​Kişisel Gelişim
Photo of author

Sorular ve Cevaplar (2. Bölüm) (2024)

Sorular ve Cevaplar serisinin ilk bölümünü bu bağlantı üzerinden okumanızı özellikle önermekteyim.

Terapi çalışmalarımda aldığım soruları birleştirerek sorularınıza kalıcı cevaplar vermeye devam ediyorum. Lafı uzatmadan başlayalım.


Psikolojik korku gerçek bir tehlike mi içerir?

Psikolojik korku, aslında somut veya ani bir tehlikeye dayanmaz. Bu korku, gelecekte olabilecek şeylerden, yani olasılıklardan kaynaklanır. Zihnimiz “şimdi”de değil, gelecekte olabilecek senaryolara odaklandığında, bir endişe ve kaygı boşluğu oluşur. Bu boşlukta sürekli olarak “ya olursa?” düşüncesi döner ve bu düşünce, kişiyi sürekli bir huzursuzluk ve gerginlik içinde tutar. Korku, genellikle gelecekle ilgili varsayımlar ve belirsizliklerden beslendiği için, şimdi yaşanan bir tehlikeden değil, gelecekte yaşanabileceği düşünülen olaylardan doğar. Bu durum, zihnin gelecekteki projeksiyonlarına bağlı kalarak sürekli bir endişe hali yaratır.


Neden zihnimiz sürekli gelecekle uğraşır ve şimdi ile bağlantı kurmakta zorlanır?

Zihin, geçmiş ve gelecek üzerinden işleyen bir yapıdır. Şimdiye odaklanmak yerine, sürekli olarak gelecekteki olasılıkları planlama ve geçmiş deneyimlere dayanarak kendini güvence altına alma eğilimindedir. Bu, egonun kendini savunma ve güvende hissetme mekanizmalarından kaynaklanır. Ancak bu, zihnin bizi sürekli bir tehdit altında hissetmesine yol açar çünkü ego, kendini sürekli olarak potansiyel bir tehlikenin yakınında hisseder. Dolayısıyla, zihinle özdeşleşmek, bir nevi geçmişin yükünü ve geleceğin belirsizliğini taşıyarak şimdiki anı göz ardı etmeye neden olur. Bu durum, “Şimdi” ile temas kurmayı zorlaştırır çünkü zihin, şimdi anını onurlandırmak ve kabul etmek yerine onu kaçırmaya eğilimlidir.


Ego neden kendini sürekli tehdit altında hisseder?

Ego, zihnin yarattığı bir kimlik olduğu için aslında gerçek ve somut bir varlığı yoktur. Bu nedenle, kendi varlığını sürdürmek ve güçlendirmek adına sürekli olarak tehdit altında hisseder. Dışarıdan güçlü görünse de, içsel olarak güvensizdir ve her an yok olma tehlikesi yaşadığına inanır. Ego, sürekli olarak kendini savunmak, haklı çıkmak ve güvence altında hissetmek ister. Bu nedenle, en küçük bir eleştiride veya başarısızlıkta bile tehdit altında olduğunu düşünür. Ego, zihinsel bir pozisyona ya da kimliğe bağlandığında, bu kimlikte herhangi bir sarsıntı yaşandığında kendini yok olma tehlikesiyle karşı karşıya hisseder. Bu korkunun kökeninde, egonun yok olma, yani ölüm korkusu yatmaktadır. Ego, varlığını devam ettirmek için sürekli savunma durumundadır ve bu da kendini tehdit altında hissetmesine yol açar.


Korku duygusu nereden gelir ve neden bu kadar güçlüdür?

Korku, bedensel olarak zihnin tehlike algısına verdiği bir tepkidir. Zihin, sürekli olarak egoya, yani zihinsel benliğe tehlike mesajı verir. “Tehlike altındayım, tehdit altındayım” mesajı sürekli bir korku yaratır. Kaybetme, başarısız olma, eleştirilme gibi pek çok korku türü, aslında egonun varlığını koruma çabasının dışa vurumudur. Nihai olarak, tüm korkuların kökeninde egonun yok olma, yani ölüm korkusu bulunur. Ego için ölüm, her an köşede bekleyen kaçınılmaz bir tehlike gibi algılanır. Bu nedenle, hayatımızın pek çok alanına yayılan bu ölüm korkusu, günlük yaşamdaki kararlarımızı, ilişkilerimizi ve eylemlerimizi etkiler.

Sorular ve Cevaplar (2. Bölüm) (2024)
Sorular ve Cevaplar (2. Bölüm) (2024)

Neden sürekli haklı çıkma ihtiyacı hissederiz?

Haklı çıkma ihtiyacı, egonun kendini koruma mekanizmalarından biridir. Ego, zihinsel bir pozisyon veya düşünceyle özdeşleştiğinde, bu pozisyonda haksız çıkmak, onun yok olma tehdidiyle yüzleşmesine neden olur. Bir tartışmada bile haklı çıkmak, egonun varlığını devam ettirme çabasının bir parçasıdır. Ego, zihinsel bir pozisyonla özdeşleştiği için haksız çıkmayı, varlığının tehdit altında olması olarak algılar. Bu nedenle, insanlar çoğu zaman kendi görüşlerini savunmak için gereksiz bir direnç ve inat gösterirler. Bu haklı çıkma ihtiyacı, aslında egonun hayatta kalma içgüdüsünün bir yansımasıdır.


Egoyla özdeşleşmeyi bırakmak, haklı olma gereksinimimizi nasıl etkiler?

Ego ile özdeşleşmeyi bıraktığımızda, haklı çıkma gereksinimi ortadan kalkar çünkü benlik algımız, artık zihinsel bir pozisyona ya da kimliğe bağlı değildir. Bu durumda, haklı ya da haksız olmak, benliğimiz için bir anlam ifade etmez ve egonun savunma mekanizmaları devre dışı kalır. Artık düşüncelerimizi ve hislerimizi açıkça ifade edebiliriz, ancak bunu yaparken saldırgan ya da savunmacı bir tavır içinde olmayız. Benlik duygumuzu zihinden değil, daha derin bir yerden aldığımız için kendimizi savunma ihtiyacı hissetmeyiz. Bu durumda, kimlik algımız zihinsel bir pozisyondan çok daha içsel ve gerçek bir kaynağa dayanır.


İçsel savunma mekanizmalarımızı nasıl fark edebiliriz?

İçsel savunma mekanizmalarımıza dikkat ederek, zihinsel kalıplarımızı bilinçlendirebiliriz. Özellikle neyi savunduğumuzu sorgulayarak, illüzyonları ve zihnimizin yarattığı hayali kimlikleri görebiliriz. Kendimize şu soruyu sormak faydalı olabilir: “Ben neyi savunuyorum?” Bu sorgulama, zihnimizin yarattığı yanılsamalara ışık tutar ve sonuç olarak bu yanılsamalarla özdeşleşmeyi bırakmamıza yardımcı olur. Bilinçli bir tanık olduğumuzda, savunma kalıpları yavaş yavaş çözülür ve ilişkilerdeki gereksiz çatışmalar ve güç oyunları sona erer. Başkaları üzerinde güç kurma çabası, aslında içsel zayıflığımızı örtmek için giydiğimiz bir kuvvet maskesidir.


Şimdiki anın gücünü nasıl deneyimleyebiliriz?

Şimdiki anın gücünü deneyimlemek, zihnimizle kurduğumuz özdeşleşmeyi bırakmaktan geçer. Zihin, geçmişte yaşanmış anılara ve gelecekteki beklentilere odaklanarak şimdiki anı yadsır. Ancak, şimdiki anla kurulan derin bir bağlantı, bize zihnin sınırlarının ötesinde bir varlık alanına erişim sağlar. Şimdiki an, tüm yaşamın geliştiği yerdir; var olan tek gerçek zamandır. Geçmişteki olaylar da, gelecekteki olaylar da aslında sadece “şimdi”de yaşanır. Şimdiki anla bağlantıya geçtiğimizde, zihinsel karmaşadan kurtulur ve içsel bir dinginlik hissederiz.

Sorular ve Cevaplar (2. Bölüm) (2024)
Sorular ve Cevaplar (2. Bölüm) (2024)

Zihin neden sürekli geçmiş ve gelecekle meşgul olur?

Zihin, kimlik arayışını geçmişte yaşanmış anılar ve gelecekteki hayaller üzerinden kurar. Geçmiş, zihne bir kimlik sağlar; gelecek ise ona bir kurtuluş ve doyum vaadi sunar. Bu yüzden zihin, sürekli olarak geçmişe ve geleceğe odaklanır ve şimdiki anı kabullenme ve onun içinde olma konusunda isteksizlik gösterir. Geçmişin verdiği kimlik ve geleceğin sunduğu umut, zihni bir tür zaman kapanına hapseder ve bu da zihinle özdeşleşen kişinin yaşamını kontrol altına alır. Bu zorlanma, geçmişe bağımlı bir kimlik ve gelecekte aranan bir kurtuluş illüzyonuna dayandığı için ortaya çıkar.


Neden şimdiki an en değerli şey olarak kabul edilir?

Şimdiki an, var olan tek gerçeklik olduğu için en değerli şeydir. Tüm yaşamımızın geliştiği ve şekillendiği yer şimdiki andır. Geçmiş ya da gelecek, sadece zihnimizde yarattığımız birer projeksiyondur. Şimdiki an, bize tüm varoluşu deneyimleme fırsatı sunar; içsel gücümüzün kaynağıdır. Zihin geçmiş ve gelecekle meşgulken, şimdiki an bize varoluşun en saf ve dolaysız halini sunar. Yaşamın özü, sadece ve sadece şimdi yaşanabilir. Bu yüzden, geçmiş ve geleceğe ziyaretler yaparak şimdiki anda yaşamayı öğrenmek, hayatımızın merkezine oturması gereken bir bilinç durumudur.

Hoşçakalın.

Yorum yapın

Emeğe Saygı :)