Strateji & Yönetim
Photo of author

Occam’ın Usturası (Zihinsel Model Serisi 8)

Nasıl Yani?

Bu makalede, tıraş için kullanılan usturalardan ziyade, felsefi usturalara odaklanılacaktır. Felsefi bir ustura olarak tanımlanan bu ilke, belirli bir olgu için zorlama açıklamaların elenmesini veya “tıraşlanmasını” sağlayan temel bir kural geliştirme hedefi vardır. Basitçe ifade etmek gerekirse, Occam’ın Usturası daha karmaşık bir açıklama yerine en basit açıklamanın tercih edilmesini savunur ve basit teorilerin sadece doğrulanmasının daha kolay değil, aynı zamanda uygulanmasının da daha basit olduğunu vurgular. Bunu vurgulamak mı gerekir? Evet çünkü insanlar karmaşıklık içerisinde kaybolmaya müsait varlıklardır.

Wikipedia, felsefi usturanın sezgisel bir araç olduğunu, karar vermeye yardımcı olan yol gösterici bir ilke veya kural olduğunu açıklamaktadır. Bu bakış açısına göre Occam’ın Usturası iki temel ilkeye dayanır: fikirsel kalabalığın gereklilik olmadan ortaya atılmaması gerektiğini savunan çoğulluk ilkesi ve azla yetinmenin daha verimli olduğunu savunan parsimoni ilkesi. Tabi Parsimoni ilkesinin içerisinde Zen düşüncesinden esinlenme var mıdır? Olabilir..

En önemlisi, Occam’ın Usturası bir kanıtlama aracı olarak hizmet etmez. Bunun yerine, sezgisel bir araç, bir rehber ya da öneri olarak işlev görür. Aynı olgu için birbiriyle rekabet eden iki açıklama ile karşılaşıldığında, ustura daha basit olanın daha olası doğru seçenek olarak seçilmesini tavsiye eder.

Occam’ın Usturası’nın özü, karar verme süreçlerini düzene sokma becerisinde yatmaktadır. Bireyleri karmaşık olmayan açıklamalara yönelmeye teşvik ederek, karmaşıklıkların üstesinden gelmek için pragmatik bir çerçeve sağlar. Bunun temelinde, basitliğin genellikle etkinlik ve uygulama kolaylığı ile aynı hizada olduğu kabulü yatmaktadır. Tabi uygulayıcıların sinir sağlığının ve hayat alışkanlıklarının bu yapıya uyumlanması bireyden bireye değişebilir.

İşte bu yüzden de Occam’ın Usturası’nın reddedilemez sonuçlara ulaşmak için her derde deva bir yöntem olmadığını da belirtmeliyim (ki bundan ilerleyen bölümlerde bahsedeceğim). Daha ziyade, ampirik kanıtların olmadığı durumlarda bile hızlı karar vermenin ve doğruyu tespit etmenin gerekli olduğu durumlarda rehberlik sunan sezgisel bir araç olarak çalışır. Zihinsel bir model olarak, bilgi yelpazesinin tamamını elde etmeden önce bireylerin ilk – kullanılabilir sonuçlara varmalarına yardımcı olma konusunda mükemmeldir.

Mesela sanırım fizikte minimum enerji ilkesi olarak adlandırılan temel kuralı çoğu insan biliyordur. Bu kural, doğadaki şeylerin mümkün olduğunca az enerji kullanma eğiliminde olduğunu söyler. Şimdi bunu Occam’ın Usturası ile, yani daha basit açıklamaların genellikle daha iyi olduğu fikriyle birleştirin. Fizikçiler Occam’ın Usturası’nı kullanmayı severler çünkü doğal dünyanın mümkün olan en basit şekilde, gereken en az miktarda enerjiyi kullanarak çalışma eğiliminde olduğunu fark etmişlerdir. Bir tepenin zirvesindeki bir topu düşünün; doğal olarak en az enerjiye sahip olduğu noktayı arayarak aşağıya doğru yuvarlanır. Bu, doğanın verimli olma yolu gibidir. Bu kural fiziğin altın oranıdır.

Bu ilke biyolojide de kendini gösterir. İnsanlar aynı tetikleyiciye tepki olarak aynı şeyi tekrar tekrar yaptığında ve aynı ödülü aldığında, bu bir alışkanlık haline gelir. Bu alışkanlık beyinde belirli yollar oluşturur ve işin güzel tarafı şu: Bu alışkanlıklar kökleştikçe, beyin aynı eylemi yapmak için aslında daha az enerji kullanır. Bu, beynin verimli olma ve enerjiyi koruma yoludur.

Dolayısıyla, bilim ve matematikten çıkarılacak ders açıktır: Basitlik sadece güzel bir fikir değil, evrende işlerin nasıl yürüdüğünün ana göstergesidir. Yani aslında Japon kardeşlerimiz haklı. İster bir top tepeden aşağı yuvarlansın, ister beyniniz alışkanlıklar oluştursun, doğa her şeyi basit ve verimli tutmayı tercih eder. Bu fikir, bilim insanlarının ve araştırmacıların etrafımızdaki dünyayı anlamlandırmalarına yardımcı olarak, bazen en basit açıklamaların sadece zarif olmakla kalmayıp, aynı zamanda işlerin doğal olarak nasıl yürüdüğüne de daha yakın olduğunu göstermektedir.

Bu noktada Türkiye’yi düşünün. Sizce biz işin neresindeyiz? Vereceğiniz cevabı muhtemelen kendiniz de uygulamıyor olsanız da “ülkede insanlar basit olamıyor” olarak cevapladığınızı tahmin ediyorum. İsterseniz kendinize yalan da söyleyebilirsiniz. Hayat sizin; ama ülkeniz “teoride” sizin. Kusura bakmayın böyle.

Occam'ın Usturası (Zihinsel Model Serisi 8)
Occam’ın Usturası (Zihinsel Model Serisi 8)

Occam’ın Usturasının Tarihçesi

Occam, sanılanın aksine tarihin derinliklerinden gelen gizemli bir filozof değil; Occam’lı William (ya da Ockham) adında bir adamın doğum yeri olan şirin bir İngiliz kasabasıdır. Yaklaşık 1285’te doğan ve 1349’da bu dünyadan ayrılan William, soyadlarının nadir olduğu ve bireylerin geldikleri yerle tanımlandığı bir çağ olan Ortaçağ’da yaşadı.

William hem filozof hem de Fransisken keşiş şapkalarını giymiş, dindar bir yaşam sürmüş ve Spartalı bir varoluşu dikte eden yoksulluk yeminini benimsemiştir. Yine de Occam’ın usturasını ortaya çıkaran yalnızca sadeliğe olan bu bağlılık değildi; daha ziyade William, derin fikriyle zaten köklü bir orta çağ düşünce çizgisini özetledi.

William’ın yaşadığı dönemde, sadeliğin mükemmelliğe eşit olduğu düşüncesinin kökleri Yunan filozof Aristoteles’e kadar uzanıyordu. Aristoteles’in “Bir doğa ne kadar mükemmelse, işleyişi için o kadar az araç gerektirir” düşüncesi, cimrilik ilkesinin temelini atmıştır. William, minimalist yaşam tarzı ve bu felsefi konuya duyduğu büyük ilgiyle Occam’ın usturasının özünü, en azından Latince bilenler için kolayca anlaşılabilir bir forma soktu.

Ortaçağ ansiklopedilerine göre Occam’ın usturası sadece William’ın sadelik üzerine düşüncelerinden ortaya çıkmadı. Hayatı Fransiskenlerin Papa 2. John’a karşı mücadelesiyle iç içe geçmiş ve 1328 yılında William’ın kiliseden aforoz edilmesiyle sonuçlanmıştır (Tesadüf mü? Bence hayır). Bavyera İmparatoru Louis IV’ün koruması altında Münih’e sığınan William, fırtınayı atlattı ve sonunda kiliseye karşı zafer kazandı. Bu zafer, Papa John XXII’yi inançları kilisenin doktrinleriyle çelişen bir sapkın olarak gösteren ikna edici bir makale şeklinde geldi. William’ın direnci ve entelektüel becerisi galip gelerek tarihte silinmez bir iz bıraktı.

1200’lerde Robert Grosseteste, Aristoteles’in temelleri üzerine inşa ederek benzer bir düşünceyi dile getirdi. Eşit koşullar altında, daha az unsur gerektiren şeyin doğası gereği daha iyi ve daha değerli olduğunu ileri sürmüştür. Grosseteste bu fikri çeşitli disiplinlere yayarak doğa bilimleri, ahlak bilimleri ve metafizikte uygulanabilirliğini vurgulamıştır. Ona göre, en uygun yaklaşım hiçbir öncüle ihtiyaç duymayan yaklaşımdır ve öncül gerektiren yaklaşımlar arasında en üstün olanı daha az öncüle ihtiyaç duyandır.

Occam’ın Usturası’nın özünü pratik terimlerle kavramak için, bir köpek ve çiğnenmiş bir kanepeyi içeren bir senaryo düşünün. Eve döndüğünüzde köpeğinizi kulübesinin dışında ve mobilyaları dağılmış bir halde bulursanız, Occam’ın Usturası size iki teoriyi değerlendirmeniz için yol gösterecektir. İlk teori, kulübeyi kilitlemeyi unuttuğunuzu ve köpeğin kaçmasına izin verdiğinizi varsayar- sadece sizin ve köpeğin makul eylemlerini gerektiren bir açıklamadır bu.

 İkinci teori ise yetenekli bir davetsiz misafirin içeri girdiği, köpeği serbest bıraktığı, kapıyı yeniden kilitlediği ve hiçbir iz bırakmadan ayrıldığına dair ayrıntılı bir anlatı içerir. Occam’ın Usturası, daha az varsayım içerdiği için sizi daha makul bir seçenek olarak ilk teoriye yönlendirir. Hayali davetsiz misafirin varlığı destekleyici kanıtlardan yoksunken, sizin ve köpeğin doğrudan kanıtları vardır.

Sufizm temelli Anadolu psikolojisinde, bu tip öngörülerden ikincisine kapılmanın hayata karşı sadık sorgulama içerisinden olan. Yani beyin işlemcisi çok güçlü ama soğutucudan yoksun beyinlerin bu tip verileri ürettiğini söyler. Bu insanlar hayatı korku lensinden görmeye meyillidir.

Occam'ın Usturası (Zihinsel Model Serisi 8)
Occam’ın Usturası (Zihinsel Model Serisi 8)

Felsefi Ustura Nasıl Kullanılabilir?

Aslında bu düşünce modelini herhangi bir konuda kullanabilirsiniz. Aşk ilişkilerinizde, evlilikte, eğitimde, iş yerinizde, siyasette, limon satarken, spor yaparken; her yerde..

Haydi birkaç başlıkta özel örnek yaratalım.

Bilimsel Teorilerin Gelişimi

Aynı tahminleri yapan iki rakip teori ile karşılaşıldığında, daha basit olanın üstün olduğu kabul edilir. Bu pragmatik yaklaşım sadece bilimsel süreci hızlandırmakla kalmaz, aynı zamanda teorik yapılarda basitlik ve zarafetin temel ilkeleriyle de uyumludur.

Occam’ın Usturası’nın bilimsel çabalarda uygulanması pratiklikten kaynaklanmaktadır. Daha basit hipotezlerin kanıtlanması genellikle daha uygun maliyetlidir ve araştırma kaynaklarının tahsisini kolaylaştırır. Bu pratik yön, daha basit teorilerin ekonomik fizibiliteleri nedeniyle daha fazla destek alma eğiliminde olduğu finansman hususlarına kadar uzanır.

Albert Einstein ve Stephen Hawking gibi tarih boyunca tanınmış fizikçiler Occam’ın Usturası’nı açıkça kabul etmiş ve bilimsel metodolojilerine entegre etmişlerdir. Einstein, özel görelilik teorisini geliştirirken, ampirik verilerin yeterli bir temsilini korurken temel unsurları basitleştirmenin zorunluluğunu vurgulamıştır. Bu ilkeyi, teorilerin açıklayıcı gücünden ödün vermeden mümkün olduğunca basit hale getirmeye çalışmak şeklinde ifade etmiştir. Bu konuda yaptığı onlarca farklı konuşmada usturanın izlerini görebilirsiniz.

Benzer şekilde, Stephen Hawking de “Zamanın Kısa Tarihi” adlı eserinde Occam’ın Usturası’nı savunarak teorilerde gözlemlenemeyen özelliklerin dışlanmasını istemiştir. Hawking bu ilkeyi kullanarak, gözlemlenebilir olgularla uyumlu teorilerin pragmatik faydasını vurgulamış ve ampirik araştırmalarla sınırlı ilgisi olan spekülatif unsurlardan uzak durmuştur.

Isaac Newton çığır açan teorilerini formüle ederken Occam’ın Usturası’na bağlı kalmıştır. Newton, yalnızca gözlemlenebilir olguları açıklamak için hem doğru hem de yeterli olan nedenleri kabul etmenin zorunluluğunu vurgulamıştır. Sadeliğe olan bu bağlılık, Newton’a, minimalist ama sağlam teorik çerçevelerin örneği olarak duran üç hareket yasası da dahil olmak üzere fiziğe yaptığı kalıcı katkıları hazırlarken rehberlik etmiştir.

Tıp

Modern tıp alanında, Occam’ın Usturası’nın uygulanması, tanısal muhakemenin ayrılmaz bir yönü haline gelmiştir. Hekimler genellikle bu ilkenin bir versiyonuna bağlı kalarak, bir hastanın çoklu semptomlarını açıklamak için mümkün olan en az sayıda nedenin araştırılmasını vurgular. Temel ilke, “yaygın şeyler yaygındır” aforizmasında özetlenen bir duygu olan en olası nedenlere öncelik vermeyi içerir.

Bu yaklaşım, tanısal karmaşıklığı en aza indirmenin pratik bilgeliğine dayanır ve doktorları daha yaygın olmayan veya egzotik açıklamaları düşünmeden önce yaygın koşulları dikkate almaya yönlendirir. Zebraları değil, atları düşünmek benzetmesi bu bakış açısının altını çizmekte ve tıp uzmanlarını nadir ve daha az olası alternatifler yerine basit ve sık karşılaşılan tanılara öncelik vermeye teşvik etmektedir.

Örneğin, bir salgın sırasında grip benzeri semptomlarla başvuran bir hastayı düşünün. Bu bağlamda Occam’ın Usturası’nı uygulamak, hekimin yaygın ve makul bir açıklama olan grip teşhisine daha nadir hastalıklara göre öncelik vermesine yol açacaktır. Bu kolaylaştırılmış teşhis süreci sadece hasta bakımını hızlandırmakla kalmaz, aynı zamanda daha yaygın koşullarla karşılaşma istatistiksel olasılığı ile de uyumludur. Bakın basittir ama can söz konusu olduğunda etkiyi yadsımazsınız.

Yani Occam’ın Usturası’nın tıbbi teşhiste bile benimsenmesi, amaca uygunluğun ötesine geçer; riskin azaltılmasında önemli bir rol oynar. Hekimler daha basit ve daha olası tanıları tercih ederek aşırı tedavi, gereksiz müdahaleler ve farklı tedavi yöntemleri arasında tehlikeli etkileşimlerin ortaya çıkma potansiyelini azaltırlar. Hastaların sıklıkla çeşitli sağlık uzmanlarına başvurduğu bir çağda, teşhislerin en aza indirilmesi çok önemli hale gelmektedir. Bu yaklaşım, farklı uzmanların farklı ve potansiyel olarak çelişkili tedavi planları önermesi riskini azaltmakta ve tıp camiası içinde düzenli iletişim ve iş birliğinin önemini vurgulamaktadır. Yakında bunu yapay zeka da yapacak ama tabi bu nokta başka bir yazının konusu olacak.

Ama o an gelene kadar günümüzün kanıta dayalı uygulamalara ve disiplinler arası bakıma vurgu yapan çağdaş tıp modeli, Occam’ın Usturası’nın mantıklı bir şekilde uygulanmasından önemli ölçüde faydalanmaktadır. Stajyerler ve deneyimli pratisyenler de dahil olmak üzere hekimler, hasta bakımının karmaşık ortamında verimli bir şekilde “Gemba Walk” (denetim dolaşması) yapmak için bu sezgisel yöntemden yararlanmaktadır. Bunu yakın zamandaki hastane tecrübelerimde bizzat kendim de gördüm. Bunu yaparken, potansiyel tanıların kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi ile en olası ve basit açıklamalara öncelik verme pragmatik ihtiyacı arasında bir denge kurarlar.

İnfaz Sistemi

Bu kavramın kökleri, faydacılığın öncüsü Jeremy Bentham‘a kadar uzanmaktadır. Bentham, suç ve ceza bağlamında Occam’ın Usturası’nın özüne uygun olarak, cezaların önlediklerinden daha fazla acı vermemesi gerektiğini savunmuştur. Tarihsel arka plan, 19. yüzyıl İngiliz mahkumunun sadece bir parça yiyecek çaldığı için beş yıl ağır çalışma gibi acımasız bir ceza alabileceğine dair dokunaklı bir örnek sunmaktadır.

Bentham’ın felsefesi, cezaların elde etmeyi amaçladıkları acı ve zararın önlenmesiyle orantılı olması gerektiğini ileri sürerek cezai parsimoni kavramının temelini atmıştır. Örneğin, cinayet için ömür boyu hapis cezası, failin gelecekte verebileceği zararı önlediği takdirde haklı görülebilir. Ancak Bentham’ın görüşleri daha da ileri giderek bireylere, özellikle de yoksulluk nedeniyle yiyecek çalmak gibi zorunluluktan kaynaklananlara verilen sert ve orantısız cezalara karşı çıkmıştır. İşte bu çerçevede Occam’ın Usturası, ceza adaleti alanına uygulanarak adalet ve orantılılığın savunucusu haline gelmiştir. Bu ilke, özellikle zararı etkili bir şekilde önlemeden önemli ölçüde acıya neden olan cezalandırıcı tedbirlerin yeniden değerlendirilmesini gerektirir

Bentham’ın Occam’ın Usturası’nın cezalandırmaya uygulanmasına ilişkin yazıları, hapishanelerin kaldırılması hareketine (tabi bu nokta tartışılır) ve rehabilitasyonla ilgili modern fikirlerin evrimine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Aşırı cezalandırıcı önlemlerin genellikle adalet ve toplumsal refah ilkelerine hizmet etmede başarısız olduğunun kabul edilmesi, ceza adaleti sisteminin yeniden incelenmesini teşvik etmiştir.

Operasyonel İstihbarat

Operasyonel istihbarat, casusların temel karar alma süreçlerinde, istihbarat analizlerinde ve operasyonel planlamalarında Occam’ın Usturası’nın incelikli bir şekilde uygulanmasını gerektirir. Bu alandaki geçmiş araştırma deneyimlerimden (yani konuyla ilgili Youtube videolarını okuyup izlememden) yola çıkarak, bu sezgisel yöntemin casusluğun karmaşıklığında nasıl paha biçilmez bir rol oynadığına ışık tutmaya çalışacağım.

Operasyonlarda Karar Verme

Üzeri örtülü operasyonlarda kararlar genellikle yoğun baskı altında ve zamanın çok değerli olduğu durumlarda alınır. Occam’ın Usturası işte tam bu anlarda güvenilir bir müttefik haline gelir ve casuslara en basit ve anlaşılır eylem veya açıklama yolunu seçmeleri için rehberlik eder. Operasyonel gereklilikten doğan bu pragmatik yaklaşım, kritik kararların hızlı ve verimli bir şekilde alınmasını sağlar ve görevin başarısına zarar verebilecek gereksiz karmaşıklıklardan kaçınır. Düşünsenize operasyon için seçildiniz ama kılı kırk yaran bir tipsiniz. Bu tip durumlarda hata sizde değil sizi seçenlerdedir. Son anınız gelmeden önce şunu tartın: “Beni buraya yollayan bilmeden mi yoksa bilerek mi yolladı?”.

İstihbarat Analizi

Casuslar için bilgi bolluğu (data munificence) bunaltıcı olabilir. Occam’ın Usturası bir filtreleme mekanizması olarak işlev görür ve istihbarat görevlilerini görev hedeflerine doğrudan katkıda bulunan temel unsurlara odaklanmaya teşvik eder. Casuslar gerekli olanı gereksiz olandan ayırarak, topladıkları istihbarata ilişkin daha net ve özlü bir anlayış geliştirebilir ve analitik çabalarının etkinliğini artırabilirler. Tabi bu tip durumlarda odaklanma anı üstün zekaya, düşük strese, tecrübeye, duygusal zekaya ve %1 oranında şansa bağlıdır.

Operasyonel Planlama

Örtülü operasyonları planlarken Occam’ın Usturası casuslara stratejide basitliği benimsemelerini öğütler. Bu, görev hedeflerine tam olarak uyan, gereksiz riskleri en aza indiren ve verimliliğe öncelik veren basit planlar hazırlamayı içerir. Operasyonel başarı, karmaşıklıkların üstesinden hassasiyetle gelme becerisine bağlıdır ve bu da Occam’ın Usturası’nı casusun alet çantasında vazgeçilmez bir araç haline getirir. Yani aslında bu felsefe sizin yanınıza almanızda sakınca yaratacak İsviçre çakınızdır. Daha fazlasına ihtiyaç duyuyorsanız muhtemelen gerekli basitleştirmeyi tasarlayamamışsınız demektir. Mesela net hedefler belirlenerek gereksiz bilgi gürültüsünden kaçındığınıza inanıyor musunuz? ya da eldeki kaynakların etkin kullanımı sağladınız mı?

Risk Değerlendirmesi ve Yönetimi

Risk belirleme ve önceliklendirme, olaylar gerçekleşmeden önce analiz yapmayı içerir; bu da casuslara operasyonel stratejilerini önceden şekillendirme avantajı sağlar. Occam’ın Usturası’nın bu “aerodinamik” yaklaşımı, kaynak tahsisinin verimliliğini artırır ve casusların riskleri etkili bir şekilde azaltmalarını sağlarken operasyonel bütünlüklerini korumalarına yardımcı olur.

Örnek olarak, casuslar, operasyonları sırasında karşılaşabilecekleri temel tehditleri belirleyip önceliklendirebilirler. Bu, kaynakları en etkili şekilde kullanmalarına ve operasyonel hedeflere odaklanmalarına yardımcı olur. Ayrıca, güvenlik açıkları tespit edilip önceliklendirildiğinde, casuslar potansiyel zayıf noktalara odaklanarak operasyonlarını daha güvenli hale getirebilirler.

İletişim ve Gizlilik

İstihbarat teşkilatları içindeki iletişim kompartımanlar arasında açıklık ve kısalık gerektirir. Occam’ın Usturası bu alana da uzanır ve casusları bilgiyi açık ve özlü bir şekilde aktarmaya teşvik eder. Raporlarda ve brifinglerde gereksiz karmaşıklıklardan kaçınan görevliler görevlerin yalnızca daha iyi anlaşılmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda hassas bilgilerin güvenliğini de artırarak potansiyel tehlike noktalarını en aza indirir. Bir operasyon için en kilit nokta bu aşamadır. Sahadaki insanların güvenliği bu noktada yapılacak hatalarla sık sık tehlikeye sürüklenir.

Düşman Taktiklerinin Analizi

Düşmanların eylemlerini anlamak ve tahmin etmek casusluğun temel bir yönüdür. Occam’ın Usturası bu çabada etkili olabilir ve casusları düşman davranışları için en basit ve en doğrudan açıklamaları aramaya sevk eder. Casuslar bu ilkeye bağlı kalarak potansiyel tehditler ve karşı istihbarat riskleri hakkında doğru değerlendirmeler geliştirebilir ve düşman düşünce eğrisinin önünde kalabilirler. Bu eğri, düşmanın muhtemel hareketlerini ve davranışlarını modellemek için kullanılır. Analitik olarak, düşmanın muhtemel tepkilerini ve hareketlerini tahmin etmek için geçmiş eylemler, stratejik hedefler, doktrinler, liderlik yapısı ve diğer faktörler göz önünde bulundurularak oluşturulur.

Şahsi düşüncem bu konu başlığı altında Occam’ın Usturası sadece felsefi bir kılavuz değildir; pragmatik bir gerekliliktir. Casusluğun karmaşık dünyasında güvenilir bir yol arkadaşı olduğunu, kararları, analizleri ve operasyonları basitlik ve etkililiğe doğru yönlendirdiğini kolayca kanıtlayabiliriz. Basit insan gereksiz egolarından arınmıştır ve egolu insanları her şekilde rahatlıkla alt edebilir.

Şimdi sırayla genel anlamda bu düşünce yolunun artılarını ve eksilerini sıralayalım.

Occam'ın Usturası (Zihinsel Model Serisi 8)
Occam’ın Usturası (Zihinsel Model Serisi 8)

Occam’ın Usturasının Artıları

Bu bölümde bazı tekrarlar olması normal çünkü çoğu okuyucu yönetici özeti tarzı noktaları makalenin tamamını okumaya nazaran daha kolay görüyor. Ne yapalım Türkiye’de yaşadığımızı biliyoruz. An ve an buna göre davranıyoruz.

– Basitlik:

Occam’ın Usturası, düşünce ve problem çözmede yol gösterici bir ilke olarak, açıklamalarda basitliğin doğru olma olasılığının daha yüksek olduğu fikrini savunur. Bu derin fikir, aşırı karmaşıklığa ve aşırı teorileştirmeye karşı bir koruma görevi görerek karmaşık meselelerde yol gösterici bir netlik sunar. Bireyler Occam’ın Usturası’na bağlı kalarak sorunların gereksiz karmaşıklıklarla dolanmasını önleyebilir, daha yönetilebilir zorlukların ve anlaşılır çözümlerin önünü açabilirler. Özünde, basitlik bir köşe taşı haline gelir ve Occam’ın Usturası’nın basitliğin zarafeti konusundaki ısrarıyla uyumlu olan problem çözmeye yönelik rafine ve odaklanmış bir yaklaşıma izin verir.

– Verimlilik:

Occam’ın Usturası düşüncesinin somut avantajlarından biri de karar alma ve problem çözme süreçlerinde verimliliği artırma kabiliyetinde yatmaktadır. Occam’ın Usturası, daha basit açıklamaları ve çözümleri tercih ederek pragmatik bir zaman ve kaynak tasarrufu aracı olarak işlev görür. Araştırmacıları ve karar vericileri temel faktörlere odaklanmaya iterek dikkatlerini konunun özüne yönlendirir. Verimliliğe yapılan bu vurgu sadece problem çözme sürecini hızlandırmakla kalmaz, aynı zamanda değerli kaynakların mantıklı bir şekilde tahsis edilmesini sağlayarak Occam’ın Usturası’nın pratik uygulamalardaki etkisini artırır.

–  Sadeleştirme (Cimrilik):

Occam’ın Usturası, özünde, en az varsayıma sahip açıklamalarla elde edilen bir zarafet biçimini savunur. Kesinliğe olan bu bağlılık, Occam’ın Usturası’nın bilimsel ve felsefi uygulamalarının ayırt edici özelliğidir. Bu ilke, düşünürleri en basit açıklamaları aramaya teşvik ederek, zarafet ve özlülük ile karakterize edilen teorilerin geliştirilmesini teşvik eder. Sonuç olarak, karmaşık ve gereksiz yere girift çerçevelerden uzaklaşılır, bunların yerini olguların özünü en az varsayımla yakalayan teoriler alır. Özünde, “parsimoni”, Occam’ın Usturası’nın ayırt edici özellikleri olan netlik ve entelektüel kesinlik ile eş anlamlı hale gelir.

– Test edilebilirlik:

Bilimsel araştırma alanında, Occam’ın Usturası sadece basitliği teşvik etmekle kalmaz, aynı zamanda test edilebilirlik zorunluluğuyla da uyumludur. Occam’ın Usturası tarafından tercih edilen basit hipotezler, daha karmaşık muadillerine kıyasla genellikle daha fazla test edilebilirlik sergiler. Bu husus, bilimsel keşiflerin titiz sürecinde özellikle önemlidir. Occam’ın Usturası, bilim insanlarını titiz test ve deneylere tabi tutulabilecek hipotezler formüle etmeye yönlendiren yol gösterici bir güç haline gelir. Occam’ın Usturası’nın etkisi altında basitlik ve test edilebilirliğin iç içe geçmesi, bilimsel keşiflerin güvenilirliğini artırarak bilimsel yöntemin sağlamlığına katkıda bulunur.


Occam’ın Usturası Düşüncesinin Eksileri

Aşırı basitleştirme:

Occam’ın Usturası basitliği savunsa da uygulanması bazen aşırı basitleştirmeye yol açabilir, bu da dikkatle değerlendirilmesi gereken bir tuzaktır. Basit açıklamalar peşinde koşarken, hayati önem taşıyan nüanslar ve karmaşık detaylar istemeden gözden kaçabilir. Karmaşık olgular, aşırı basitleştirici bir merceğe tabi tutulduğunda, eksik veya yanlış modellere indirgenme riski taşır. Karmaşıklığı düzene sokma eğilimi, çok yönlü konuların çarpık bir şekilde anlaşılmasına neden olabilir ve bu durum, “nüanslı” alanlarda Occam’ın Usturası’nı kullanırken dikkatli olmayı hatırlatır.

Öznellik:

Occam’ın Usturası düşüncesinin doğasında var olan öznellik, uygulamaya karmaşıklık katmanı getirebilir. Bir bireyin basit veya minimal olarak algıladığı şey, bir diğerinin bakış açısından önemli ölçüde farklı olabilir. Occam’ın Usturası, sezgisel bir kılavuz sağlarken, yoruma tabi kalmakta ve gözlemcinin bakış açısına bağlı olarak potansiyel olarak farklı sonuçlara yol açmaktadır. Bu öznellik, farklı yorumları kabul eden ve Occam’ın Usturası alanında farklı sonuçlara varma potansiyelini tanıyan nüanslı bir yaklaşıma duyulan ihtiyacın altını çizmektedir. Yani “kendini bilmek” gerekir.

Karmaşıklığı Görmezden Gelmek:

Doğası gereği karmaşık sorunlar ve olgular mevcuttur ve Occam’ın Usturası’na eleştirel olmayan bir şekilde güvenmek, önemli faktörlerin gözden kaçırılmasına veya bir durumun inceliklerinin göz ardı edilmesine neden olabilir. Sezgisel yöntemin basitliğe yaptığı vurgu, istemeden de olsa belirli senaryoların doğasında var olan gerçek karmaşıklıkların ihmal edilmesine yol açabilir. Basitleştirme ile bir durumun gerçek karmaşıklığını takdir etme arasında bir denge kurmak, gözden kaçmaları önlemek ve daha kapsamlı bir anlayış sağlamak için zorunlu hale gelir. Bunun için basitleştirmeyi birden fazla beynin eleştirel şekilde geliştirmesini öneriyorum.

Belirsizlik:

Occam’ın Usturası, değerli bir kılavuz sunmakla birlikte, basitliğin ne zaman tercih edilmesi gerektiğini belirlemek için açık ve kesin bir çerçeveden yoksundur. Genel bir sezgisel yöntem olarak işlemekte, yoruma ve potansiyel önyargıya yer bırakmaktadır. Occam’ın Usturası’nı uygulamak için açık kriterlerin bulunmaması belirsizliğe yol açmakta, dikkatli bir değerlendirme ve bağlamsal farkındalık gerektirmektedir. Occam’ın Usturası’nın katı bir kuraldan ziyade yol gösterici bir ilke olarak rolünü kabul etmek, Occam’ın Usturası düşüncesinin doğasında var olan belirsizliğin üstesinden gelmek için elzemdir. Tabi şunu da belirtmeliyim ki ben eğitimlerimde bunu aşmanın yollarını öğretmekteyim. Yani teşhisi koyan tedaviyi de uygulayabilir.

Birden Fazla Nedeni Göz Ardı Etmek:

Bazı olayların veya sonuçların birden fazla katkıda bulunan faktörü olabilir ve Occam’ın Usturası basitlik arayışında bu tür durumları istemeden aşırı basitleştirebilir. Sezgisel yöntemin tek ve basit bir açıklamaya yönelmesi, belirli bir sonuca toplu olarak katkıda bulunan çok sayıda değişkenin etkileşimini gözden kaçırma riski taşır. Belirli senaryoların doğasında var olan karmaşıklığı kabul etmek, birden fazla neden söz konusu olduğunda daha incelikli bir yaklaşımı teşvik ederek çok önemli hale gelir (Tabi bunun da çözümü var, ama bu da başka bir konu)

Bilinen Bilgilerle Sınırlıdır:

Occam’ın Usturası mevcut bilgi ve varsayımların sınırları dahilinde çalışır. Belirli bir anda mevcut olan bilgilere dayanır, bu da onu yeni, beklenmedik bilgilerin ortaya çıktığı durumlarda potansiyel olarak daha az uygulanabilir hale getirir. Bu sınırlama, Occam’ın Usturası düşüncesinin gelişen veya öngörülemeyen koşullarla karşılaştığında yeniden kalibrasyona ihtiyaç duyabileceğini kabul eden dinamik ve uyarlanabilir bir yaklaşıma duyulan ihtiyacın altını çizmektedir. Gene tekrar edeceğim ama bunu aşmanın metotları da everdiğim eğitimlerde üzerini özellikle çizdiğim konulardan. Bu tip eğitimlerin onlarca saat sürdüğünü de bu noktada hatırlatmak isterim. Yani bir blog yazısında anlatılamayacak kadar uzun süreçlerden bahsediyorum.

Occam’ın Usturası’nı kültürel bir manifestodan ziyade bir araç olarak konumlandırmak, onun faydasına ilişkin incelikli bir bakış açısını yansıtmaktadır. Akıllıca ve uygun bağlamlarda kullanıldığında, Occam’ın Usturası gerçekten de karar verme, problem çözme ve bilimsel araştırma üzerinde dramatik bir etki yaratabilir. Özünde basitliği ve verimliliği teşvik etmek yatar ve çok sayıda senaryoda gezinmek için değerli bir sezgisel yöntem sunar. Bakın biz insanlar normalde bunu yapamıyoruz.

Bununla birlikte, bu konu üzerine çok çalışmış bir uzman ya da özel eğitilmiş bir görevli değilseniz ihtiyatlı bir yaklaşım esastır. Alet (yani ustura) benzetmesi, kavramın belirli görevler için kullanılan hassas bir alete benzer şekilde seçici olarak kullanılması gerektiğini ima eder. Basitliğin açıklık ve etkililiğe yardımcı olduğu durumlarda üstünlük sağlasa da dikkatli olunması gerekmektedir. Bir konunun karmaşıklığının doğasına içkin olduğu durumlar vardır ve aşırı basitleştirme girişimleri, mantıksız bir şekilde, ilgili karmaşıklıkları daha da kötüleştirebilir.

Occam’ın Usturası’nın, her araç gibi, sınırlamaları olduğunun kabul edilmesi çok önemlidir. Uygulanması, bağlamsal nüansların ve belirli sorunların doğasında var olan karmaşıklığın anlaşılmasıyla yumuşatılmalıdır. Karmaşıklık, eldeki meselenin ayrılmaz bir parçası olduğunda onu kucaklamak, basitleştirmenin istemeden de olsa temel yönleri gizleyebileceği durumlarda kavrama karşı katı bir bağlılık kurmamak çok önemli hale gelir.

Bu ihtiyatlı duruş, dengeli ve ayırt edici bir yaklaşımın önemini vurgular. Occam’ın Usturası’nın etkinliği, evrensel uygulamada değil, basitlik anlayış ve sorun çözümü hedefleriyle uyumlu olduğunda stratejik olarak kullanılmasında yatmaktadır. Her araçta olduğu gibi, belirli bir senaryoda uygunluğunun dikkatlice değerlendirilmesi, Occam’ın Usturası’nın gelişigüzel bir araç haline gelmeden entelektüel araç setine olumlu katkıda bulunmasını sağlar.


Sonuç Yerine

Occam’ın Usturası’nın gündelik hayatımızdaki yerini ele alırken, kabul edelim ki bu ilke, karar verme ve sorun çözmenin Marie Kondo‘sudur. Kulağınıza fısıldayan, sizi zihinsel dağınıklıktan arındırmaya ve neşe uyandıran sadeliğe yönelmeye teşvik eden küçük, düzenli bir yaşam koçuna sahip olmak gibidir.

Yani, ister hayatınızı değiştirecek kararlar almayı düşünüyor, ister ilişkilerinizi çözmeye çalışıyor ya da sadece stresli bir ninja kaplumbağaya dönüşmeden zamanınızı yönetmeye çalışıyor olun, Occam’ın Usturası sizin ninja şurikeninizdir. Karmaşıklıkları kesip atarak size net bir yol ve daha az varoluşsal kırışıklık bırakır.

Uzun lafın kısası:

  1.  Şüpheye düştüğünüzde, konuyu ele alışınızı bir mikrodalga fırının kullanma kılavuzu gibi basit tutun. Occam’ın Usturası sadece felsefi bir araç değildir; hayatınızın İsviçre çakısıdır (buna tirbuşon da dahil ama her şişede işe yaramayabilir, bunu bir çözemediler..).
  • Kararlarınızı bir kedinin masadan bir şeyleri düşürmesi hassasiyetiyle alın: Basit, etkili ve biraz da yaramazca.

Hoşçakalın.

Yorum yapın

Emeğe Saygı :)