Siyasette Bilim ve Bu Bilimin Öncüllerine Giriş
Siyasetle bilim arasındaki gerilimli ilişkiyi ele almayı planlarken, geçtiğimiz günlerde katıldığım bir sempozyumda yaşanan ilginç bir olay beni bu yazıyı yazmaya yöneltti. Ülkede aktif şekilde siyaset yapan, yaklaşık 50 yıllık deneyime sahip bir politikacı, 1.5 saatlik konuşması boyunca 20’den fazla “bilişsel çelişki” ve “mantık hatası” sergileyince, bu durumu not alıp analiz etme ihtiyacı hissettim.
Ancak konuşma boyunca aldığım 15 sayfalık notlar, sempozyumdaki dostlarım arasında esprilere konu oldu. Bir arkadaşım gülerek, “Hocam, sen not alırken bile uzun yazıyorsun! Kafamızı karıştırmadan kısa bir metin yazmayı dene,” dedi. İşte bu yazı, hem o dostumun dileği hem de siyasette bilimsel yaklaşımın ne denli ihmal edildiğini düşündüğüm bir tartışmanın başlangıcı olarak ortaya çıktı.
Siyasette bilim, somut verilere dayalı, sistematik bir yöntemle bilgi üreten ve analiz yapan bir disiplin olarak, belli bir doğruluk ve nesnellik iddiası taşır. Ancak, bilimsel yöntem ve epistemoloji çerçevesinden bakıldığında, siyasette bilim olmayan unsurlar sıklıkla yanlış bir biçimde bilimsel çerçeveye oturtulmaya çalışılır. Bu makalenin amacı, siyasette bilim olmayan yöntem ve yaklaşımları netleştirmek ve siyaset biliminin sınırlarını belirgin hale getirmektir.
Şimdi (zaten) bu konu ile ilgili verdiğim derslerden küçük parçaları sizlerle paylaşayım.
Hemen başlayalım.
1. Siyaset ve Anekdot Anlatıcılığı
Birinci olarak, anekdot anlatıcılığı bilim üretmez ve sistem kurmaz. Anekdotlar, bireysel hikâyeler ve kişisel deneyimlerden oluşur; bunlar önemli ve etkileyici olabilir, ancak genelleme yapmak için yeterli bir dayanak oluşturmaz. Bilim, geniş veri kümeleri ve analitik çerçeveler üzerinden genelleme yapar; anekdotlar ise bilimsel metodolojinin merkezinde yer almaz. Örneğin, bir bireyin yaşadığı spesifik bir olay üzerinden tüm toplum hakkında sonuç çıkarmak, bilimsel nesnellikten uzak bir yaklaşımdır. Anekdotlar, kişisel tecrübelerin ötesine geçmeyen bir bağlam sundukları için sistematik bir bilgi üretimine katkıda bulunmazlar.
Yanlış Formül (Bilim Sanılan):
Anekdot = Genelleme + Sistematik Veri
Bu formül, bireysel hikâyelerden genel sonuçlara ulaşabileceğimizi varsayar. Ancak bireysel bir olay, genelleme yapmaya uygun değildir ve sistematik bir veri toplama sürecinden yoksundur.
Doğru Formül (Bilim Olan):
Geniş Veri Kümesi + Analitik Çerçeve = Genelleme
Bilimsel bilgi, yalnızca geniş bir veri kümesine dayanarak, bu verileri analiz eden bir çerçeveyle genellemeye ulaşabilir.
Bir vatandaşın pandemi sırasında ekonomik olarak zarar gördüğünü anlatması, kendi bağlamında haklı olabilir. Ancak bu deneyim üzerinden pandeminin tüm ekonomik etkilerini değerlendirmek yanıltıcıdır. Örneğin, aynı dönemde farklı sektörlerdeki insanlar farklı düzeylerde ekonomik kazanç veya kayıp yaşamıştır. Pandemi politikalarını analiz etmek için bu verilerin tamamının toplanması ve analiz edilmesi gerekir.
2. İdeolojik Çıkarımlar
İkinci olarak, ideolojik çıkarımlar ve normatif yaklaşımlar bilim değildir. Siyaset bilimi, mevcut durumları analiz etmeyi ve anlamayı hedefler; neyin nasıl olması gerektiği konusundaki normatif öneriler ise bilimsel araştırmanın alanı dışındadır. İdeolojik temelli yaklaşımlar, sıklıkla belirli bir siyasi görüşü haklı çıkarmak ya da savunmak için seçici bir şekilde veri kullanır. Bu, nesnel bir analizden çok öznel bir propagandaya dönüşebilir. Bilim, değer yargılarından arınmış bir şekilde olgulara odaklanır; bu nedenle, ideolojik çıkarımların bilimsel çalışma olarak sunulması yanlıştır.
Yanlış Formül (Bilim Sanılan):
İdeolojik Çıkarım = Bilimsel Nesnellik
Bu formül, ideolojik önyargıları bilimsel nesnellik olarak kabul eder. Ancak ideolojik çıkarımlar, değer yargılarına ve seçici bir veri kullanımına dayalıdır.
Doğru Formül (Bilim Olan):
Değer Yargılarından Arınmış Olgu Analizi = Bilimsel Nesnellik
Bilimsel analiz, yalnızca olgulara dayanır ve ideolojik önyargılardan tamamen arınmış olmalıdır.
Bir hükümetin sosyal yardım politikalarını “popülist” olarak tanımlayıp eleştirmek, bilimsel bir analiz değildir. Çünkü bu değerlendirme, ideolojik bir önyargı içerir. Sosyal yardım politikalarının etkilerini incelemek için, bu politikaların toplumdaki gelir eşitsizliği, yaşam kalitesi ve sosyal hareketlilik üzerindeki somut sonuçlarını değerlendirmek gerekir. Bu tür bir yaklaşım, politika analizinin daha sağlam temellere oturmasını sağlar.
3. Sansasyonel ve Spekülatif Söylemler
Üçüncü olarak, sansasyonel ve spekülatif söylemler bilim değildir. Özellikle modern siyasette, sansasyonel iddialar ve öngörüler, genellikle kamuoyu ilgisini çekmek veya politik bir hedefe ulaşmak amacıyla kullanılır. Ancak bu tür söylemler, bilimsel geçerlilik taşıyan bir metodolojiye dayanmaz. Siyaset bilimi, tahminlerde bulunabilir ancak bu tahminler somut verilere ve modellemelere dayanır. Spekülatif bir iddia, herhangi bir metodolojik çerçeveye oturmadığı sürece bilimsel bir değer taşımaz.
Yanlış Formül (Bilim Sanılan):
Spekülasyon = Veriye Dayalı Tahmin
Bu formül, spekülasyonların veriyle desteklenmese bile tahmin olarak kabul edilebileceğini iddia eder. Ancak spekülasyonlar genellikle bilimsel bir modelleme içermez.
Doğru Formül (Bilim Olan):
Somut Veriler + Modelleme = Bilimsel Tahmin
Bilimsel tahmin, somut verilere dayanır ve bu veriler analitik bir modelle işlenir.
Bir siyasi analistin “Bu seçimlerde kesinlikle şu parti kazanacak” demesi, spekülasyondur. Bu tahminin bir değeri olması için, seçim anketleri, demografik analizler ve geçmiş eğilimlere dayalı bir modelle desteklenmesi gerekir. Böyle bir yaklaşım, seçim tahminlerini daha güvenilir ve şeffaf hale getirir.
Devam edelim.
4. Rastgele Veri Seçimi ve Doğrulama Yanlılığı
Dördüncü olarak, rastgele veri seçimi ve doğrulama yanlılığı bilim değildir. Bilimsel araştırma, verilerin sistematik bir şekilde toplanmasını ve analiz edilmesini gerektirir. Ancak, siyasette sıkça rastlanan bir durum, yalnızca önceden belirlenmiş bir fikri destekleyen verilerin seçici bir şekilde kullanılmasıdır. Bu, doğrulama yanlılığı olarak adlandırılır ve bilimsel çalışmayı ciddi şekilde zedeler. Örneğin, yalnızca bir grubun davranışlarını analiz ederek toplumun tamamı hakkında genellemeler yapmak, bilimsel bir yaklaşım değildir.
Yanlış Formül (Bilim Sanılan):
Seçici Veri = Bilimsel Analiz
Bu formül, yalnızca belirli verilerin kullanıldığı bir analiz biçimini bilimsel olarak tanımlar. Ancak bu tür bir yaklaşım, bilimsel metodolojinin temellerini ihlal eder.
Doğru Formül (Bilim Olan):
Sistematik Veri Toplama + Tüm Verileri Değerlendirme = Bilimsel Analiz
Bilimsel analiz, tüm veri setlerini değerlendirmeyi ve sistematik bir şekilde veri toplamayı gerektirir.
Bir hükümetin eğitim reformlarını yalnızca kırsal bölgelerdeki sonuçlarına bakarak değerlendirmek seçici bir veri kullanımıdır. Eğitim reformlarının gerçek etkilerini anlamak için şehirlerdeki ve kırsaldaki sonuçların bir bütün olarak analiz edilmesi gerekir. Bu tür bir kapsamlı yaklaşım, politika analizlerinin daha anlamlı olmasını sağlar.
5. Kişisel Kanaat ve Sezgiler
Beşinci olarak, kişisel kanaatlere ve sezgilere dayalı analiz bilim değildir. Siyasette liderlerin ya da analistlerin kişisel sezgilerine dayanarak yaptıkları yorumlar, bilimsel bir değer taşımaz. Bilimsel bilgi, bireysel algıların ötesine geçerek ölçülebilir ve tekrarlanabilir sonuçlara dayanır. Kişisel kanaatler, karar alma süreçlerinde etkili olabilir ancak bilimsel bilgi üretimiyle karıştırılmamalıdır.
Yanlış Formül (Bilim Sanılan):
Sezgi = Ölçülebilir Bilgi
Bu formül, sezgilerin bilimsel bilgiyle aynı düzlemde değerlendirilebileceğini iddia eder. Ancak sezgiler ölçülebilir değildir ve tekrarlanabilirlikten yoksundur.
Doğru Formül (Bilim Olan):
Ölçülebilir Veriler + Tekrarlanabilir Bulgular = Bilim
Bilimsel bilgi, ölçülebilir verilere dayanır ve bu veriler bağımsız olarak tekrar edilebilir olmalıdır.
Bir liderin “Bu politikaların halkımız için iyi olduğunu hissediyorum” demesi, bilimsel bir bilgi sunmaz. Bunun yerine, bu politikaların etkilerini ölçen somut veriler sunulmalı ve bu veriler, bağımsız araştırmalar tarafından doğrulanabilmelidir. Bu tür bir yaklaşım, politikaların etkisini daha objektif bir şekilde değerlendirmeye olanak tanır.
Son olarak, karmaşık sosyopolitik dinamikleri indirgemeci bir biçimde açıklamaya çalışan yaklaşımlar bilim değildir. Sosyal ve siyasal olaylar, genellikle çok sayıda değişkenin etkileşimiyle ortaya çıkar. Ancak, indirgemeci yaklaşımlar, bu karmaşıklığı göz ardı ederek basit ve genellikle yanıltıcı açıklamalar sunar. Örneğin, bir toplumsal hareketin yalnızca ekonomik nedenlere dayandırılması, diğer kültürel, politik ve tarihsel etkenleri dışladığı için eksik bir analiz sunar. Siyaset bilimi, bu tür karmaşık dinamikleri bir bütün olarak ele alır ve indirgemecilikten kaçınır.
Umarım bu kısa yazı herkesi mutlu eder çünkü bir sonraki yazı oldukça uzun olacak ve belki de 2 ayrı bölümde yayınlamam gerekecek.
Hoşçakalın.