Giriş: Zihinsel Sessizlik ve Farkındalık Yolculuğu
Sorular ve cevaplar..
Bir ses terapisti olarak, derslerim öncesi ve sonrasında pek çok farklı konudan sorular alıyorum. Bu sorular, sadece ses terapisiyle sınırlı kalmıyor; zihin, beden, ruh ve farkındalık üzerine de yoğunlaşıyor. Öğrencilerimin bu tür sorulara yönelmesi, farkındalığın ve içsel huzurun ne kadar önemli olduğunu bana her an tekrar hatırlatıyor. Zamanla fark ettim ki, bu sorulara toplu bir cevap vermek ve her daim kullanılabilecek bir kaynak oluşturmak, öğrencilerim ve takipçilerim için çok faydalı olacak. Ayrıca temel bilgilerin el altında olması, ses terapilerinin kazanımlarını da artıracaktır. İşte bu nedenle, hem bu yaygın soruları yanıtlamak hem de zihinsel karmaşadan sıyrılma yollarını keşfetmek için bu soru-cevap serisine başlama kararı aldım.
Modern yaşamda insanlar sürekli bir zihinsel gürültü içinde yaşıyor. İnsanlar düşünceler, geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygıları arasında sıkışıp kalmış durumda. Bu durum, içsel huzuru bulmayı zorlaştırıyor. Ancak, bu karmaşadan çıkmak ve içsel sessizliği deneyimlemek mümkün. Farkındalık ve içsel dengeyi nasıl elde edebileceğinizi bu seride ele alacağız. Bu serideki her bir soru ve cevabı dikkatlice inceleyerek, zihninizi sakinleştirmenin, düşüncelerinizle barışmanın ve farkındalıkla yaşamayı öğrenmenin yollarını keşfedeceksiniz.
Bu seriyi okumanın önemi şu şekilde sıralanabilir:
- Farkındalık Kazanma: Bu serideki sorular ve cevaplar, size farkındalığın gücünü ve günlük yaşamda nasıl uygulanacağını öğretir.
- Zihinsel Karmaşayı Azaltma: Zihnin sürekli olarak geçmiş ve geleceğe dair kaygılarla meşgul olması, içsel huzuru bozar. Bu seride, zihinsel karmaşayı nasıl dindireceğinizi öğreneceksiniz.
- Stresi Yönetme Yöntemleri: Özellikle ses terapisine katılanlar için, zihinsel ve bedensel stresi yönetmenin etkili yollarını bu kaynakta bulacaksınız.
- Daha Bilinçli Bir Yaşam: Şimdiki anın farkında olmak, sadece ruhsal bir deneyim değil, aynı zamanda daha bilinçli ve tatmin edici bir yaşamın anahtarıdır.
- Düşüncelerle Barışmak: Sürekli akıp giden düşüncelerle başa çıkmak ve onları kontrol altına almak, zihinsel esaretten kurtulmanıza yardımcı olur.
Bu yazı dizisinin amacı, sadece teorik bilgiler sunmak değil, aynı zamanda günlük yaşamda uygulanabilir farkındalık yöntemlerini öğretmek ve öğrencilerime kalıcı bir rehber sunmaktır.Dolayısıyla kendi yorumlarımı ve tecrübelerimi içerir.
Bu yazı serisini okumadan önce ise mutlaka ama mutlaka son yazımı yani “Kişilik maskeleri ve Gerçek kimliğimiz” (2024)’ü okumanızı öneririm. Büyük fayda göreceğinize eminim.
Haydi başlayalım.
Soru 1: Zihnim sürekli geçmişteki hatalara ve gelecekteki belirsizliklere odaklanıyor. Nasıl sakinleşebilirim?
Zihnin sürekli geçmişte veya gelecekte dolaşması, neredeyse her insanın hayatında yaşadığı temel bir zorluktur. İnsan zihni, doğası gereği zaman içinde serbestçe dolaşır. Özellikle yaşadığımız dünyada, geçmişte yaptığımız hatalar ve gelecekte karşılaşabileceğimiz belirsizlikler, zihnimizi işgal eder ve bizi rahatsız eder. Peki, bu durumu nasıl yönetebiliriz?
İlk adım, zihnin bu yapısının farkına varmaktır. Zihin, sürekli olarak bir şeyler düşünme eğilimindedir ve bu düşünceler çoğunlukla geçmişe veya geleceğe odaklanır. Zihin, geçmişteki olayları tekrar tekrar analiz eder ve bu süreçte pişmanlıklar, hayal kırıklıkları ve bazen suçluluk duygusu ortaya çıkar. Aynı zamanda zihin, geleceğe dair endişeler üretir. Bu endişeler çoğu zaman, henüz gerçekleşmemiş olaylarla ilgili olabilir. Zihnimiz, bu olayları kontrol edebileceğimizi düşünerek, bizi bir şeyler planlamaya ve olası kötü senaryolara karşı hazırlıklı olmaya zorlar. Ancak burada önemli bir sorun var: Geçmişi değiştiremeyiz ve geleceği tamamen kontrol edemeyiz.
Sorular ve cevaplar nerede birleşir?
Bu döngüden çıkmanın anahtarı, şimdiki anın farkına varmak ve zihnimizi şu ana geri getirmektir. Zihin, geçmiş ve gelecekle uğraşırken aslında bu anın değerini kaçırır. Bu anın farkında olmak, zihin için bir mola gibidir. Geçmişe ya da geleceğe odaklandığımızda, bedensel tepkiler de ortaya çıkabilir: Kalp atışlarının hızlanması, stres, kaygı ve bazen fiziksel rahatsızlıklar. Bu nedenle, zihni sakinleştirmenin ve huzura ulaşmanın ilk adımı, bu anı fark etmek ve geçmiş ya da geleceğin bizi sürüklemesine izin vermemektir.
Bunu başarmanın en etkili yollarından biri nefes farkındalığıdır. Nefes, her an yanımızda olan, ancak çoğu zaman farkında olmadığımız bir süreçtir. Zihnimiz geçmiş ya da geleceğe kaydığında, nefesimize odaklanmak bizi bu ana geri getirir. Bu basit gibi görünen uygulama, aslında çok güçlü bir farkındalık egzersizidir. Her nefes alışverişte, havanın burun deliklerinizden nasıl girdiğini, göğsünüzün ve karnınızın nasıl genişlediğini ve nefes verirken bu sürecin nasıl tersine döndüğünü fark edin. Zihnin gelecekle ilgili endişelere kapıldığını hissettiğinizde, birkaç derin nefes alıp verin ve sadece o anda nefes alışverişinize odaklanın. Bu basit uygulama, sizi şimdiki ana getirir ve zihinsel karmaşayı azaltır.
Bir diğer önemli adım, düşünceleri gözlemlemektir. Zihninizin sürekli geçmiş ya da geleceğe dair düşünceler ürettiğini fark ettiğinizde, bu düşünceleri sadece izleyin. Onlara kapılmadan, yargılamadan izleyici olun. Düşüncelerinizin bir film gibi zihninizden aktığını hayal edin, ama bu filme kapılmayın. Bu, düşündüklerinizi kontrol etmek yerine onları uzaktan izlemek anlamına gelir. Zihninizi bir gökyüzü gibi düşünün ve düşünceleriniz bulutlar olsun. Bulutlar gelir ve geçer, ama gökyüzü hep oradadır. Siz, bu düşünceleri sadece izlemekle meşgulsünüz. Bu izleme eylemi, zihnin sürekli hareket eden doğasını anlamaya başlamak için önemlidir. Düşüncelerinizin gelip gitmesine izin verdiğinizde, zihninizin size dayattığı yüklerden kurtulmaya başlarsınız.
Zihni sakinleştirmenin diğer bir yolu ise günlük rutinlere farkındalıkla yaklaşmaktır. Örneğin, her gün yaptığınız basit işleri farkında olarak yapmayı deneyin. Sabah kahvenizi içerken, kahvenin kokusuna, sıcaklığına, tadına odaklanın. O anda sadece kahvenizi içtiğinizi bilin. Bu basit farkındalık uygulamaları, zihninizi şu ana odaklamaya ve geçmiş ya da geleceğin ağırlığından kurtulmanıza yardımcı olur. Aynı şekilde, yürüyüş yaparken adımlarınıza odaklanın, ayaklarınızın zemine nasıl bastığını hissedin. Bu tür farkındalık anları, zihinsel karmaşayı azaltır ve sizi bu anın huzuruna geri getirir.
Zihnin sürekli geçmiş ve geleceğe odaklanması, aslında bir yanılsamadır. Geçmişi değiştiremeyiz ve geleceği tam olarak kontrol edemeyiz. Zihnimizin bu gerçek dışı beklentilerine kapılmak yerine, şimdiki ana geri dönmeyi öğrenmek büyük bir özgürlüktür. Bu farkındalığı kazanmak, pratik gerektirir, ancak her farkındalık anı, zihni daha da sakinleştirecek bir adım olur. Zamanla, bu anların daha sık ve daha uzun olduğunu fark edersiniz ve hayatınızdaki zihinsel gürültü azalır.
Soru 2: Zihni izlemek ve onu kontrol etmek zor görünmüyor mu? Zihnim sürekli konuşuyor, onu nasıl susturabilirim?
Zihin, sürekli konuşan bir radyo gibidir ve bu radyo çoğu zaman kontrolümüz dışında devam eder. İçsel diyalog dediğimiz bu sürekli düşünce akışı, çoğu zaman istemsizce meydana gelir. Zihin, neredeyse otomatik bir şekilde sürekli düşünceler üretir ve biz de bu düşüncelere kapılırız. Peki, bu düşünce akışını nasıl izleriz? Zihnimizi nasıl susturabiliriz?
Öncelikle, zihni izlemek ve kontrol etmek, disiplin gerektiren bir süreçtir. Bu sürecin başlangıcında, zihni izlemek zor gelebilir, çünkü çoğu zaman farkında olmadan düşüncelerimizin akışına kapılırız. Zihin, sürekli olarak bir şeyler planlar, analiz eder ve geleceği ya da geçmişi düşünür. Ancak, zihni izlemeye başladığınızda, bu düşüncelerin size hükmetmesini engelleyebilirsiniz. Bu, düşüncelerinizin farkında olmak ve onlara kapılmadan, bir gözlemci gibi davranmaktır.
Bir düşüncenin farkına varmak, aslında o düşünceden bir adım geri çekilmek anlamına gelir. Düşüncelerimizi fark ettiğimizde, o düşüncelerle özdeşleşmeyiz. Örneğin, zihninizde “Bugün çok endişeliyim” diye bir düşünce belirdiğinde, bu düşünceyi fark etmek, onun gerçek olmadığını anlamak demektir. O an kendinize “Şu anda bu düşünce var, ama ben bu düşünce değilim” diyebilirsiniz. Zihin, size sürekli bir şeyler söyler, ama siz o düşüncelerin bir parçası olmak zorunda değilsiniz.
Zihni susturmak, onu tamamen durdurmak anlamına gelmez. Zihin her zaman düşünceler üretmeye devam eder, ancak bu düşüncelerin sizi yönetmesine izin vermemek asıl amaçtır. Zihni izlerken, düşüncelerin gelip geçmesine izin verirsiniz, ama onlara kapılmazsınız. Bu süreçte, düşünceleri izlemek, onları kontrol etmekten daha önemlidir. Zihninizin sürekli konuştuğunu fark ettiğinizde, ona kapılmadan sadece o sesi dinleyin. Bu sesi yargılamadan izlemek, zihninize karşı bir farkındalık geliştirmenizi sağlar.
Bu noktada devreye giren önemli bir kavram da düşüncelere mesafe koymaktır. Düşüncelere mesafe koymak, onların sizi ele geçirmesini engeller. Zihninizde beliren bir düşünceyi fark ettiğinizde, ona fazla önem vermemek, onun üzerinizdeki gücünü azaltır. Bu düşünceleri bir gözlemci olarak izlemek, onları kontrol altına almanın ilk adımıdır. Zihninizde beliren her düşüncenin sizin kimliğinizi tanımlamadığını fark ettiğinizde, bu düşüncelere karşı daha güçlü bir duruş sergileyebilirsiniz.
Zihnin sürekli konuşmasına karşı koymanın bir diğer yolu da düşünceler arasında boşluklar yaratmaktır. Düşüncelerin arasındaki boşluklar, zihinsel sessizlik anlarıdır. Bu boşluklar, zihnin sürekli konuşmasına bir ara verir. Bu boşlukları yaratmanın en basit yollarından biri, nefes farkındalığıdır. Zihninizin bir düşünce akışında olduğunu fark ettiğinizde, birkaç derin nefes alın ve nefes alışverişinizi izleyin. Bu, düşünce akışını keser ve zihninizi sakinleştirir. Zihni izlemek ve onu susturmak, düzenli pratik gerektiren bir süreçtir, ancak her seferinde küçük bir adım atmak bile zihinsel sessizliğe ulaşmanıza yardımcı olur.
Soru 3: Bu farkındalık durumunu sadece meditasyonla mı elde edebilirim?
Meditasyon, zihinsel sessizliği ve farkındalığı elde etmek için güçlü ve etkili bir araçtır. Ancak, farkındalık sadece meditasyon pratiği ile sınırlı değildir. Birçok insan farkındalığı meditasyon minderinde otururken veya belirli tekniklerle çalışırken deneyimler. Fakat gerçek şu ki, farkındalık, sadece bu anlara değil, yaşamın her anına taşınabilir. Farkındalığın özü, tam olarak şu anda mevcut olabilmektir ve bu, hayatın herhangi bir anında gerçekleşebilir.
Öncelikle, meditasyonun neden etkili olduğuna bir bakalım. Meditasyon, dikkat dağıtan düşüncelerden ve dış uyarıcılardan uzaklaşmamızı sağlar. Bir süreliğine, dikkatimizi tamamen nefesimize, bedenimize ya da belli bir mantra gibi bir odak noktasına yönlendiririz. Bu süreçte, düşünceler birer birer ortaya çıkabilir, ancak meditasyon pratiği onları birer gözlemci olarak izlememizi sağlar. Yani düşüncelerimizi bir arabanın içinden dışarıyı izlemek gibi izleriz, ancak onların peşine takılmayız. Meditasyon sırasında, düşüncelerin akışını fark ederiz ve bu farkındalık anında zihinsel sessizlik yaratırız.
Ancak, meditasyonun dışında da bu farkındalık hali yakalanabilir. Hayatın her anında farkındalık pratiği yapabilirsiniz. Farkındalık, yaşadığınız anın tamamen içinde olmak ve o anı tüm duyularınızla hissetmek anlamına gelir. Bu yüzden, günlük aktiviteler bile derin bir farkındalıkla yapılabilir. Örneğin, sabah kahvenizi içerken, sadece kahvenin tadına odaklanmak bile bir farkındalık pratiğidir. Kahvenin sıcaklığı, kokusu, tadı gibi duyusal algılarınıza dikkat ederek, o anı tamamen yaşarsınız.
Ayrıca, farkındalık yürüyüşleri de meditasyonsuz farkındalığın güçlü bir örneğidir. Yürürken adımlarınıza odaklanmak, ayaklarınızın yere nasıl bastığını, havanın cildinize nasıl temas ettiğini fark etmek, zihinsel sessizlik anları yaratabilir. Günlük hayatın bu basit anları bile, zihninizi sakinleştirmenize ve şimdiki ana odaklanmanıza yardımcı olabilir. Meditasyon yapamayan ya da düzenli olarak oturup meditasyon pratiği yapmak için zamanı olmayanlar için bu basit farkındalık pratikleri çok etkili olabilir. Farkındalık, sadece otururken değil, her an yapılabilir.
Bir diğer farkındalık pratiği de yemek yerken dikkatli olmaktır. Çoğumuz yemek yerken zihnimiz başka yerlerde olur; bir yandan telefonumuza bakarız, bir yandan televizyon izleriz veya başka düşüncelere dalarız. Ancak yemek yemek, aslında tamamen farkındalıkla yapılabilecek bir aktivitedir. Yemek yerken, yemeğin tadına, kokusuna, dokusuna odaklanmak, bir meditasyon gibidir. Lokmalarınızı yavaşça çiğneyin, her bir lokmanın ağızda nasıl bir tat bıraktığını hissedin. Bu, yemeğinizi daha fazla takdir etmenizi ve aynı zamanda zihninizin şimdiki anla bağlantı kurmasını sağlar.
Farkındalık ayrıca bedensel farkındalık ile de güçlendirilebilir. Örneğin, gün içinde bedeninizi sık sık fark etmek, zihinsel farkındalığı destekler. Bazen yoğun bir günün ortasında, birkaç saniyeliğine durup bedeninizin nasıl hissettiğine odaklanabilirsiniz. Omuzlarınız gergin mi? Nefes alış verişiniz hızlı mı? Bu kısa kontrol anları, zihninizin şimdiki ana dönmesini sağlar. Zihinsel ve bedensel farkındalık, birbirini destekleyen iki süreçtir. Zihniniz çok meşgul olduğunda, bedeninize dönmek, farkındalık kazanmanıza yardımcı olabilir.
Farkındalığı günlük hayatın her anına taşımak, meditasyona zaman ayıramayanlar için bile mümkündür. Meditasyonun amacı, farkındalığı tüm yaşantımıza taşımaktır. Zihinsel farkındalığınızı gün boyunca küçük anlarda bile uygulayabilirsiniz. Buna “yürüyen meditasyon” ya da “aktif meditasyon” diyebiliriz. Bu pratiği geliştirerek, gün içindeki herhangi bir basit aktiviteyi bir farkındalık pratiği haline getirebilirsiniz.
Son olarak, nefes farkındalığı pratiği de meditasyonsuz farkındalık için çok etkili bir yoldur. Nefes, her an yanımızda olan bir araçtır ve bu nedenle her an odaklanabileceğimiz bir şeydir. Gün içinde, zihniniz karıştığında ya da stresli hissettiğinizde, sadece nefesinize odaklanın. Nefes alış verişlerinizi izleyin, havanın burun deliklerinizden nasıl girdiğini ve ciğerlerinizi nasıl doldurduğunu fark edin. Bu basit nefes farkındalığı uygulaması, zihninizi sakinleştirir ve şimdiki ana geri getirir. Düzenli olarak uyguladığınızda, nefes farkındalığı, hayatınızdaki stresin azalmasına ve zihinsel huzurun artmasına yardımcı olur.
Özetlemek gerekirse, farkındalık sadece meditasyonla sınırlı değildir. Günlük yaşamda basit anlarda bile farkındalık pratiği yapılabilir. Her anın farkında olmak, zihni sakinleştirmenin en doğal yollarından biridir. Meditasyon, bu pratiği derinleştirmenin güçlü bir yoludur, ancak yaşamın her anı farkındalıkla dolu olabilir. Meditasyon yapamadığınız zamanlarda bile, bu farkındalık uygulamalarıyla zihinsel sessizlik ve huzur deneyimini artırabilirsiniz.
Soru 4: Kendimi zihinsel karmaşada kaybolmuş hissediyorum. O anda farkına varabilmem için ne yapmalıyım?
Zihinsel karmaşa, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir durumdur. Bu karmaşa, düşüncelerimizin ve duygularımızın yoğunlaştığı, kontrolümüzden çıktığı ve bizi sürüklediği anlarda ortaya çıkar. Bir nevi zihinsel bir fırtına gibi, düşünceler kafamızda dönüp durur ve bir çıkış yolu bulmakta zorlanırız. Bu anlarda kendinizi kaybolmuş hissedebilirsiniz, ama bu kaybolmuşluğu fark etmeniz, ona karşı yapabileceğiniz en güçlü şeylerden biridir.
Zihinsel karmaşada olduğunuzu fark etmek, aslında bir farkındalık anıdır. Kendinize “Ben şu an çok kaygılıyım” ya da “Şu an kafam çok karışık” diyebildiğinizde, bu aslında zihninizdeki durumu gözlemlediğinizi gösterir. Bu farkındalık anını daha derinleştirmek için, kendinize basit ama güçlü bir soru sorabilirsiniz: “Şu anda içimde ne oluyor?” Bu soru, zihninizin şu anda nasıl çalıştığını fark etmenizi sağlar. Bu soruyu sormak, zihinsel karmaşadan bir adım geri çekilip, o karmaşayı gözlemlemek anlamına gelir.
Bu gözlem sırasında, düşüncelerinizi yargılamadan, sadece onları fark etmek önemlidir. Örneğin, yoğun bir stres ya da endişe hissediyorsanız, bunu sadece fark edin: “Şu an endişeliyim.” Bu düşünceyi yargılamadan kabul edin. Endişeli olmanın doğal bir durum olduğunu kabul edin ve bu duygunun bedeninizde nasıl bir etkisi olduğunu fark etmeye çalışın. Bedensel farkındalık, zihinsel karmaşadan çıkmanın en etkili yollarından biridir. Zihinsel fırtınanın ortasında, bedeninize dönmek, bu fırtınayı sakinleştirmenin en güçlü yollarından biridir.
Bir an durun ve bedeninizi fark edin. Nefes alış verişlerinizi gözlemleyin. Kalp atışlarınızı hissedin. Belki omuzlarınızda bir gerginlik hissediyorsunuzdur, belki de karın bölgenizde bir baskı. Bu fiziksel hisler, zihinsel karmaşanın bedensel yansımalarıdır. Bedeninize odaklanarak, zihinsel karmaşayı izleyici olarak gözlemleyebilirsiniz. Bedeninize odaklanmak, zihni bu anın içine çekmenin en hızlı yollarından biridir. Çünkü beden her zaman şimdiki anın içinde yaşar. Zihin geçmişe ya da geleceğe giderken, beden her zaman bu andadır.
Bir başka teknik ise nefesinize odaklanmaktır. Nefes, zihinsel karmaşa anında en güçlü yardımcılarımızdan biridir. Zihninizde bir düşünce fırtınası koptuğunda, dikkatinizi nefesinize yönlendirin. Nefes alıp verirken, havanın burun deliklerinizden nasıl geçtiğini, ciğerlerinize nasıl dolduğunu fark edin. Bu basit nefes farkındalığı, zihninizi şimdiki ana getirir ve düşünce fırtınasını dindirmeye başlar. Her nefes alışınızda, o anda olmayı deneyimlersiniz ve bu da zihinsel karmaşayı sakinleştirir.
Zihinsel karmaşadan çıkmanın bir diğer yolu ise düşüncelerinizi yazıya dökmektir. Zihninizde dönen düşünceler bazen o kadar yoğun olur ki, onları takip etmek zorlaşır. Bu durumda, bir kağıt ve kalem alarak, zihninizdeki düşünceleri yazıya dökmek çok yardımcı olabilir. Yazarken, aklınızdaki her şeyi serbest bırakın. Düşüncelerinizi filtrelemeyin ya da yargılamayın. Sadece aklınıza gelen her şeyi yazın. Bu basit eylem, zihninizdeki düşünce karmaşasını dışarıya çıkarmanın ve onu düzenlemenin güçlü bir yoludur. Yazdıkça, zihninizdeki düğümler çözülmeye başlar ve düşünceler daha net hale gelir.
Sonuç olarak, zihinsel karmaşa anlarında farkındalığı kazanmak mümkündür. Zihninizi sakinleştirmenin ve şimdiki ana dönmenin yolları, basit farkındalık tekniklerinde yatar. Kendinize “Şu an ne oluyor?” sorusunu sormak, nefesinize ve bedeninize odaklanmak ya da düşüncelerinizi yazıya dökmek, zihinsel karmaşadan çıkmanıza yardımcı olabilir. Bu teknikleri uyguladıkça, zihinsel fırtınaların daha az sıkıntılı olduğunu fark edecek ve onları daha kolay yönetebileceksiniz.
Soru 5: Egonun bu zihinsel süreçlerdeki rolü nedir? Kendimi egodan nasıl ayırabilirim?
Ego, zihnin en temel unsurlarından biridir ve genellikle bireyin kendini tanımlama şeklidir. Ego, bize kim olduğumuzu söyler; başarımızı, kariyerimizi, sahip olduğumuz maddi şeyleri ve diğer insanlar tarafından nasıl algılandığımızı belirlemeye çalışır. Ego, aslında zihnin yarattığı bir “benlik”tir, ama bu benlik çoğu zaman yanıltıcıdır. Ego, sürekli olarak bir şeyler elde etme, daha fazla başarıya ulaşma ve kendini ispatlama peşindedir. Peki, bu zihinsel yapı bizi nasıl etkiler ve kendimizi egodan nasıl ayırabiliriz?
Öncelikle, egonun nasıl işlediğini anlamak çok önemlidir. Ego, sürekli olarak dış dünyaya bakarak kim olduğumuzu tanımlamaya çalışır. Örneğin, işteki başarılarımız, kazandığımız para, sosyal çevremizdeki statümüz, egonun beslediği unsurlardır. Ego, sürekli bu unsurlarla kendini besler. Ancak ego, bir yandan da sürekli bir kıtlık zihniyeti içinde çalışır. Yani, ne kadar başarırsak başaralım, ego için bu asla yeterli değildir. Her zaman daha fazlasını ister, her zaman bir sonraki adıma odaklanır. Bu da sürekli bir doyumsuzluk hali yaratır.
Ego, şimdiki anı tam olarak yaşayamamanın başlıca sebeplerinden biridir. Çünkü ego, daima ya geçmişe takılı kalır ya da geleceği planlamaya çalışır. Geçmişteki hatalarımızı, başarısızlıklarımızı sürekli önümüze getirir; “Neden bunu yaptın? O zaman böyle davransaydın daha iyi olurdu” der. Geleceğe dair ise “Bir gün her şey daha iyi olacak, o zaman gerçekten mutlu olacaksın” diye sürekli bir beklenti yaratır. Ama bu sürekli geçmiş ve geleceğe odaklanma hali, bizi şimdiki anın dışında bırakır. Bu, ego’nun yarattığı en büyük yanılsamalardan biridir: Gerçek mutluluğun gelecekte bir yerde olduğunu düşünmek. Oysa mutluluk, sadece bu anda bulunabilir.
Egoyu tanımak ve onu fark etmek, kendinizi ondan ayırmanın ilk adımıdır. Ego, sürekli bir iç ses olarak zihninizde konuşur. Size kim olduğunuzu, neyi başarmanız gerektiğini ve diğer insanların sizi nasıl gördüğünü anlatır. Ancak bu sesi izlemeye başladığınızda, onun sizin gerçek benliğiniz olmadığını anlamaya başlarsınız. Ego, sizin sadece bir parçanızdır, ama siz egodan çok daha fazlasısınız.
Egonun sesini dinlemeye başladığınızda, ona karşı bir farkındalık geliştirirsiniz. Örneğin, “Ben bugün yeterince başarılı değilim” ya da “Başkaları benden daha iyi durumda” gibi düşünceler geldiğinde, bu düşüncelerin egonuzun sesi olduğunu fark edebilirsiniz. Bu düşünceleri fark ettiğinizde, onlara kapılmadan sadece bir gözlemci olarak izleyin. Egonuz size sürekli “Daha fazlasını başarmalısın” derken, siz bu düşünceleri sadece izleyin. Onların gelip geçmesine izin verin. Bu, egoyu fark etmek ve onun sizi yönetmesini engellemek anlamına gelir.
Ego, ayrıca sürekli bir kıyaslama hali yaratır. Kendinizi başkalarıyla kıyasladığınız her an, egonuz devrededir. Bir iş arkadaşınızın sizden daha iyi bir pozisyonda olduğunu düşündüğünüzde ya da sosyal medyada bir başkasının hayatına bakıp “Benim hayatım neden böyle değil?” diye düşündüğünüzde, ego devrededir. Kıyaslama, egonun en güçlü silahlarından biridir. Ego, sürekli olarak başkalarıyla yarış halindedir ve bu yarış asla bitmez. Oysa gerçek benliğimiz, bu yarışın ötesindedir. Kendi içsel huzurumuzu ve değerimizi dış dünyada aramak yerine, içimizde bulduğumuzda, ego’nun oyunlarından kurtulmaya başlarız.
Ego’nun bu tuzaklarından kurtulmanın bir diğer yolu da şimdiye dönmektir. Ego, sadece geçmiş ve gelecekle ilgilenir; şimdiki an onun için neredeyse görünmezdir. Şu anı tam anlamıyla yaşadığınızda, egonun sesi zayıflar. Çünkü ego, sürekli bir şeyleri değiştirme, daha fazlasını elde etme derdindedir. Oysa şu an, olduğu haliyle mükemmeldir. Şu anı olduğu gibi kabul etmek, egonun yarattığı tüm bu tatminsizlik halini ortadan kaldırır. Meditasyon pratiği bu yüzden egonun sesini kısmak için çok etkilidir. Meditasyon sırasında dikkatinizi sadece nefesinize verdiğinizde, ego’nun sesi zayıflar ve sadece şimdiki anın huzurunu deneyimlersiniz.
Ego ile özdeşleşmemek, onu fark etmekle başlar. Egonun size neler söylediğini fark ettiğinizde, onun size hükmetmesine izin vermemeye başlarsınız. Örneğin, bir başarı elde ettiğinizde ya da bir başarısızlık yaşadığınızda, ego size sürekli bu durumu hatırlatır. Ama siz, bu başarı ya da başarısızlıkla kim olduğunuzu tanımlamak zorunda değilsiniz. Gerçek benliğiniz, bu geçici durumlardan çok daha fazlasıdır. Egoyu fark etmek, onun oyununu bozmanın ilk adımıdır.
Son olarak, egoyu tanımak ve ondan sıyrılmak bir süreçtir. Ego, zihinle o kadar iç içedir ki, onun etkisinden tamamen kurtulmak zaman alabilir. Ancak her fark ettiğinizde, egonun üzerinizdeki etkisi zayıflar. Ego’nun sizi yönetmesine izin vermediğinizde, gerçek huzura ve özgürlüğe doğru bir adım atmış olursunuz. Bu süreç, kendinizi sürekli olarak şimdiki ana geri getirmeyi ve gerçek benliğinizle bağlantı kurmayı gerektirir.
Devam edeceğiz.
Şimdilik hoşçakalın.