Giriş.
Sorular ve cevaplar yazı dizimizin 1. ve 2. bölümlerini bu bölümü okumadan önce mutlak okumanızı öneririm. Bu yazılara kolayca ulaşabilmeniz için yazıların bağlantılarını aşağıya bırakarak başlayalım.
Şimdi sırayla bu haftanın 5 sorusunu ve cevabını ele alalım.
1. Zamansız bilinç nedir ve neden önemlidir?
Zamansız bilinç, insanın geçmişteki olayların yükünden ya da geleceğin belirsizliklerine dair kaygılarından sıyrılıp sadece şu anda var olma halidir. Bu bilinç hali, düşüncelerinizin ve duygularınızın sizi kontrol etmesine izin vermeden, varoluşun saf ve değişmez bir parçası olduğunuzu hissetmenizi sağlar. Örneğin, zamansız bilinç haline girdiğinizde, zihninizin “yarın daha iyi olacak” ya da “keşke o hatayı yapmasaydım” gibi geçmişe veya geleceğe dair düşüncelerden uzaklaşır. Bunun yerine, nefes alışverişinizin ya da etrafınızdaki bir kuşun sesinin farkına varırsınız ve o anda gerçekten mevcutsunuzdur.
Zamansız bilincin önemini anlamak için şunu düşünebilirsiniz: Günlük hayatta genellikle bir yerlere yetişmeye çalışırız ya da geçmişte yaşadıklarımızın analizini yaparız. Ancak zamansız bilinçle, bu döngüyü kırarak hayatın akışını hissederiz. Bu bilinç, sadece bireysel huzuru değil, çevremizdeki insanlarla ve doğayla derin bir bağ kurmamızı sağlar. Derin bağ, bir şeyin ya da birinin özünü kavrayıp onunla içsel bir bağlantı hissetmek demektir. Örneğin, bir çiçeğe baktığınızda onun yalnızca güzel olduğunu düşünmek yerine, onun yaşam enerjisini, varoluşunu ve sizinle aynı evrende nefes aldığını hissedebilirsiniz. Bu farkındalık, yaşamı daha anlamlı hale getirir.
2. Şimdiki anda kalmak için neler yapabiliriz?
Şimdiki anda kalmak, zihin sürekli geçmişte ya da gelecekte dolanırken zor gibi görünebilir. Ancak bu alışkanlığı değiştirmek mümkündür. İlk adım, zihninizin sizi geçmiş ya da geleceğe sürüklediği anları fark etmektir. Örneğin, bir işi yaparken, zihninizin “acaba bu işin sonucunda ne olacak?” diye düşündüğünü fark ettiğinizde, bunu yargılamadan izleyebilirsiniz. Bu farkındalık bile şimdiki ana dönmenin başlangıcıdır.
Şimdiki anda kalmanın bir yolu da duyularınıza odaklanmaktır. Mesela yemek yerken sadece yemeğin tadını hissetmeye çalışın, telefonunuzu bir kenara koyup yemeğin kokusuna, dokusuna ve sıcaklığına dikkat edin. Yürürken adımlarınızın ritmini fark edin, ayaklarınızın yere bastığı anları hissedin. Bu basit ama etkili yöntemler, zihni dağıtan düşünceleri azaltır ve şu ana odaklanmayı sağlar. Şimdiki anda kalmak, yalnızca huzur bulmanızı değil, yaşamın küçük detaylarının ne kadar değerli olduğunu fark etmenizi de sağlar.
3. Zihnin alışkanlıklarından kurtulmak neden zordur ve bu nasıl başarılır?
Zihnin alışkanlıkları, yıllar boyunca aynı düşünceleri tekrar ederek güçlenir. Örneğin, bir sınavda başarısız olmuşsanız, zihniniz “Yine başarısız olabilirim” düşüncesini sürekli tekrar edebilir. Bu düşünce, sadece geçmişteki bir olaydan kaynaklanır, ama zihin bunu bugüne ve geleceğe taşır. Bu tür alışkanlıklar, bir nevi güvenli bir bölge gibidir çünkü tanıdıktır. Zihin tanıdığı şeyleri tekrar etmeyi sever; bu, değişimden kaçınmanın bir yoludur. Ancak bu döngü, özgürleşmenizi engeller.
Bu alışkanlıklardan kurtulmak için düşüncelerinizin ve duygularınızın sizi nasıl etkilediğini gözlemlemelisiniz. Örneğin, birine sinirlendiğinizde, bu duygunun neden kaynaklandığını düşünmeden önce sadece hissedin. O duygunun üzerinizde nasıl bir etkisi olduğunu fark edin. Bu gözlem, alışkanlıkların kontrolünü kırmanın başlangıcıdır. Ayrıca, zihinsel alışkanlıkları değiştirmek için küçük adımlar atabilirsiniz. Örneğin, sabah uyanır uyanmaz telefonunuzu kontrol etmek yerine, birkaç dakika nefesinize odaklanarak güne başlamayı deneyin. Bu küçük pratikler, zamanla zihninizi daha bilinçli bir hale getirir.
4. Gelecek ve geçmişe takılmak, şimdiki anı nasıl gölgeler?
Zihin, genellikle ya geçmişin üzüntüleriyle ya da geleceğin belirsizlikleriyle meşguldür. Örneğin, geçmişteki bir hata üzerinde sürekli düşünmek, “keşke başka bir şey yapsaydım” gibi pişmanlıklarla sizi şu andan koparır. Aynı şekilde, gelecekte bir işin nasıl sonuçlanacağını düşünerek kaygılanmak, mevcut anın güzelliklerini görmenizi engeller. Bu döngü, sürekli zihinsel bir meşguliyet yaratır ve yaşamın gerçek zenginliğini kaçırmanıza neden olur.
Bu durumdan kurtulmanın yolu, zihni meşgul eden bu düşünceleri fark etmek ve onları serbest bırakmayı öğrenmektir. Örneğin, gün batımını izlerken, zihninizin “yarın işler nasıl olacak?” diye sorular üretmeye başladığını fark edebilirsiniz. İşte bu anlarda, düşüncelerinizi bir kenara bırakıp sadece gökyüzündeki renkleri izlemeye çalışabilirsiniz. Bu basit eylem bile, zihnin geçmiş ve geleceğe olan saplantısını azaltır. Şimdiki anın güzellikleri, ancak bu dikkati yönlendirdiğinizde fark edilir hale gelir.
5. Zihni gözlemlemek neden gerçek bir özgürlük sağlar?
Zihni gözlemlemek, düşüncelerinizin sizi kontrol etmesini engelleyip, onlardan ayrı bir varlık olduğunuzu anlamanızı sağlar. Genellikle insanlar, “Ben düşünüyorum, o zaman bu düşünceler benim” diye inanır. Oysa düşünceler, sizin bir parçanız değil, zihninizin ürettiği geçici olgulardır. Örneğin, “Ben yeterince başarılı değilim” gibi bir düşünce, sadece zihninizin size sunduğu bir yorumdur ve sizin gerçeğiniz değildir.
Zihni gözlemlediğinizde, düşüncelerinizin ve duygularınızın etkisine kapılmak yerine, onların nasıl gelip geçtiğini fark edersiniz. Bu, zihinsel karmaşadan kurtulup daha derin bir huzur hali bulmanızı sağlar. Örneğin, sinirlendiğiniz bir durumda, bu öfkenin sizi ele geçirmesine izin vermek yerine, “Öfkeliyim” diyerek kendinizi dışarıdan izleyebilirsiniz. Bu basit gözlem, öfkenin gücünü azaltır ve daha sakin bir şekilde hareket etmenizi sağlar. Zihni gözlemlemek, yalnızca bir özgürleşme değil, aynı zamanda yaşamın daha bilinçli ve huzurlu bir şekilde deneyimlenmesidir.
6. Sorular ve Cevaplar – Dip Not –
Peki bu anlatılanları kimler doğru gözlemleyemez ve ilerleme sağlayamaz?
An içerisinde var olabilmek gerçek olmayı gerektirir. Maske takan insanlar an içerisindeki enerjiyi asla kullanamazlar çünkü ego devrededir. Ayrıca ve hatta özellikle narsistik kişilik bozukluğuna sahip bireylerin öz farkındalıklarını geliştirebilmeleri için profesyonel destek almalarını özellikle önermekteyim.
Narsistik kişilik bozukluğuna sahip bireylerin özellikleri arasında aşağıdaki kilit noktalar yer alır; eğer bu kısaltılmış listede bulunan tavır bütünlerini kendinizde yakalayabiliyorsanız, bu yazıda kastedilenleri başarmanız mümkün olamayabilir ama doğal olarak gerekli çalışmalar yapılırsa bu durum değiştirilebilir. Yani moral bozmaya da gerek yok. Şimdi kısa listemize göz atalım:
- Kendini aşırı derecede önemli görme ve başkalarından sürekli hayranlık bekleme.
- Eleştiriye karşı aşırı duyarlılık ve eleştirildiğinde öfke ya da savunmaya geçme. (Örneğin, bir arkadaş, aile bireyi ya da duygusal ilişiği bulunan bir insandan gelen yapıcı eleştiriyi kişisel bir saldırı olarak algılayıp öfke patlaması yaşama).
- Empati eksikliği ve başkalarının duygularını anlamakta zorlanma.
- Kendi ihtiyaç ve arzularını başkalarınınkinden üstün tutma ve manipülatif davranışlar sergileme (Mesela sosyal medyada sahte hesaplar açarak insanları hatalı yönlendirme / manipüle etme, hatalarının sorgulanmasını engelleme ya da kendi düşünce yapısını, duygularını idealize etme).
- Sürekli olarak özel ve üstün biri olduğu inancıyla başkalarından ayrıcalıklı bir muamele bekleme.
- Gerçek ve sahte kimlikler arasında sıkışma, kişisel ilişkilerde istikrarsızlık ve yüzeysel bağlar kurma.(Örneğin, sosyal çevresine mükemmel bir imaj sergilerken, gerçek hayatta derinlikten yoksun ilişkiler yaşama, aynı anda onlarca farklı insan ile ilişik kurma bağımlılığını engelleyememe.)
- Yalnızlık hissini maskelemek için sürekli dikkat çekmeye çalışma.
- Başarıları ve yetenekleri abartma, aslında sahip olmadıkları becerilere dair yalanlar söyleme.
- Başkalarını küçümseyerek ya da eleştirerek kendi üstünlük hissini pekiştirme.
- Özellikle otorite figürleriyle ya da statü sembolü olan bireylerle ilişki kurma eğilimi.(Örneğin, yalnızca toplumda prestijli görülen bireylerle arkadaşlık yapma / ilişik kurma eğilimi ve buna ek olarak sıklıkla iç dünyasında diğer insanları değersiz görme.)
Eğer bu tür özelliklerin veya eğilimlerin sizde de olduğunu düşünüyorsanız, an içerisinde varolmayı denemeden önce profesyonel destek almanızı şiddetle öneririm. Bu yazıdaki bilgileri, kendi farkındalığınızı artırmak ve bu eğilimler üzerinde çalışmak için bir başlangıç noktası olarak kullanabilirsiniz. Ancak bu tür narsistik eğilimleri dönüştürmek için psikolojik destek ve terapötik süreçlerin kritik olduğunu unutmayın.
Sorular ve Cevaplar’ın 4. bölümünde görüşünceye kadar hoşçakalın.