci fikirleri benimseme kavramını örneklemektedir. İlk olarak profesör W. Chan Kim ve Renée Mauborgne tarafından geliştirilen bu stratejik çerçeve, geleneksel varsayımların ve yaklaşımların yeniden düşünülmesine yol açarak hem iş hem de siyaset dünyası üzerinde önemli bir etki yaratmıştır.
Mavi Okyanus Stratejisi’nin özü inovasyonu (yenilikçilik) ve farklılaşmaya dayanmaktadır. Kalabalık pazar alanlarında veya siyasi manzaralarda kafa kafaya rekabet etmek yerine, kuruluşlar ve siyasi oluşumlar yeni yollar açmaya ve tartışmasız pazar veya politika alanı yaratmaya teşvik edilir. Bu, mevcut paradigmalara meydan okumayı, yerleşik normları sorgulamayı ve endüstrileri veya siyasi gündemleri yeniden şekillendirme potansiyeline sahip cesur, dönüştürücü fikirler geliştirmeyi içerir.
Mavi Okyanus Stratejisi temelde rekabetçi bir zihniyetten inovasyon ve değer yaratma zihniyetine geçişle ilgilidir. Kuruluşlar ve siyasi aktörler, rakiplerini alt etmek veya sıfır toplamlı oyunlara girmek yerine müşteriler veya bileşenler için yeni değer kaynaklarını ortaya çıkarmaya odaklanmaya teşvik edilir. Bu, karşılanmamış ihtiyaçların belirlenmesini, keşfedilmemiş bölgelerin keşfedilmesini ve değer teklifinin temelde yeni yollarla yeniden tasarlanmasını içerebilir.
Organizasyonel yönetim alanında Mavi Okyanus Stratejisi, kuruluşların rekabetçi pazarların kısıtlamalarından kurtulmaları ve farklı, tartışmasız pazar alanları oluşturmaları için bir çerçeve sağlar. Mavi okyanus zihniyetini benimseyen kuruluşlar kendilerini rakiplerinden farklılaştırabilir, rekabetçi baskıları azaltabilir ve uzun vadeli büyüme için fırsatlar yaratabilir.
Benzer şekilde siyasette de Mavi Okyanus Stratejisi siyasi liderlere ve partilere partizan siyasetin ve geleneksel politika tartışmalarının sınırlarının ötesine geçmeleri için bir çerçeve sunar. Yenilikçi politika çözümlerini vurgulayarak ve karşılanmamış toplumsal ihtiyaçları ele alarak, siyasi aktörler destek tabanlarını genişletebilir, ideolojik bölünmeler arasında köprü kurabilir ve dönüştürücü gündemler etrafında uzlaşmayı teşvik edebilirler.
Bununla birlikte, Mavi Okyanus Stratejisinin başarılı bir şekilde uygulanması vizyoner fikirlerden daha fazlasını gerektirir; aynı zamanda stratejik öngörü, disiplinli uygulama ve sürekli inovasyona bağlılık gerektirir. Mavi okyanus yaklaşımının potansiyelini tam olarak hayata geçirmek için kuruluşlar ve siyasi oluşumlar ortodoksilere meydan okumaya, hesaplanmış riskler almaya ve engeller karşısında sebat etmeye istekli olmalıdır. Bunu sıklıkla bir araya gelen butik çalışma grupları başarabilir. O yüzden bu yazıyı o tip grupların daha dikkatli okuması gerekiyor.
Şimdi biraz teknik detay verelim,
Mavi Okyanus Stratejisi, geleneksel rekabet kavramlarına meydan okuyan ve kullanılmayan pazar fırsatlarının takip edilmesini savunan çığır açıcı bir iş stratejisidir. Özünde bu strateji, optimum büyüme ve karlılığın mevcut pazarlarda birebir rekabete girerek değil, doğrudan rekabetten uzak yeni pazar fırsatları yaratarak elde edilebileceğini, dolayısıyla pazarların mecazi olarak “kırmızı okyanuslar” ve “mavi okyanuslar” olarak ikiye ayrılabileceğini iddia eder.
Bu strateji bağlamında, “kırmızı okyanus”, şirketlerin pazar payı için rekabet ettiği, genellikle fiyat savaşları, metalaşma ve azalan karlarla sonuçlanan doymuş ve şiddetli rekabetçi pazar ortamlarını ifade eder. Buna karşılık “mavi okyanus”, önemli büyüme ve kârlılık potansiyeline sahip, kullanılmayan veya yeterince hizmet verilmeyen pazar alanlarını temsil eder. Bu mavi okyanuslar yenilik, farklılaşma ve hem müşteriler hem de işletmeler için değer yaratma özellikleriyle öne çıkar.
Mavi Okyanus Stratejisinin temel ilkelerinden biri, vurguyu mevcut pazar sınırları içinde rekabet etmekten tamamen yeni pazar alanları yaratmaya doğru kaydırmaktır. Bu, tüketicilerin gizli ihtiyaç ve tercihlerini belirleyip anlamanın yanı sıra rakiplerin gözden kaçırdığı veya görmezden geldiği yenilik ve değer yaratma fırsatlarını keşfetmeyi de içerir.
Mavi Okyanus Stratejisini başarılı bir şekilde uygulamak için kuruluşlar pazar dinamiklerini, sektör trendlerini ve tüketici davranışlarını sistematik olarak incelemek üzere çeşitli analitik araçlar ve metodolojiler kullanmalıdır. Bu, mavi okyanus fırsatlarını belirlemek ve yenilikçi iş modelleri ve değer önerileri oluşturmak için kapsamlı pazar araştırması, rekabet analizi ve stratejik planlama yapmayı içerir.
Ancak Mavi Okyanus Stratejisini uygulamanın zorlukları da yok değildir. Mevcut piyasa normlarına ve geleneklerine etkili bir şekilde meydan okuyan yıkıcı fikirleri kavramsallaştırmak ve uygulamak yüksek düzeyde yaratıcılık, vizyon ve stratejik öngörü gerektirir. Ayrıca, kuruluşlar hesaplanmış riskler almaya istekli olmalı ve hemen sonuç vermeyebilecek alışılmadık stratejiler izlemek için kaynak ayırmalıdır.
Ayrıca, Mavi Okyanus Stratejisinin başarılı bir şekilde uygulanması sıklıkla kurumsal uyum, liderlik taahhüdü ve şirket içinde kültürel değişim gerektirir. Bu, değişime karşı şirket içi direncin üstesinden gelmeyi, yenilik ve deney ortamını geliştirmeyi ve çalışanları kalıpların dışında düşünmeye ve statükoyu sorgulamaya teşvik etmeyi gerektirebilir. Bakınız sadece bu paragrafın detayları için yeni bir makale yazmamız gerekir ama sadece konu detayı verdiğim için uzatmayacağım.
Peki, değişimler ne olacak?
Siyasette Mavi Okyanus Vardiyası (değişimi) kavramı, kalabalık ve çoğu zaman çekişmeli siyasi ortamda yön bulmaya yardımcı olmak için mecazi anlamda kullanılabilir. Siyasi aktörler, mevcut siyasi sınırlar içinde partizan çekişmeler ve sıfır toplamlı oyunlarla uğraşmak yerine, ilerleme ve iş birliği için yeni yollar açmak üzere yenilikçi politika çözümleri ve stratejik ittifaklar peşinde koşabilirler.
Kurumsal yönetime rehberlik eden geleneksel varsayımlar sıklıkla katı pazar sınırları ve farklılaşma ile düşük maliyet arasındaki algılanan değiş tokuş üzerine odaklanır. Kuruluşlar tipik olarak mevcut endüstri koşullarının sınırları içinde faaliyet göstermekte, bu da pazar rekabetinden kurtulmalarını zorlaştırmaktadır. Ayrıca, değer-maliyet ödünleşimi stratejisine dair yaygın inanç, kuruluşların daha yüksek maliyetle daha yüksek değerli ürünler veya hizmetler sunmak ya da daha düşük maliyetle daha düşük değerli teklifler sunmak arasında seçim yapması gerektiğini ima eder.
Ancak Mavi Okyanus Stratejisi, üçüncü bir seçenek önererek bu varsayımlara meydan okumaktadır: daha düşük maliyetle daha yüksek değerli ürün veya hizmetler sunmak. Bu yaklaşım, farklılaşma ve düşük maliyetin birbiriyle uyumsuz olduğu yönündeki geleneksel düşünceye meydan okumakta, bunun yerine pazar sınırlarının ve değer önermelerinin stratejik olarak yeniden düşünülmesini savunmaktadır. Kuruluşlar inovasyon, verimlilik ve değer yaratmaya odaklanarak mavi okyanus alanları yaratabilir, rekabeti önemsiz hale getirebilir ve büyüme ve refah için yeni fırsatlar yaratabilir.
Bizde bunu yapan kurumsal işletmeler var ama STK’lar ve siyasi hareketler ve onların tüm organları sınıfta kalmakta. Bu hem bilerek hem de yetersizlik kaynaklı.
Siyasi arenada, mavi okyanus zihniyetini benimsemek, partizan bölünmeler arasında köprü kurmayı ve karşılanmamış toplumsal ihtiyaç ve arzuları ele alan yeni politika sınırlarını keşfetmeyi gerektirir. Geleneksel siyasetin sıfır toplamlı zihniyetine boyun eğmek yerine, siyasi liderler ortak zemin arayabilir, anlaşmalara varabilir ve kolektif ilerleme ve refah için bir rota çizebilirler.
Son olarak Mavi Okyanus Stratejisi, kurumların ve siyasi oluşumların geleneksel düşünceden sıyrılıp başarıya ve uygunluğa giden yeni yollar oluşturmaları için ikna edici bir çerçeve sunmaktadır. Mevcut normlara meydan okuyarak, yenilikçiliği benimseyerek ve paydaşlar için değer yaratarak kuruluşlar ve siyasi aktörler çalkantılı sularda yol alabilir ve kendi alanlarında lider olarak ortaya çıkabilirler.
Mavi Okyanus Stratejisi ve Siyaset
Mavi Okyanus Değişiminin siyasi partiler, liderlik ve ulusal siyaset alanında başarılı bir şekilde uygulanması üç temel bileşene dayanır, bu liste özettir. Aslında çok uzun tartışılarak anlatılması gereken bir alan. Ben derslerimde öğrencilerimin sektörlerine özel örneklerle tartışma yapmasını destekleyerek öğrenme ve pratiği bir anda uyumlamayı ve aynı zamanda takım bilinci oluşturmayı doğru buluyorum. Bir blog yazısında ise bunu ancak sınırlı şekilde yapabiliyoruz fakat tabi ki dostlarım beni arayarak bu konuda detay elde edebilir.
1.Mavi Okyanus Perspektifinin Benimsenmesi: Mavi Okyanus perspektifinin siyasi bağlamlarda uygulanması, mevcut eğilimler ve zorluklar da dahil olmak üzere mevcut siyasi ortamın kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını gerektirir. Siyasi kuruluşlar, mevcut politika ve sistemlerdeki kusurların yanı sıra yeni çözümler için fırsatları belirlemek üzere derinlemesine analizler yapmalıdır. Bu sorunları ele alırken aynı zamanda yeni fırsatları da keşfeden stratejik bir çerçeve geliştirmek kritik önem taşır. Siyasi liderler daha verimli, kapsayıcı ve uygun maliyetli politikalar öngörüp uygulayarak yeni bir yol çizebilirler.
2. Pratik Araçların Kullanılması: Mavi Okyanus perspektifini siyasette etkin bir şekilde uygulamak için pratik araçlar ve rehberlik gereklidir. Pazar yaratma araçları ve stratejik çerçeveler, siyasi aktörlerin doğru zamanda doğru soruları sormasına olanak tanıyarak daha bilinçli karar alma ve politika oluşturma süreçleri sağlar. Görsel sunumlar ve açık iletişim kanalları, siyasi ekipler arasında uyum ve tutarlılığı teşvik ederek kolektif eylemi ve ortak hedeflere bağlılığı teşvik eder.
3. İnsanlık Kavramını Kucaklamak: Siyasi paydaşlar arasında güven ve uyum oluşturmak Mavi Okyanus Değişimini başarmak için kritik öneme sahiptir. Politikacılar sıklıkla strateji geliştirme ve yürütmeyi ayrı süreçler olarak ele alma hatasına düşmekte, bu da birbirinden kopuk çabalara ve değişime karşı dirence neden olmaktadır. Yenilikçi politikaları başarılı bir şekilde uygulamak için siyasi liderler tasarım ve uygulamayı birleştirmeli, tüm paydaşları sürece dahil etmeli ve onların endişe ve korkularını ele almalıdır. Siyasi liderler, yalnızca teşvikler ve performans ölçütleri gibi mekanik yaklaşımlara güvenmek yerine, paydaşlara ilham vermeli ve onları motive etmeli, ortak bir amaç ve değişimin kaçınılmazlığı duygusunu aşılamalıdır. Siyasi kuruluşlar, insanlığa öncelik vererek ve değişim için psikolojik hazırlığı teşvik ederek geçiş dönemlerini başarıyla yönetebilir ve dönüştürücü gündemler için destek kazanabilir.
Bağlantı Noktası: Overton Penceresi + Mavi Okyanus Fırsatı
Bunun için ne yapmalıyız hızla özetleyelim çünkü bu yazı kuramsaldan ziyade saha verimliliğini hedef alıyor. Eğer almasaydı felsefi temelleri de en baştan detaylı şekilde yazmam gerekirdi. Ayrıca iki yapı haricinde başkaca kuramlarım bağlamsallığını yapıştırıcı olarak kullanmak gerekiyor ki bunlardan da bahsetmem makalenin uzunluğunun 10.000 kelime barajına ulaşmasına sebep olur. Fark ettiyseniz ben okuyucularımın Türk olduğunu unutmadan yazmaya çalışıyorum. Siz de herhalde bana birazcık tahammül edersiniz 😊
Şimdi;
1.Sınırdaki Fikirleri Belirleyin:
Overton Penceresini kullanarak potansiyel mavi okyanusları belirlemek adına, ana akım söylemin dışındaki fikirleri arayarak başlayın. Bu fikirler toplumda, siyasette veya ekonomide karşılanmamış ihtiyaçlara veya zorluklara hitap edebilir. Bunlar genellikle henüz yaygın kabul görmemiş ancak yerleşik paradigmaları yeniden şekillendirme potansiyeline sahip yeni veya alışılmamış yaklaşımları temsil eder. Paydaşlar bu fikirleri belirleyip keşfederek, geleneksel düşüncenin kapsamı dışında kalan yeni pazar veya politika oluşturma fırsatlarını keşfedebilirler.
Örneğin, sosyal meseleler alanında, Overton Penceresi’nin eteklerindeki fikirler, sistemik eşitsizlikleri veya marjinalleştirilmiş toplulukların ihtiyaçlarını ele alan önerileri içerebilir. Bu fikirler yerleşik normlara meydan okuyabilir ve gelir eşitsizliği ve sağlık hizmetlerine erişim gibi uzun süredir devam eden sorunlara alternatif çözümler sunabilir.
Benzer şekilde, siyasette, Overton Penceresi’nin eteklerindeki fikirler, ana akım siyasi ideolojiden sapan yeni politika önerilerini veya yönetişim modellerini içerebilir. Bu fikirler, iklim değişikliği, teknolojik bozulma veya jeopolitik istikrarsızlık gibi yeni ortaya çıkan zorlukları, geleneksel partizan çizgileri aşacak ve karmaşık konulara yeni bakış açıları sağlayacak şekilde ele almaya çalışabilir.
Ekonomik alanda, Overton Penceresi’nin eteklerindeki fikirler, yenilikçi iş modellerini, girişimci girişimleri veya geleneksel bilgeliğe meydan okuyan ve refah için yeni yollar açan ekonomi politikalarını içerebilir. Bu kavramlar sürdürülebilirlik, kapsayıcılık veya sosyal etkiyi vurgulayabilir ve ekonomik kalkınmaya yönelik daha bütüncül ve eşitlikçi yaklaşımlara doğru bir kaymaya işaret edebilir.
Paydaşlar, Overton Penceresi’nin eteklerindeki fikirleri belirleyip keşfederek, değişen toplumsal ihtiyaçlar ve değerlerle uyumlu, kullanılmayan pazar veya politika fırsatlarını keşfedebilirler. Bu süreç, yerleşik normları sorgulama, yaratıcı düşünme ve belirsizliği kucaklama isteğini gerektirir, ancak dönüştürücü atılımlarla ve yeni mavi okyanus fırsatlarının geliştirilmesiyle sonuçlanma potansiyeline sahiptir.
2. Yeniden Çerçeveleyin ve Yeniden Paketleyin:
Overton Penceresi’nin kenarındaki fikirler belirlendikten sonra, Mavi Okyanus Stratejisi çerçevesinin ilkeleri bunları analiz etmek ve rafine etmek için kullanılır. Uç fikirleri açıkça savunmak yerine, paydaşlar her bir fikrin temel değer önermesini değerlendirmeli ve Overton Penceresi içinde yeni bir alan yaratmak için nasıl yeniden çerçevelendirilebileceğini düşünmelidir.
Bu süreç, fikrin altında yatan ilkelerin, hedeflerin ve potansiyel sonuçların eleştirel bir şekilde incelenmesinin yanı sıra yaygın kabul görmesini engelleyebilecek engellerin veya itirazların belirlenmesini gerektirir. Paydaşlar, fikri mevcut toplumsal normlar ve değerlerle tutarlı bir şekilde yeniden çerçevelendirerek daha geniş bir kitleye daha cazip hale getirebilir ve ana akım söylemde ilgi görme şansını artırabilir.
Yaklaşımlardan biri, fikrin çekiciliğini ve alaka düzeyini artırmak için fikrin unsurlarının çıkarılıp çıkarılamayacağını, azaltılıp azaltılamayacağını, yükseltilip yükseltilemeyeceğini veya eklenip eklenemeyeceğini değerlendirmektir. Bu, karmaşık kavramları basitleştirmeyi, potansiyel endişeleri veya itirazları ele almayı veya fikrin olumlu sonuçlarını ve faydalarını vurgulamayı içerebilir.
Örneğin, sosyal meseleler alanında, bazıları evrensel temel gelir (UBI) fikrini başlangıçta aşırı veya gerçekçi olmayan bir fikir olarak görebilir. Bununla birlikte, kavramı ekonomik güvenlik, sosyal eşitlik ve yoksulluğun azaltılmasını vurgulayacak şekilde yeniden çerçevelendirerek, savunucular daha geniş bir kitleye daha çekici hale getirebilir ve daha fazla destek kazanabilirler. Bu, UBI’nin artan tüketici harcamaları ve daha düşük gelir eşitsizliği gibi potansiyel ekonomik faydalarının vurgulanmasının yanı sıra uygulanabilirliği ve karşılanabilirliği konusundaki endişelerin giderilmesini de içerebilir.
Benzer şekilde, siyasette, kampanya finansmanı reformuna yönelik bir öneri, yerleşik çıkarlar ve partizan bölünmeler nedeniyle muhalefetle karşılaşabilir. Ancak, kavramı şeffaflık, hesap verebilirlik ve demokratik bütünlük üzerine yeniden odaklayarak, savunucular cazibesini genişletebilir ve ideolojik bölünmelerin ötesinde destek kazanabilirler. Bu, siyasi bağışlar için açıklama gereklilikleri veya kurumsal etkiye sınırlamalar gibi, mevcut düzenleyici çerçevelerle tutarlı olan ve aynı zamanda yolsuzluk ve usulsüz etki ile ilgili kamu endişelerini ele alan aşamalı reformlar önermeyi içerebilir.
3.Değer Yaratmaya Odaklanın:
Mavi Okyanus Stratejisi, potansiyel benimseyenler için değer yaratmaya durmaksızın odaklanma üzerine inşa edilmiştir. Bir fikir, Overton Penceresi içindeki mevcut norm ve değerlerle uyumlu hale getirildikten sonra, bir sonraki kritik adım, bir sorunu nasıl çözebileceğini veya insanların hayatlarını anlamlı bir şekilde nasıl iyileştirebileceğini göstermektir.
Bu süreç, yeniden çerçevelendirilen fikrin değer önermesinin açıkça ifade edilmesinin yanı sıra bireyler, topluluklar ve genel olarak toplum için potansiyel faydalarının ve sonuçlarının vurgulanmasını gerektirir. Paydaşlar, fikrin sağlayabileceği somut değeri vurgulayarak hedef kitlelerin ilgisini çekebilir, ivme kazandırabilir ve benimsemelerine ilham verebilir.
Yeniden çerçevelendirilen fikrin değer önerisini etkili bir şekilde iletmek için paydaşlar aşağıdaki faktörleri göz önünde bulundurmalıdır:
1. Temel Sıkıntı Noktalarını Belirleyin: Fikrin çözmeyi amaçladığı temel sorunları veya zorlukları belirleyerek işe başlayın. Bu, pazar araştırması yapmayı, potansiyel benimseyenlerden geri bildirim talep etmeyi ve hedef kitle arasında karşılanmamış ihtiyaç veya memnuniyetsizlik alanlarını belirlemeyi içerebilir.
2. Faydaları ve Sonuçları Vurgulayın: Yeniden çerçevelendirilen fikrin uygulanmasının faydalarını ve sonuçlarını açıkça ifade edin. Bu, artan verimlilik, kolaylık, maliyet tasarrufu veya daha yüksek bir yaşam kalitesini içerebilir. Paydaşlar, insanların hayatlarını nasıl iyileştirebileceğini göstererek fikrin benimsenmesi için ikna edici bir gerekçe oluşturabilirler.
3. Mesaj ve iletişim stratejilerini hedef kitlenin ihtiyaçlarını, değerlerini ve isteklerini karşılayacak şekilde özelleştirin. Onların kaygıları ve öncelikleriyle doğrudan ilgili dil ve imgeler kullanın ve fikrin onların özel ihtiyaç ve isteklerini nasıl karşılayabileceğini vurgulayın.
4. Kanıt Noktaları Sağlayın: Yeniden çerçevelendirilen fikrin değer önermesini desteklemek için kanıt ve ispat noktaları sağlayın. Bu, vaka çalışmaları, referanslar, veriler veya benzer ortamlarda başarılı uygulama örneklerini içerebilir. Paydaşlar, fikrin etkinliği ve etkisine dair somut kanıtlar sunarak potansiyel benimseyenler nezdinde inandırıcılığı ve güveni artırabilir.
5. Uzun Vadeli Değeri Vurgulayın: Yeniden çerçevelendirilen fikrin uzun vadeli değer önerisini ve nasıl uzun süreli faydalar sağlayabileceğini vurgulayın. Bu, fikrin değişen koşullara nasıl uyum sağlayabileceğini, etkili bir şekilde ölçeklendirilebileceğini veya daha büyük ekosistemde olumlu dalgalanma etkileri yaratabileceğini göstermeyi içerebilir.
Paydaşlar, değer yaratmaya odaklanarak ve yeniden çerçevelenen fikrin somut faydalarını ileterek güven aşılayabilir, güveni artırabilir ve hedef kitleler arasında benimsenmesini sağlayabilir. Bu, potansiyel benimseyenlerin ihtiyaçlarını ve isteklerini anlamaya ve ele almaya öncelik veren stratejik ve empatik bir yaklaşım gerektirir ve mavi okyanus fırsatlarının başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesiyle sonuçlanır.
Sentezin Olası Faydaları
Önce olası faydalara bakalım, sonra da belki bir akademisyen bu konuyu ele alarak akademik bilgi dağarcığımıza katmak isterse diye olası problemlerden bahsedelim.
1.Sürdürülebilir Değişim:
Siyasi değişimi, karşıt bir akıntıya karşı acımasız bir mücadele yerine, onun yanında sakin bir kanal olarak hayal edin. Mavi Okyanus Stratejisi’nde önerilen yaklaşım tam olarak budur:
– Overton Penceresi, kamusal söylemdeki mevcut kabul edilebilir fikirler yelpazesini yansıtır. Mavi Okyanus düşüncesi, kabul edilebilirlik sınırında olan (ancak bunun dışında olmayan) fikirlerin yeniden çerçevelendirilmesini önerir. Yaygın endişeleri gidermek ve yeni bir değer katmak için onları yeniden paketleyerek daha geniş bir kitleye daha çekici hale getirebilirsiniz.
– Dayanıklılık ile Yenilik: Bu, boş kampanya vaatlerinde bulunmakla ilgili değildir. Sürdürülebilir değişim için zaman içinde yankı uyandıran çözümler gereklidir. Mavi Okyanus yaklaşımı, mevcut kaynakları yeniden dağıtmak yerine yeni değer yaratmaya odaklanır. Bu, sorunları çok çeşitli paydaşlara fayda sağlayacak şekilde ele alan ve uzun vadeli destek için sağlam bir temel oluşturan politikalar geliştirmeyi gerektirir.
2. Stratejik iletişim:
Harika fikirler sadece ilk adımdır. Mavi Okyanus Stratejisi bunları gerçeğe dönüştürmek için bir yol haritası sunar ama:
– Jargon ve boş retorikten kaçının. Mavi Okyanus iletişimi, yeni politikaların seçmenlerin hayatlarına sağlayacağı somut faydaları vurgular. Çevreye, ekonomiye veya kamu güvenliğine nasıl fayda sağlayacaklarını açıkça ifade ederek bu politikalar için gerçek bir destek oluşturabilirsiniz.
– Ayrılıklar Arasında Köprü Kurmak: Siyaset, yerleşik pozisyonlar arasında bir savaş olabilir. Mavi Okyanus düşüncesi, çeşitli kitlelere hitap eden anlatıların oluşturulmasını teşvik eder. Ortak bir zemin bularak ve ilgili tüm taraflar için değer önerisini vurgulayarak değişime karşı direncin üstesinden gelebilirsiniz.
Özünde, siyasette Mavi Okyanus Stratejisi kazan-kazan senaryoları yaratmayı amaçlar. Fikirleri yeniden çerçevelendirerek ve stratejik olarak ileterek, onları kenarlardan merkez sahneye taşıyabilir, uzun vadeli ve önemli bir değişimle sonuçlanmasını sağlayabilirsiniz.
Zorluklar ve Dikkat Edilmesi Gerekenler
Siyasette Mavi Okyanus Stratejisini uygulamak, rekabet halindeki çıkarlar, kamuoyu algısı ve politika hedeflerinden oluşan karmaşık bir ortamda gezinmeyi gerektirir. Başlıca zorluklardan biri, destek kazanmak ve tartışmasız bir siyasi alan yaratmak için fikirleri stratejik olarak yeniden çerçevelendirirken temel değerleri korumaktır. Bu hassas denge, politikacıların yeniden çerçeveleme yoluyla farklı seçmenlere çekici görünmek ile temel değerlerine sadık kalarak özgünlük ve bütünlüğü korumak arasında ince bir çizgide yürümelerini gerektirir.
1.İp üzerinde yürümek:
Mavi Okyanus Stratejisini siyasette etkin bir şekilde uygulamak için siyasetçilerin ip üzerinde yürüme sanatında ustalaşmaları gerekir. Bu, siyasi kimliklerini tanımlayan temel ilke ve inançları korurken daha geniş bir kitleye hitap etmek için fikir ve politikaları ustaca yeniden çerçevelendirmeyi gerektirir. Yeniden çerçeveleme, siyasetçilerin mevcut fikirleri yeni bir ışık altında sunmalarına olanak tanıyarak onları nüfusun çeşitli kesimleri için daha çekici ve ilgili hale getirir. Ancak, bunu aldatıcı veya fırsatçı görünmeyecek şekilde yapmalıdırlar.
2.Şeffaflık anahtardır.
Şeffaflık, çekicilik ve özgünlük arasında doğru dengeyi kurmak için gereklidir. Politikacılar, yeniden çerçevelenen fikirlerin kendi temel değerleri ve uzun vadeli yönetim vizyonlarıyla nasıl örtüştüğü konusunda açık bir şekilde iletişim kurmalıdır. Bu şeffaflık, açık ve dürüst siyasi söyleme olan bağlılığı göstererek kamuoyu ve paydaşlar nezdinde güveni artırır. Ayrıca, halkın güvenini ve desteğini hızla aşındırabilecek manipülasyon veya aldatma suçlamaları olasılığını azaltır.
Yeniden çerçevelendirilen fikirler ile temel değerler arasındaki bağlantının açıkça ifade edilmesi hem destekçilerin hem de şüphecilerin güvenini ve katılımını kazanmak için kritik önem taşır. Şeffaf iletişim, politikacıların stratejik yeniden çerçevelendirmelerinin ilkelerinden bir sapma değil, değişen koşullara ve toplumsal ihtiyaçlara stratejik bir adaptasyon olduğunu göstermelerine olanak tanır.
3.Erken Paydaş Katılımı:
Erken paydaş katılımı da Mavi Okyanus Stratejisinin siyasette uygulanmasının önemli bir yönüdür. Kilit destekçileri ve paydaşları yeniden çerçeveleme sürecine dahil etmek, onların endişelerinin ve bakış açılarının ele alınmasını sağlar. Politikacılar, paydaşları en başından itibaren sürece dahil ederek potansiyel itirazları ele alabilir ve temel vizyonlarına sadık kalırken değerli içgörüleri de sürece dahil edebilirler.
Erken katılım aynı zamanda yeniden çerçevelendirilen fikirler için bir destek koalisyonu oluşturulmasına yardımcı olarak başarılı uygulama ve benimseme olasılığını artırır. Politikacılar, kilit paydaşları erkenden sürece dahil ederek, yeniden çerçevelendirilen gündemi desteklemek ve diğerlerinden gelen muhalefet veya şüpheciliğin üstesinden gelmek için nüfuzlarını ve savunuculuklarını kullanabilirler. Bunu başaramazsanız verimlilik hızla düşer.
4.Kamuoyu Algısı:
Kamuoyundaki şüpheciliği etkili bir şekilde ele almak ve yeniden çerçevelendirilmiş fikirlere destek kazanmak için politikacılar, birkaç temel hususu içeren stratejik bir yaklaşım benimsemelidir.
-Direnişin “Nedenini” Anlamak:
Kamuoyu algısını yönetmenin ilk adımlarından biri, direnç veya şüpheciliğin altında yatan nedenleri araştırmaktır. Bu, direncin bilgi eksikliğinden mi, ideolojik muhalefetten mi yoksa olası istenmeyen sonuçlarla ilgili gerçek endişelerden mi kaynaklandığını belirlemek için kapsamlı bir araştırma yapılmasını gerektirir. Şüpheciliğin temel nedenlerini anlamak, politikacıların iletişim stratejilerini ve politika yanıtlarını belirli endişelere göre uyarlamalarına ve aynı zamanda yanlış anlamaları gidermelerine olanak tanır.
-Özel Mesajlaşma:
Hedefe yönelik iletişim stratejileri, farklı kitle kesimleriyle bağlantı kurmak için çok önemlidir. Çeşitli mesaj verme yaklaşımları bireylerden ve gruplardan farklı tepkiler ortaya çıkarabilir. Bazı insanlar gerçekler ve istatistiklerden etkilenirken, diğerleri duygusal çağrılardan veya önerilen politikaların potansiyel etkisini gösteren gerçek hayat örneklerinden daha fazla etkilenebilir. Politikacılar, mesajlarını tercihlerine ve duyarlılıklarına göre uyarlayarak halkın daha geniş bir kesimiyle etkili bir şekilde etkileşim kurabilirler.
-Koalisyonlar oluşturmak:
Beklenmedik kaynaklardan bile olsa potansiyel müttefiklerin belirlenmesi ve geliştirilmesi, politikacıların kamuoyu algısını yönlendirmelerine yardımcı olabilir. Belirli konularda ortak paydaları olan bireyler veya gruplarla koalisyonlar kurmak, yeniden çerçevelendirilmiş fikirler için desteğin genişletilmesine ve partizan bölünmeler arasında köprü kurulmasına yardımcı olabilir. Politikacılar, farklı geçmişlerden ve ideolojik bakış açılarından gelen paydaşlarla ittifaklar kurarak başarılı uygulama olasılığını artırabilirler.
-Karşı Söylemleri Önlemek:
Muhaliflerin olası argümanlarını veya karşı söylemlerini öngörmek, kamuoyu algısını yönetmenin önemli bir parçasıdır. Potansiyel itirazları etkili bir şekilde ele almak için politikacılar açık ve özlü çürütmeler geliştirmelidir. Politikacılar endişeleri proaktif bir şekilde ele alarak ve karşı söylemlere ikna edici yanıtlar vererek konumlarını güçlendirebilir ve kamuoyunun güvenini kazanabilirler. Bu proaktif yaklaşım aynı zamanda hazırlıklı olduklarını ve güvenilir olduklarını göstererek mesajlarının ikna edici gücünü artırır.
4.Ek hususlar:
Algıların sıklıkla politikaları ve kararları şekillendirdiği siyasette, Mavi Okyanus Stratejisinin temel ilkelerinin ötesindeki hususlar, yeniden çerçevelendirilmiş fikirlerin başarılı bir şekilde uygulanması için kritik öneme sahiptir. Bu hususlar, kamuoyu algısı ve siyasi tartışmaların karmaşık dinamiklerini yönlendirmek için gerekli olan iletişim, güven oluşturma ve stratejik vizyon alanlarını daha derinlemesine inceler.
Hikâye Anlatımının Gücü:
Hikâye anlatımı, kamuoyu algısını şekillendirmek ve siyasi girişimlere destek sağlamak için etkili bir araçtır. Etkileyici anlatılar seçmenlerle duygusal düzeyde bağlantı kurabilir, gerçeklerin ve rakamların ötesine geçerek empati, ilham ve yankı uyandırabilir. Politikacılar, seçmenlerin değerleri, istekleri ve deneyimleriyle örtüşen anlatılar oluşturarak yeniden çerçevelendirilmiş fikirlerin önemini ve etkisini etkili bir şekilde iletebilir, bu da onları daha ilişkilendirilebilir ve ilgi çekici hale getirir.
Güven inşa etmek:
Güvenilirlik ve dürüstlüğün sık sık test edildiği siyasette güvenin tesis edilmesi ve sürdürülmesi kritik önem taşır. Politikacılar, halka güven ve itimat aşılamak için sözlerini tutma ve dürüstlükle hareket etme konusunda bir geçmiş performans sergilemelidir. Politikacılar eylemlerinde ve kararlarında tutarlılık, güvenilirlik ve hesap verebilirlik göstererek güven ve inandırıcılık inşa edebilir, yeniden çerçevelendirilmiş fikirlerin kamuoyu desteği ve kabulü için zemin hazırlayabilir.
Uzun Vadeli Vizyon:
Siyasetin hızlı dünyasında, yalnızca kısa vadeli kazanımlara ve anlık sonuçlara odaklanmak cazip gelebilir. Ancak Mavi Okyanus Stratejisinin başarılı bir şekilde uygulanması uzun vadeli bir zihniyet ve stratejik vizyon gerektirir. Politikacılar, kamuoyunun algısını değiştirmenin ve siyasi manzarayı yeniden şekillendirmenin sıklıkla sürekli çaba, azim ve zaman içinde tutarlı mesajlar gerektirdiğini kabul ederek uzun vadeli bir oyun oynamaya istekli olmalıdır. Politikacılar net ve ikna edici bir uzun vadeli vizyon ortaya koyarak, yeniden çerçevelendirilmiş fikirler için destek toplayarak ve anlamlı bir değişim sağlayarak güven ve bağlılık uyandırabilirler.
Politikacılar bu ek hususları Mavi Okyanus Stratejisi çerçevesine dahil ederek kamuoyu algısı ve siyasi dinamiklerin karmaşıklığında daha etkili bir şekilde yol alabilirler. Politikacılar Mavi Okyanus Stratejisini kullanarak yenilikçi fikirleri kamuoyunda yankı uyandıracak şekilde sunabilir, destek, kabul ve değişim için ivme ile karakterize edilen yeni bir siyasi ortam yaratabilirler.
Sonuç
Overton Penceresi çerçevesi ve Mavi Okyanus Stratejisi ilkelerinin birleşimi ve sahada kullanımı, siyaset ve felsefeden yararlanırken aynı zamanda siyaset bilimi ve yönetimde de yankı uyandıran çığır açıcı bir füzyonu temsil etmektedir. Bu benzersiz kombinasyon, yalnızca siyasette değil, aynı zamanda işletme, kamu yönetimi ve kâr amacı gütmeyen kuruluş yönetimi gibi çeşitli kurumsal bağlamlarda da kullanılabilecek çok yönlü bir yaklaşım sunmaktadır.
Siyaset bilimi açısından bakıldığında, bu entegrasyon, kamuoyunu ve politika söylemini anlamak ve etkilemek için sofistike bir çerçeve sağlar. Siyaset teorisinden türetilen Overton Penceresi kavramı, belirli bir toplumda veya siyasi bağlamda kabul edilebilir veya ana akım olarak kabul edilen fikirlerin aralığını tanımlar. Siyasi aktörler, iletişim, savunuculuk ve politika inovasyonunu kullanarak bu pencerenin sınırlarını stratejik olarak değiştirerek yeni fikirleri etkili bir şekilde tanıtabilir ve kamu söylemini yeniden şekillendirebilir.
Bu arada, Mavi Okyanus Stratejisi’nin stratejik yönetim teorisine dayanan ilkeleri değer yaratma, pazar konumlandırma ve rekabet avantajı konularında iç görü sağlamaktadır. Kuruluşlar, kullanılmayan pazar alanlarını veya “mavi okyanusları” belirleyerek ve bunları ele geçirmek için yenilikçi stratejiler geliştirerek rekabetin üstesinden gelebilir. Politikada bu stratejik yaklaşım, politikacıların ve savunucuların keşfedilmemiş politika alanlarını veya yeni yönetişim yaklaşımlarını belirlemelerine ve kendilerini acil toplumsal zorlukların ele alınmasında öncü olarak konumlandırmalarına olanak tanır.
Dahası, bu uyumlama siyasi bağlamların ötesine geçerek yönetim ve kurumsal stratejiyi de kapsar. Örneğin iş dünyasında Overton Penceresi-Mavi Okyanus Stratejisi çerçevesi, kuruluşları yeni pazarlar, ürünler veya iş modelleri keşfetmeye teşvik ederek stratejik kararlar almalarına yardımcı olabilir. Tekrar ediyorum, ben örneğine rastlamadım. Muhtemelen bu kurgunun beraberliğini ilk kez bu blogda okuyorsunuz. Ayrıca şirketler endüstri normlarına meydan okuyarak ve mevcut paradigmaları yeniden çerçevelendirerek kendilerini rakiplerinden farklılaştırabilirler.
Ayrıca, kamu yönetimi ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların yönetiminde bu çerçeve stratejik planlama ve politika geliştirme süreçlerine yardımcı olabilir. Kamuoyu ve politika söyleminin dinamiklerini anlamak (Overton Penceresi tarafından açıklandığı gibi) ve yenilikçi değer yaratma ve konumlandırma stratejilerinden yararlanmak (Mavi Okyanus Stratejisi tarafından savunulduğu gibi), devlet kurumlarının ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların toplumsal ihtiyaçları daha etkili ve verimli bir şekilde ele almasını sağlar.
Bu yazıda bulunan fikir tabanlı denemeyi; Atatürk’ün Kalkınma Modeline (1923-1938) ruhunu adayan takipçilere adıyorum.
Mustafa Kemal ATATÜRK
(1923 İzmir İktisat Kongresi)
Görüşmek Üzere.