​Kişisel Gelişim
Photo of author

Anlam Haritaları ve Mitler (2024)

Hatırlatma

“Anlam Haritaları ve Mitler” makalesi ile sezonun en son yazısına geldik. Aslında ilk başta ne yazayım diye çok düşündüm. Çok fazla sayıda teknik kurguyu sizlerle tanıştırmayı hala çok istiyorum ama sezonun ara öncesi son yazısının biraz farklı olması daha iyi olur gibi geldi ve kendime sordum; bana kalsa, neyi nasıl anlatırdım? Ya da beni bana bıraktığımda ne yazmaktan keyif alırım?

Sonra işte, bu yazı ortaya çıktı.

Buyurunuz


Giriş

Mitolojiye; kendimi bulma yolcuğumda, gelişen bir anlatı kaynağı olarak ilk kez ne zaman daldığımı hatırlamaya çalışıyorum. İnanın çok zor. Tam olarak hatırlayamıyorum. Sizde de böyle bir durum var ise siz hatırlıyor musunuz?

Benim için bu, sanırım ilkokul birinci sınıftan kalma puslu bir anı sırasında gerçekleşti. Orada, kucağımda, karikatürler ve parlak renkli illüstrasyonlarla dolu bir Türk ve dünya mitleri koleksiyonu vardı. Sanırım Milliyet yayın grubunun setlerinden bir tanesiydi.  Bir çocuğun bu muhteşem dünyaya giriş yaptığı ilk yoldu.

Annem ve babam öğretmendi. Evimizin sağ tarafında ve ailemin eğitim verdiği okulun karşısında çok kapsamlı bir kırtasiye vardı. Çağının çok ötesinde, neredeyse tam donanımlı bir kitap evi gibi çalışan bu kırtasiyenin ismini şu anda hatırlayamıyorum. Ama o dönem çıkan bütün dergiler ve özellikle de farklı ideolojilerin mitoloji tabanlı dergileri o kırtasiyede bulunurdu. Ben de mahallenin çocuğu olmam dolayısıyla hepsini göz atma şansına sahiptim. Tabi okuma yazma öğrendikten sonra gerçekleşen bir durumdan bahsediyorum. Okuma yazma bilmeden önce dergileri açar, dergilerin içindeki resimlerden – yani yazılarından bağımsız olarak- kendi hikayemi anlatırdım. O zamandan kalan bu anıları dolduran ağustos sıcağını ve bir de o dönemin hit buzlu “tatlısı” “meybuz”u çok özlüyorum.

Aslında anlatılanların içerisinde mutlaka propaganda da vardı ama kadim taraf bir şeyi ilk kez öğrenirken insanı daha hızla motive ediyor. Kuşkusuz, bu kadim anlatılarla ilk kez temas kurduğumda, içlerindeki karmaşıklıklardan yoksun, basitleştirilmiş versiyonlarla karşılaşmıştım. Ancak, o noktada bile tamamen büyülenmiştim. Kudretli tanrıların ve cesur kahramanların, büyüleyici prenseslerin ve hem insana hem de hayvana benzeyen formlara sahip meraklı yaratıkların, hikayesi es geçilen yan karakterlerin ama özellikle de isimsiz, “künyesiz” her türden kahramanın hikayeleri içimde çok fazla kıvılcımı ateşliyordu. Tabi o zaman Ipad ya da internet yok. Eldeki malzeme buydu. Kısıtlıydı ama ruhu vardı.

O eserlerde yer alan bilgelik kapsülleri, bazı bilgilerin gerçek doğalarını gizlemek için akıllıca fantastik maceralar olarak gizlenmişti. Her bir mitin, insan deneyiminin büyük örgüsünü hedef alan ve evrensel gerçeklere damıtılmış bir bakış sunan mikro-kozmik bir mercek olduğu fikri, “içgüdüsel” olarak anladığım bir şeydi.

Zaman içinde ilerledikçe, mitlerin bende ve muhtemelen sizlerde yani çoğumuzda yankı bulmaya devam etmesinin nedeninin tam da bu olduğuna inanıyorum. Bu büyüleyici anlatıların bu kadar güçlü olmasının nedenlerini ve hayatlarımıza kattıkları derin anlamı sezon finali yaparken incelemek sanırım tüm sezonun felsefi ve teknik duruşunu taçlandırmak için katkı sağlayacaktır. Çünkü işin başladığı yer oralar.

Anlam Haritaları (2024)
Anlam Haritaları (2024)

Hikâye Anlatıcılığının Büyüleyici Gücü: Neden Anlatmaya Doyamıyoruz?

Kabul edelim: her yerde hikayeler var. Hatta hayatlarımız hikâyeler üzerine kurulu. Doğduğumuz anda başlıyor. Aslında doğduğumuz yer bir hikâyenin tam ortası.  Bu “hikâye” her birimizde farklı olabilir ya da benzeşir. Ama istisnasız olarak bir duvar halısının iplikleri gibi günümüze nüfuz ederler ve bu kadar yaygın oldukları için de çoğu zaman önemlerini fark edemeyiz. Balıklar suyun içinde olduklarını ne zaman anlar? Her balık oltaya yakalanmıyor ki ya da suyun bittiği yeri merak etmiyor ki. Hatta bazı balıklar suyun nerede bittiğini biliyor ama sığ yerleri sevip ömrünü orada tamamlıyor. Bazen kader, bazen de seçim meselesi. Sonuç değişir mi? Hayır.

İşte bu noktada hepimizin hikâye anlatmak için yaratıldığına inanıyorum. Bir hikâyenin içine doğduktan sonra, o hikâyeyi tekrar tekrar yazmaya başlayan, zamanla o hikâyenin kendisi olan ya da o hikâyeye sıklıkla farkında olmadan (ki bunun düzeyleri her insanda farklı, eğer bu yazıyı okuyorsanız o farkındalık oranınız muhtemelen belirli bir oranın üzerindedir) figüran olarak destek olan ya da hiç uyanmadan bu hayatı bitirip “hikayeleşen” varlıklarız.

Bu hayata kimler geldi ve gitti, hala hem aklımızdalar hem de kalbimizdeler, kimler hala hayatta ama hiç var ol(a)madılar. Üzücü.

Ama unutmayalım, gerçekler ve rakamlar dünyasına bağlılıklarını gururla ilan ederken, aynı zamanda kurgunun tuhaf dünyasıyla alay eden bazı kişiler de var. Ancak biraz daha derine inerseniz, aynı kişinin büyüleyici bir filme daldığını veya bir video oyununda bir sonraki hamlesini titizlikle planladığını keşfedeceksiniz. Gözlemlerime göre, insan deneyimi ayrılmaz bir şekilde hikayelerin anlatılmasıyla bağlantılı.

Hikayeler, bizi çevreleyen dünyaya odaklanmamıza ve onu anlamamıza yardımcı olan güçlü bir mercek görevi görüyor. Sadece biraz düşünün: Bilincinizde bir hikâye inşa ettiğiniz gerçeğinin hiç farkında oldunuz mu? Eğer yakın gelecekte yapacağınız stresli bir görüşmeye hazırlanıyorsanız, çeşitli senaryoları ve bu senaryoların olası sonuçlarını gözünüzde canlandırıyor olabilirsiniz. Karnınızda bir gerginlik mi hissediyorsunuz? Bu, size bir kontrol hissi ve “ya olursa “lara bir bakış sağlayan içsel hikayenizin canlandırılmasıdır. Bu benzer şekilde duygu dünyanızdaki bir dalgalanma sebebi ile de olabilir, belki de olası bir kaybın ihtimalini içeren herhangi bir konu başlığının senaryosu da olabilir.

Bu alışılmadık bir durum değil. Bu zihinsel hikâye anlatımı her birimizin yaptığı bir şey. Çocukken geceleri yorganın altına kıvrılıp cesur savaşçılar ve kurnaz düzenbazlar hakkında hikayeler dinleyerek geçirdiğinizi hatırlıyor musunuz? Belki sizde olmadı ama bende vardı, sizlere bunu biraz betimleyeyim. Bu hikayelerde eğlenceden daha fazlası vardı ister Oğuz Kağan Destanı ister tamamı “sonsuzlardan” kurulu 57. Alay efsanesi, ister zamansız “Kaplumbağa ve Tavşan” hikayesi. Bu hikayeler ilk kez dinlediğimde çok ciddiye aldığım anlam haritalarıydı. Yani azim, inanç ve itaatsizliğin sonuçları gibi zor fikirlere dair anlayışımız, yol gösterici olarak hizmet ettikleri için bu anlam haritaları tarafından şekillendiriliyor.

Bu hikayeleri gerçekten algılayanlar günümüzün “modern” kadınlarına ya da erkeklerine dönüşmüyorlar. Çünkü bu hikayelerin örüntüleri o kadar dokunaklı ki zamandan bağımsızlar ve olağanüstü bir dayanma kabiliyetine sahiptirler. İnstagram postları gibi ömürleri 24 saat değil ve paha biçilmez yadigarlar gibi bir nesilden diğerine aktarılıyorlar. Kültürel dokumuzda yer etmiş durmdalar ve bu da dünya görüşümüzü, doğru ve yanlış anlayışımızı etkiliyor. Peki ama neden bu kadar güçlü bir etkiye sahipler? İyi bir hikâye nasıl aklınızda kalır?

Hayattaki çoğu şeyde olduğu gibi, cevap basitlikte yatmakta. Bir hikâyenin içine davet edildiğimizde, bunun güçlü bir etkisi vardır. Hem davette hem de kabulde. Bazen bilerek bazen bilmeyerek ilerlenir. Hayal gücümüz ateşlenir, duygularımız harekete geçer ve gerçekte orada olmadan karakterler aracılığıyla hayatı ya da olasılıkları deneyimleyebiliriz. Birdenbire, zor ahlaki muammalar daha az soyut ve ortalama bir insan için daha ilişkilendirilebilir hale gelir. Analiz etme ve öğrenme özgürlüğüne sahipken, yargılanma ya da ders alma konusunda endişelenmemize gerek kalmaz.

Kaplumbağa ve tavşan hikayesi buna iyi bir örnektir. İnsan doğasının daha uğursuz yönlerini ele alan diğer mitlerin aksine, bu hikâye evrensel olarak anlaşılan bir ders verir. Aşırı özgüven gösterme ve azmin önemini hafife alma eğiliminde olan fevri tavşan’ı kendinize benzetiyor olabilirsiniz. Şu anda, birinin bu eksikliklere doğrudan bir şekilde işaret ettiğini hayal edin. Anlatana karşı anlayışlı olmaya istekli misiniz? Pek olası değil. Peki ya masal kurgusu tepkinizi değiştirir mi? Bakınız bu durum konunun anlatacağı “şey” hakkında sizi daha az “dirençli” yapar.

Tabi tavşanın aptallığına kıkırdayarak tarafsız bir gözlemci rolü üstlenerek bakarsanız. Ayrıca, bir iç gözlem tohumunun ekilmesi olasılığı da var. Tavşanın yaptığı hatalarda kendinizin bir yansımasını gördüğünüzde, bir öz farkındalık anı yaşarsınız ve kendi kendinize “bendeki “bunu” değiştirmeliyim”, “bir ben var benden içeri” dersiniz.

Belki de insanlar doku temelli matruşkalardır, bilemiyorum…

Bu şekilde, hikayeler ruhumuza bir ayna görevi görerek iç işleyişimizi ve doğru ve yanlış duygularımızı bize geri yansıtır. Bununla birlikte, etkilerinin kapsamı iç gözlemin ötesine geçer. Ayrıca, bizi çevreleyen dünyayı anlamlandırmamıza da yardımcı olurlar. Çoğumuz düzensiz davranışları olan antik tanrılar ve sosyal medyadaki imajlara inanmasak da mitlerin toplumlara açıklanamaz olanı açıklamada yardımcı olmada oynadıkları rolü takdir edebiliriz.

Siyasette de yeri var, kasırgalar ve kıtlıklar gibi doğal afetler bir tanrının gazabına atfedildiğinde, daha az korkutucu hale geldiler.  Bu tanrıları yatıştırabilecekleri inancı, onlara bir kontrol duygusu ve öngörülemez bir dünya karşısında bir rahatlık hissi sağladı. Bazıları eledi, eliyor, eleyecek ama kimi ve neyi? Sanırım bunu zaman gösterecek. Verdiğim örneklerin sistemsel ya da bireysel olması fark etmez. Sonuç hep sabit.

Çağdaş insanlar olarak bizim açıklama ve bağlantı arayışımız da bundan pek farklı değil. Günümüzde bilim pusulamız olsa da insanın anlatılar yoluyla anlam keşfetmeye yönelik temel arzusu varlığını sürdürmekte. Bu nedenle, bir dahaki sefere kendinizi sürükleyici bir hikâyenin içinde bulduğunuzda, hikayelerin bir eğlence kaynağından daha fazlası olduğunu unutmayın. Kendiniz ve etrafınızdaki dünya hakkında daha fazla şey öğrenmek için kullanabilirsiniz.

Anlam Haritaları (2024)
Anlam Haritaları (2024)

Anlam Haritaları Üzerinden Gerçeği Aramak

İnsanlığın karşı karşıya olduğu en temel zorluklardan birini oluşturan şey, hiç bitmeyen anlam arayışıdır. Fantastik yolculuklar ve destansı savaşlarla dolu birçok mitin doruk noktası, tipik olarak başarılmış bir amaç duygusudur. Öte yandan, bunu günlük hayatımıza uyguladığımızda ortaya ne çıkıyor?  Sıradan olanın, günlük olarak gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerin anlamını ne ölçüde keşfediyoruz?

Kahramanlar mitlerde sıklıkla tehlikeli siyasi manzaralarda gezinirken, yozlaşmış liderlerle savaşırken ve ezilenler için adalet ararken tasvir edilir.  Bu mücadele içinde yaşadığımız dünyaya kolaylıkla uygulanabilir.  Karşılaştığımız karmaşık siyasi sistemlerde nasıl yol alacağız?  Hükümet edenlerin, temsil ettikleri insanların refahını önceliklerinin en ön sırasına koymalarını nasıl sağlayabiliriz?

Kahramanın yolculuğu neredeyse hiçbir zaman sorunsuz geçmez. Bu karakterlerin maruz kaldığı muazzam baskı, korkunç düşmanlarla yüzleşmekten içsel şüphelere kadar uzanan mitlerde yakalanır.  Bu ve kendi deneyimlerimiz arasında güçlü bir rezonans vardır.  Modern dünyada yaşamanın getirdiği amansız baskıyla nasıl başa çıkabiliriz?  Aşılmaz engeller karşısında, teselli bulmanın ve dayanıklılığımızı güçlendirmenin bazı yolları nelerdir?

Doğal dünyaya ve onun içindeki yerimize ilişkin açıklamalar, kendi kültürlerinin inançlarında derin kökleri olan mitlerde bulunabilir.  Buna rağmen, dinlerin, felsefelerin ve hatta şüpheciliğin çeşitlilik gösterdiği günümüz dünyasında çok çeşitli inanç sistemleriyle karşı karşıyayız.  Zıt bakış açılarıyla karşı karşıya kaldığımızda kendi kişisel doğrularımızı nasıl keşfedebiliriz?

Kahramanın kendini keşfetme yolculuğu, birey olarak kim olduğumuza dair kendi arayışımızın bir yansıması.  Dürüst olmak gerekirse, biz kimiz?  Birey ve grubu bir araya getirmenin yolları nelerdir?  Hem topluluk arayan hem de otoriteye meydan okuyan kahramanların zıt tasvirleri nedeniyle, süregelen bu mücadeleye ilişkin mitlerden kazanılabilecek incelikli bir bakış açısı var. Gören var mı?

Mitlerin zamansız hikayelerine kazınmış olan savaşlardan sadece birkaçını burada listeleyebilirim. Bu savaşlar çağlar boyunca yankılandı ve görünen o ki yakında devamı gelecek.  Bu anlatıların derinliklerine indikçe evrensel insan deneyimi hakkında derin bir anlayış kazanırız. Günümüzün liderlerinde mitleri anlama kapasitesi liderlik faktörlerinden biri oalrak ele alınıyor mu dersiniz? Bence hayır. Aslında en önemli kısım bu kısım. Bu modül yoksa başarısızlık neredeyse garanti diyebilirim. Tabi neye göre? Kendi tecrübelerime göre. Başka tecrübeleriniz var ise dinlemek isterim.

Elde edilen başarı nasıl olmaz? İlla böyle mi olmalı? da diyebilirsiniz. Cevabı çok basit. O başarı bazı şeylere “rağmen” elde edilir. Her galibiyet zafer değildir. Zaferlerin içerisinde “ama”lar olmaz. İyiler ancak değecekse canlarını, ruhlarını aşklarını verirler. Bunun dışında özel ruhları kırarak “başarı” elde eden insanlar ya da “varlıklar” aslında başarısızdır. Olan şey bu bireylerin yaptıklarının analizinin iyi yapılmıyor oluşudur. Gerçek başka, doğrular başka.

Size anlattığım deneyimlerim zaferler ve mücadelelerle, anlam ve şüpheyle örülmüş bir duvar halısı olarak görülmelidir. Üzerine basmazsınız ama hep gözünüzün önündedir.  Efsanevi kahramanların yolculukları üzerinde düşünmek için zaman ayırırsak, kendi keşif yolculuklarımıza çıkma, kendi zorluklarımızla yüzleşme ve nihayetinde kendi varoluşumuzun ilgi çekici bir hikayesini yazma cesaretini bulabiliriz.

Anlam Haritaları (2024)
Anlam Haritaları (2024)

Mitlerin Kimliklerimizi Şekillendirme Yolları

Kısaca mitler, anlam haritalarıdır.

Adına harita dense dikkat çekmeyebilirdi ama bu şekilde kurgulanınca büyüleyici bir hikâyenin cazibesine karşı koymak zor. Hele ki hikâyeyi anlatan, hikâyenin gerçek olduğunu biliyor ya da tüm benliğiyle inanmışsa. Kendimizi bir hikâyeye kaptırdığımızda, temel bir arzu ortaya çıkar: bir karakterle empati kurma, karşılaştıkları zorluklarda ve zaferlerde kendimizi tanıma arzusu. İşte tam da bu şekilde, sevgili dostlarım, mitler sihirlerini dokuyarak bize dünya ve onun içindeki yerimiz hakkında derin hakikatler aktarabiliyor.

Mitler, insani gelişim sürecinde kullanılabilecek güçlü araçlardır. Bu fantastik hikayelere katılarak, içinde bulunduğumuz yolculuğa paralel bir kendini keşfetme yolculuğuna çıkarız. Efsanevi kahramanların arayışları kendi iç çatışmalarımızın bir yansıması haline gelir ve onların zaferleri kendi potansiyelimizin vaatlerini fısıldar. Mitolojideki kahramanların bize ayna tuttuğunu görürüz.

Ancak eğitim söz konusu olduğunda, mitlerin iç gözlemin çok ötesine geçen bir gücü vardır. Yalnızca kendimizi anlamamıza ışık tutmakla kalmazlar, aynı zamanda bizi daha geniş bir toplumsal doku içindeki yerimizi keşfetmeye de yönlendirirler. Bu bazen folklor ile olur, bazen ateş başı hikayeleriyle, bazen taş yazıtlarla, bazen de saf müzik ile.

Türk, İskandinav, Zen, Yunan veya Mısır mitolojisinin canlı dünyalarını keşfetmek biraz zaman geçirmek ve farklı anlam haritaları çıkartmak için de harika bir yoldur. Kültürel farklılıklar olmasına rağmen büyüleyici bir ortak konu ortaya çıkar: kahramanın arayışı. Bu cesur birey, kendisini dönüştürecek bir yolculuğa çıkar, onu en karanlık korkularıyla yüzleşmeye zorlar, korkunç düşmanlarla savaşa girer ve kişisel mücadelelerle dolu bir potadan zaferle çıkar. Zaman zaman tek başına değildir. Güvenilir bir yoldaş, cesur bir prenses, efsanevi bir yaratık ya da tarla faresi gibi önemsiz görünen bir hayvan bile bir pençe (ya da bir toynak veya bir kanat) sağlayabilir.

Bu yoldaşlar sadece bir anlatı aracı olmanın ötesinde bir amaca hizmet ederler. Kendimizi nazik, bilge ve adil bireylerle çevrelemenin kritik önemini örneklendirirler. Nazik ve güvenli bir sığınak olan bir kralı tasvir eden mitler güçlü bir tablo çizer. Bu mitler, birliğin gücün kaynağı olduğu ve bilge liderliğin sağlam karar almanın kaynağı olduğu mesajını verir. Dış görünüşleri ne olursa olsun diğer insanlara saygı göstermek son derece önemlidir.  Sonuçta, “tarla faresi” olarak adlandırılan bir kişinin oyunun kurallarını değiştireceğini kim tahmin edebilirdi ki? Hoş tarla faresinin hayatına özel yazılar diğerlerine nazaran daha azdır. Bu da mitlerin eksikliği diyebiliriz. Yani Hollywood’un en sevdiği.

Bununla birlikte, mitler bazı durumlarda, kahramanı sosyal dışlanmaya, yanlış suçlamalara ve hatta yozlaşmış hükümet yetkililerinin elinde kötü adam ilan edilmeye maruz bırakır. “İyi adamlar” hiçbir yerde bulunamaz ve onların yerine bencil, güce aç ve kendi çıkarlarını halkının refahının önüne koyan bir kral vardır. Bu hikayeler söz konusu olduğunda, kahramanlar tek başlarına olsalar bile baskıya meydan okuyan ve adalet arayan kişilerdir.

Bu durumda hem yalnız muhalif hem de destekleyici topluluk eşit derecede değerlidir. Madalyonun her iki yüzü de eşit derecede önemlidir. İlki bize ailemizden, arkadaşlarımızdan ve çıkarlarımızı en iyi şekilde gözeten otorite konumundaki kişilerden oluşan güçlü bir destek sistemine sahip olmanın önemini öğretir. Dayanışmanın değeri, aidiyetin rahatlığı ve sayılardan gelen güç, öğrendiğimiz tüm derslerdir. Bu dersler, “hiç kimsenin bir ada olmadığını” hatırlatmanın yanı sıra, toplum içinde kendimize bir yer edinmemizin de yolunu açar.

Öte yandan, zorluklarla ilgili mitler bize doğru olanı savunmanın önemini öğretir; bunu yapmak için aykırı davranmamız gerekse bile. Popülerlik ahlakla aynı şey değildir ve gerçek gücü oluşturan şeyin diğer insanların beklentilerine meydan okuma becerisi olduğu zamanlar vardır. Etik çerçevelerin toplumsal normlar ve yasalarla aynı şey olmadığını anladığımız zamanlar vardır.  Ötekileştirilenlere adalet getirmenin tek yolunun zalim prensi devirmek olduğu durumlar olması mümkündür.

Mitler hem görkemli zirveler hem de karanlık ahlaki gri alanlar dahil olmak üzere insan deneyiminin tüm yelpazesini yakalama kapasiteleri nedeniyle, bireyler ve bir topluluğun üyeleri olarak ikili rollerimizin karmaşıklıklarını yönlendirmek için gerekli araçları bize sağlar. Bu hikayeler, etik muammalarla boğuşabileceğimiz ve ahlaki pusulamızı güçlendirebileceğimiz güvenli bir ortam sunar. Bunu da bize senaryoları dolaylı olarak deneyimleme yoluyla keşfetme özgürlüğü tanıyarak yaparlar.

Kahramanla özdeşleşmemiz, böylece cesaret, bilgelik ve kim olduğumuza dair bir his geliştirmemiz mümkündür. Bu hikayelerin derinliklerine inerek ve kendimizi kahramanın rolünde hayal ederek, kendimizi gerçek dünyaya girmeye ve kendi hayatlarımızın destansı hikayesini yazmaya daha iyi hazırlayabiliriz.  Dolayısıyla mitler sadece çocuklara yatmadan önce anlatılan hikayeler değildir; aksine, kendi kahramanlarımız olmamızı sağlayan itici güçtür.

Bu durum, mit aracılığıyla insan ırkının bitmek bilmeyen mücadelesinin bir yansımasıdır.

Yalnızca başarılarımıza ışık tutmakla kalmazlar, aynı zamanda varoluşumuzun başlangıcından bu yana bizi rahatsız eden zorluklara da ışık tutarlar.  Bu anlatıları inceleyerek, insan olmanın ne anlama geldiğinin özüne inebilir ve böylece on yıllar hatta yüzyıllar boyunca süregelen sorularla boğuşmaya çalışabiliriz.

Anlam Haritaları (2024)
Anlam Haritaları (2024)

Sonuç Yerine

İnsanlar doğaları gereği hikayeler anlatan varlıklar. Bazen yazarak, bazen ninniyle, sıklıkla müzik ile.  Mitler hayatımıza nüfuz eder, kim olduğumuzun ve etrafımızdaki dünyayı nasıl anladığımızın oluşumuna katkıda bulunur. Bu hikayeler yıldızların altında anlatılan sessiz masallardan beyaz perdeye yansıyan destansı hikayelere kadar çeşitlilik gösterir. Sağladıkları haritalar sadece hayal ürünü değildir; aksine, bizi varoluşun dolambaçlı geçitlerinde yönlendiren karmaşık haritalardır. Tabi bazen harita, alan değildir.

Mitler, anlam özlemini, ahlakla mücadeleyi ve bireysellik ile bir grupla özdeşleşme arasındaki dansı içeren evrensel insan deneyimini yansıtan prizmalar işlevini yerine getirirler.

Bu nedenle, bu fantastik dünyaları daha fazla keşfetmekten utanmayalım. Verdikleri bilgiden, sundukları rahatlıktan ve bize sundukları kendimiz hakkında daha fazla şey öğrenme şansından yararlanalım. Mit dünyası bize sadece eğlence sağlamakla kalmaz, aynı zamanda insan olmanın ne anlama geldiğinin derin bir yankısını da içerir.

Burada, fantastik ve tanıdık olanla çevrili bir şekilde dururken, zamanın başlangıcından beri bize eziyet eden varoluşsal sorularla yüzleşmek zorunda kalıyoruz: Nereden geliyoruz? Hangi sebeple buradayız? Hayatın karmaşıklığı içinde yolumuzu bulabilmemizin yolları nelerdir?

Mitlerin kesin cevaplar vermemesi mümkündür; ancak güçlü bir araç sağlarlar ki bu da perspektiftir. Kendimizi efsanevi kahramanların yerine koyarak ve kendimizin dışına çıkarak, insan deneyimine dair daha kapsamlı bir anlayış edinebiliriz. Bir kere bu mitler sayesinde “HAYAL” kurabiliriz. Bana bu dünyadaki en büyük güç hayal gibi geliyor. Hayal etmeden aşık bile olamazsınız, olsanız bile o aşkı yaşayamazsınız. Ötesi var mı?

Hayal etmenin gücüne inandığım kadar inandığım bir konu daha var. Ruhumuzun derinliklerinde, fırtınalara rağmen sakin kalan, sonsuz bir huzur taşıyan bir göz var. Bu göz, varlığımızdan önce de vardı, bizden sonra da var olacak. Her an bizimle, her an bizsiz, her an var olan bir varlık. Bu göz, yaşamın nefes alışverişinde, her canlıda, her yerde, her şeyde gizlenmiş bir gerçek.

Uzayın derinliklerinde, güneş ve gezegenlerle dans eden dünya da bu göz gibidir, okyanusun sakinliğinde yol alan büyük bir gemiye benzer ve uzayda çok dikkat çekmez. Biz yemek yerken de dolaşırken de uyurken ya da konuşurken de bu gemi varlığını sürdürür. Biz, bu geminin sahnesinde renkli ve büyük bir oyun oynarken, o her şeyin hem üzerinde hem içinde hem de dışında gözlemci olarak bulunur. “Olmuyor” dediğimizde de “Çok sevdim!” dediğimizde de aynı şekilde tepki verir; kalpsize de dostlara da sokaktaki kediye de aynı mesafede.

Kalbimizin derinliklerinde, farklılıklarımızdan doğan birliğimizde ve sonsuzluğumuzda saklı olan bu göz, tam anlamıyla dengededir. Ona ulaşmak ve onu sevmek beklenenden çok daha kolaydır. Bu esrarengiz gözün en etkileyici yanı, geminin kontrol odası kadar yakında bulunmasıdır. Yalnızca bir adım atmak yeterli: ruhumuzun odalarından çıkmak, işaretleri izlemek ve o gizli odayı bulmak. Sonra da “Sen buradaymışsın, ben buradaymışım” diyerek kendimizi bulmak.

Aslında bütün mücadelelerin başladığı ve son bulduğu yer burası.

Aynen 1 yıl önce açtığım bu bloğun vereceği kısa aranın aslında yeni bir başlangıcın işaret fişeği olması gibi.

Bu boşlukta yeni anlam haritaları biriktirmeyi planlıyorum. Bu bir yıl içerisinde siyaset, örgüt kuramı, psikoloji, kuantum fiziği, kurumsal strateji gibi çok farklı başlıklarda içerik üretmeyi denedim. Hatam olduysa affedin. Muhtemelen ağustos sonu gibi burada ya da belki de hiç belli olmaz başka bir platformda kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Tahminim ağustos sonu gibi yazılara tekrar dönerim.

Bakalım hayat bize bu hızlı değişim döneminde neler sunacak, biz hayata neler katacağız.

😊

Yorum yapın

Emeğe Saygı :)