Giriş
Bu yazıyı değerli büyüğüm ve hocam; 05.12.2023 tarihinde kaybettiğimiz Profesör Doktor Doğan Kökdemir’in aziz hatırası adına yazıyorum. Sevecenliği ve olayları sarkastik şekilde dramatize edişi ile öğrencilerini dersin içine çeken bir eğitmen ve bilim adamıydı. Başımız sağolsun. Sanırım o da bıraktığı izlerin yaşamaya devam ettiğini görmeyi isterdi. Bu sefer yazmak zor olacak ama başlayalım.
Karl Popper’ın entelektüel mirasıyla ilk kez 2001 sonbaharında Ankara’da Başkent Üniversitesi’nin akademik koridorlarında karşılaştım. MBA çalışmalarım sırasında Popper felsefesinin karmaşık labirentlerinde ustalıkla gezinen, merhum Doğan Kökdemir, bu keşfe vesile oldu. Bilimsel araştırma tarihinde bir efsane olan Popper, London School of Economics’te seçkin bir bilim profesörüydü. Epistemolojiye yaptığı katkılar, özellikle de yanlışlanabilirlik tanımı, bilimsel yöntem anlayışım için bir rehber görevi görmektedir.
Bilimsel teorileri bilimsel olmayan muadillerinden ayıran temel bir kural olan yanlışlanabilirlik aksiyomu, Popper’ın epistemolojik doktrininin kalbidir. Popper’a göre, bilimsel bir teori, yanlışlığının kanıtlanmasına olanak tanıyan koşulları doğası gereği içermelidir. Bu katı kriter, bir hipotezin veya teorinin bilimsel değeri için turnusol testi işlevi görür. Tüm sincapların gri olduğu varsayımsal iddiası bu ilkenin çarpıcı bir örneğidir. Birkaç gri sincabın gözlemlenmesi önemli bir kanıt sağlamaz, ancak teori yanlışlanabilir olduğu için bilimsel meşruiyet kazanır. Gri olmayan bir sincabın gözlemlenmesi hipotezi geri dönülmez bir şekilde çürütecek ve bilimsel geçerliliğini vurgulayacaktır.
Bilimsel ve bilimsel olmayan teoriler arasındaki ayrım, bilimsel girişimde çok önemlidir. Bilimsel yasalar, mantığın zorluklarıyla desteklenen tümevarımsal akıl yürütme ve matematiğin yapısıyla desteklenen tümdengelimsel akıl yürütme yoluyla tasarlanan ampirik anlayışın zirvesini temsil eder. Yanlışlanabilirlik kriteri, belirli örneklerden genelleştirilmiş bir kurala doğru ilerleyen tümevarımsal akıl yürütmede çok önemlidir. Yanlışlama olasılığı olmadan, tümevarım mantığının tüm yapısı spekülasyonun tehlikeli alanına çöker. Gözlemlenen her sincabın aynı şekilde gri olduğu bir dünya düşünün; gri olmayan bir muadilini gözlemleme fırsatı olmadığında, tüm sincapların gri olduğu genellemesi, yanlışlanamazlığın eşiğinde sallanan, test edilmemiş bir varsayım olarak kalacaktır.
Bir bilim ve sosyal düşünce filozofu olan Karl Popper, eleştirel düşünce, yanlışlanabilirlik ve açık toplum kavramlarının gök cisimleri etrafında dönen derin bir yaşam felsefesini karmaşık bir şekilde dokumuştur. Entelektüel dokusu, bilimsel araştırmanın kutsal salonlarından siyasetin çalkantılı arenalarına kadar uzanan geniş bir alana yayılmıştır. Bu yazıda yer alan ilkeleri eleştirel düşünme merceğinden aydınlatarak, soyut kavramları hayata geçirecek açıklayıcı örneklerle desteklemeye çalışacağım.
Rasyonellik ve Eleştirel Düşünme:
Popper’ın felsefi çalışmalarının merkezinde, dünyanın karmaşıklığını kavramaya yönelik kolektif yaklaşımımızda eleştirel düşünme ve rasyonalitenin geliştirilmesine yönelik bir çaba yer almaktadır. Popper, fikirlerin ve teorilerin titiz bir inceleme ve eleştiri fırtınasından korunmaması gerektiğini, aksine değerlerini ve geçerliliklerini belirlemek için entelektüel incelemenin şiddetli rüzgarlarına maruz bırakılmaları gerektiğini savunmuştur.
Popper’ın yenilmez yanlışlanabilirlik kavramı, bilimsel araştırmanın sınırları içinde kanatlarını açmıştır. Popper’a göre, bilimsel teoriler yalnızca test edilebilir değil, aynı zamanda ampirik kanıtlar yoluyla yanlışlanmaya da açık olmalıdır. Ampirik titizliğe yapılan bu vurgu, bilim insanlarını mevcut teorilere meydan okumak ve onları iyileştirmek için hiç bitmeyen bir arayışa girmeye teşvik ederek, dinamik bir entelektüel gelişim ekosistemini ve durmak bilmeyen bilgi arayışını teşvik eder.
Popper, fikirlerin simya maddeleri gibi titiz dönüşümlerden geçtiği, safsızlıklardan arındığı ve rafine bir şekilde ortaya çıktığı eleştirel düşünce potasında sağlam bir çerçeve öngörmüştür. Popper’ın entelektüel simyayı savunması, hakikatin amansız arayışına ve insan anlayışının rafine edilmesine olan bağlılığının kalıcı mirasının bir kanıtıdır.
Yanlışlanabilirlik ve Bilgi Gelişimi:
Entelektüel bir fikir simyacısı olan Karl Popper, bilginin filizlenmesinin ve çoğalmasının hiç bitmeyen bir yanlışlama sürecine ve ardından yetersiz teorilerin değiştirilmesine dayandığını savunmuştur. Onun felsefi sözlüğünde, bilimsel bir teori bir dizi destekleyici kanıt toplayarak güvenilirlik sıralamasında yükselmez; daha ziyade, yanlışlamaya yönelik amansız girişimler karşısında gösterdiği kararlılıkla cesareti test edilir ve kanıtlanır.
Örneğin Einstein’ın genel görelilik teorisi , bilginin kozmik netliğini dramatik bir şekilde ortaya çıkartır. 1919 yılındaki güneş tutulması sırasında bilim insanları, güneşin çevresinden zarif bir şekilde geçen yıldız ışığının bükülmesini gözlemlemek için göksel bir sahne kurdular. Bu astronomik olay, Einstein’ın teorisinin potansiyel olarak yanlışlanması için bir pota görevi gördü. Bilim camiası, teorinin konumunu yükseltecek ya da yıkacak olan kararı nefesini tutarak bekledi.
Güneş tutulması sırasında yapılan gözlemler, Einstein’ın tahminlerini doğruladı. Yıldız ışığının bükülmesi, genel göreliliğin teorik çerçevesini, bir yığın destekleyici kanıt toplayarak değil, titiz bir yanlışlama girişimi karşısında sağlam durarak doğruladı. Bu önemli göksel olay, Popper’ın, teorilerin potansiyel yanlışlama potasında kazandığı zaferin, bilginin büyümesiyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğu iddiasını örnekleyerek, yerçekimi anlayışımızın yapısında bir köşe taşı haline geldi.
Einstein’ın kuramının öyküsü, Popper’ın kuramların, savaşta sınanmış savaşçılar gibi, destekleyici kanıtların zaptedilemez kaleleriyle değil, yanlışlama saldırılarına sarsılmaz bir dirençle karşı koyarak güçlendiği entelektüel bir maceraya ilişkin daha geniş vizyonunu örneklemektedir. Teoriler ya yetersizlik tarihlerine karışır ya da bu entelektüel mücadele potalarında rafine edilmiş ve onaylanmış olarak kalıcı bilgi panteonuna yükselir.
Açık Toplum ve Karşıtları (Doğan Kökdemir İle Anlaşamadığımız Kısım):
Felsefi düşünce labirentinde bir bilge olan Karl Popper, insanlığa demokratik yönetim, bireysel özgürlük ve farklı bakış açılarının ahenkli bir şeklide bir araya geldiği bir pota olan açık toplumun güçlü kavramını bırakmıştır. Popper’ın entelektüel cephaneliği, otoriterliğin ve muhalefetin bastırılmasının bireysel özgürlüklerin ışıltısını gölgelemekle tehdit ettiği kapalı toplumların gölgesinde gizlenen tehlikelere karşı bir uyarı görevi gördü.
Popper’ın fikirleri, başta faşizm ve komünizm olmak üzere totaliter ideolojilere yönelik keskin eleştirilerinde canlı bir şekilde görülmektedir. Popper, kapalı toplumların içsel kusurlarını tereddütsüz bir bakışla inceleyerek, bireysel özgürlüğü boğma ve toplumsal ilerlemenin önüne korkunç engeller dikme eğilimlerini açığa çıkarmıştır. Bu eleştirel inceleme sırasında, kapalı ve açık toplumlar arasında keskin bir karşıtlık keşfetti.
Popper’ın dikkatli analizinde, totaliter rejimler olan faşizm ve komünizm, kapalı toplumların başlıca örnekleri olarak ortaya çıktı. Otoriter eğilimleriyle bu ideolojik devler, farklı seslerin kakofonisinin boğulduğu yankı odaları yaratarak muhalefeti bastırmaya çalıştılar. Öte yandan Popper, fikirlerin ve inançların açıkça tartışılabildiği, sorgulanabildiği ve rafine edilebildiği dinamik bir pota olan açık toplumu savunmuştur. Bu entelektüel arenanın, entelektüel büyüme ve toplumsal gelişim tohumlarının yeşermesi için verimli bir zemin olduğunu savundu.
Popper’ın açık toplum kavramı, daha aydınlanmış ve ilerici bir toplumsal ahlaka giden yolu aydınlatmaktadır. Bu, fikirlerin serbestçe dolaştığı, ortodoksluğun zincirlerinden ya da otoriterliğin boğucu pençesinden kurtulduğu bir alandır. Entelektüel alışverişin potası, açık bir toplumda fikirlerin yumuşatıldığı, rafine edildiği ve test edildiği bir demirci ocağı haline gelir ve çeşitliliğin, özgürlüğün ve hakikatin sarsılmaz arayışının kalıcı gücünün bir kanıtı olan kolektif anlayışın canlı bir dokusunu ortaya çıkarır.
Tabi bu başlıktaki eleştirilerimi sık sık rahmetli Doğan hocamla karşılıklı olarak onun odasında yaptığımızı hatırlıyorum. Hayata bakış açılarımız oldukça farklıydı ama doğruya doğru demesini ve yeni gerçeklikleri kabul etmeyi bilirdik.
Hata Azaltma ve Öğrenme:
Filozof Karl Popper, aydınlanma ve ilerlemenin kapıları olarak hataları kucaklamanın erdemlerini yücelten bir anlatıyı karmaşık bir şekilde örmüştür. Onun entelektüel vasiyeti insanlığa, ilerleme ve gelişme potasının hataların yokluğunda değil, tam da bu hataların titizlikle tanınması ve düzeltilmesiyle oluştuğunu kabul etmeleri için ısrarcıdır.
Örneğin Popper’ın ahlak anlayışı, bilimsel araştırmanın kutsal salonlarında dokunaklı bir ifade bulur. Bir hipotezi test etmek için tasarlanmış bir deneyi düşünün- ampirik araştırmanın keşfedilmemiş bölgesine bir giriş. Ancak bu bilimsel yolculuğun sonuçları başlangıçta öne sürülen hipotezi desteklemediğinde bir dönüm noktası yaşanır. Bilim insanları görünürdeki başarısızlık karşısında umutsuzluğun gölgesine çekilmezler; bunun yerine dönüştürücü bir entelektüel dayanıklılık yolculuğuna çıkarlar.
Yinelemeli deneme yanılma süreci bilimsel ilerlemenin öncüsü haline gelir. Popper’cı ilkelerden ilham alan bilim insanları, ani başarı eksikliğini bir gerileme olarak görmek yerine, bunu paha biçilmez bir büyüme fırsatı olarak görürler. Başarısız deney, yeni hipotezlerin geliştirilmesine, mevcut teorilerin iyileştirilmesine ve bilgi sınırlarının sürekli olarak genişletilmesine rehberlik eden bir fener görevi görür.
Hatalar, bilimsel ilerlemenin şablonunda gizlenmesi gereken lekeler değil, daha büyük bir anlayışa giden yolu aydınlatan basamak taşlarıdır. Popper’ın vizyonu bizi çabalarımızın doğasında var olan yanılabilirliği kabul etmeye davet eder ve öğrenmenin gerçek simyasının düzeltme ve uyarlama potasında gerçekleştiğini kabul eder. Bu paradigmada, bilimsel keşif hikayesi doğrusal bir başarı yörüngesinden, hataların engel değil, bizi entelektüel başarının zirvesine iten katalizörler olduğu dinamik, yinelemeli bir dansa dönüşür.
Sosyal ve Ahlaki Hesap Verebilirlik:
Sosyal ve ahlaki sorumluluğun çözgü ve atkıları Karl Popper’ın felsefi düşüncelerinde büyük bir yer tutar ve bu konuda herkesi okuma yapmaya davet ediyorum. Entelektüel söylemin bilgesi olan Popper, yalnızca toplumsal eşitsizlikler üzerine düşünmeyi değil, aynı zamanda bu eşitsizliklerin giderilmesine aktif katılımı ve daha adil ve insancıl bir toplumsal düzenin amansız arayışını savunmuştur.
Örneğin Popper’ın siyasi ve sosyal tartışmaların potasına girmesi, sosyal sorumluluğa olan sarsılmaz bağlılığının silinmez bir kanıtıdır. Onun eleştirisi, kontrolsüz devlet gücünün tehlikelerini kesen entelektüel bir neşter olarak, siyaset felsefesi yıllıklarında kayıtlıdır. Popper’ın bireysel özgürlükleri savunması, adalet yaygarasında bir açık çağrı, her bireyin doğuştan gelen onurunu korumanın ahlaki zorunluluğuna olan inancının kalıcı bir kanıtı olmaya devam etmektedir.
Onun ilkelerinin yankıları, sosyal adaletsizliklerle yüzleşme çağrısına yanıt veren, eşitsizlik yapılarını tuğla tuğla söken ve adaletsizliğin yüklerinin kaldırıldığı ve ahlaki sorumluluğun boyunduruğunun kolektif olarak üstlenildiği bir dünyanın gerçekleşmesi için yorulmadan çalışan kişilerin eylemlerinde bulunabilir.
Popper’ın sosyal ve ahlaki sorumluluk vizyonu pasif bir gözlem değil, aktif bir katılımdır- olumlu değişimi teşvik etmek için hiç bitmeyen bir taahhüt. Bireyleri ve kurumları, daha kapsayıcı ve şefkatli bir dünya inşa etmek için adalet ve empati araçlarını kullanarak toplumsal mimarlar olmaya davet eder. Popper’ın mirası bu paradigmada sadece entelektüel bir kalıntı olarak değil, insanlığı sosyal ve ahlaki ilerlemenin zirvesine taşıyan yol gösterici bir güç olarak yaşamaktadır.
Sonuç Yerine
Karl Popper’ın eleştirel düşünce, yanlışlanabilirlik, açık toplum kavramı, hataların kabulü ve sosyal sorumluluk çağrısının derin felsefesi, entelektüel ve toplumsal zorlukların çalkantılı denizlerinde bir fener görevi gör(eme)mektedir. Popper’ın felsefi pusulası, varoluşumuzun karmaşıklığı içinde yolumuzu bulurken paha biçilmez iç görüler sunmakta, hakikat ve adaletin gizemlerini çözmeye çalışanlara bir yol haritası sağlamaktadır.
Bilimsel liyakat için turnusol testi olan yanlışlanabilirlik, bizi bilinmeyenle entelektüel bir davettir; burada teoriler, kutsanmış dogmalar yerine ampirik meydan okumanın fırınında rafine edilen şekillendirilebilir yapılardır.
Popper’ın vizyonunun temel taşlarından biri, bizi çeşitliliğin geliştiği, fikirlerin çarpıştığı ve kaynaştığı, bireysel özgürlük ve farklı bakış açılarına saygı gibi demokratik değerlerin toplumsal ilerlemenin temelini oluşturduğu bir dünyaya davet eden açık toplum kavramıdır. Popper, hataları tökezleme blokları yerine basamak taşları olarak görerek, aydınlanmanın tanıma ve düzeltme potasında dövüldüğü hiç bitmeyen bir yolculuk olan bir öğrenme kültürünü teşvik eder.
Popper’ın sosyal ve ahlaki sorumluluk çağrısı çağlar boyunca yankılanarak bizi daha adil ve kapsayıcı bir toplumun şekillendirilmesine aktif olarak katılmaya çağırmaktadır. Popper’ın fikirleri, geçmiş bir çağın kalıntıları olmaktan uzak, zamansız bir geçerliliğe sahiptir. Bizi sadece süregelen toplumsal eşitsizliklerle değil, aynı zamanda ilerlemeyi tehlikeye atan entelektüel kayıtsızlıkla da yüzleşmeye zorluyor.
Popper bizi sorgulamaya, aramaya ve çabalamaya davet eden bir kaldıraçtır. Her söylediğine katılıyor muyum? Hayır. Ama her düşündüğüm konuda Karl Popper ne derdi diye durur düşünürüm.
“Gerçek cehalet bilginin yokluğu değil, onu edinmeyi reddetmektir.”
Bu sözler yalnızca Popper’ın ahlak anlayışının bir özeti değil, aynı zamanda entelektüel merak, hakikate bağlılık ve bizi daha aydınlık ve adil bir varoluşa doğru iten ilkelere sarsılmaz bir adanmışlıkla şekillenen bir gelecek için toparlayıcı bir çığlıktır.
Doğan hocam, size ne kadar teşekkür etsem yeterli olmaz. Bize kattığınız her değer için tekrar teşekkür ederim. Tekrar görüşeceğiz ve muhtemelen yine iştahla tartışacağız.
O zamana dek huzurla uyuyun.