Strateji & Yönetim ​Siyaset Bilimi Genel
Photo of author

Şirketler, STK’lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (+) Yolu

Kuşakların Tanımı ve Kuşak Farkı Kavramı Nedir?

Giriş

Yeni bir neslin tanımlanması ilgi çeken bir konudur. Yeni bir neslin ortaya çıktığını nasıl anlayabiliriz? Bu soru demograflar, sosyologlar, tarihçiler ve diğer akademisyenler arasında sıklıkla tartışılmakta olup, her bir kuşağı tanımlayan kesin özellikler konusunda farklı bakış açılarına sahiptirler.

Bence her kuşak birbirinden farklı olsa da oluşum yıllarında benzer küresel koşulları deneyimlemiş bireyler genellikle ortak özellikler sergiler.

X Kuşağı, Y Kuşağı ve Z Kuşağı’nın tanımlanmasına ilişkin kayda değer bir söylem mevcut olup, bu kuşakların sınırlarının sürekli olarak yeniden değerlendirilmesi, tanımlarında sürekli bir değişim olmasına yol açmaktadır. Gelin isterseniz öncelikle klasik listeye bir göz atalım:

  1. Sessiz Nesil (The Silent Generation): Bu nesil, genellikle 1928 ile 1945 yılları arasında doğan bireyleri kapsar. Bu nesil, Büyük Buhran ve II. Dünya Savaşı dönemlerine tanıklık etti.
  2. Baby Boomers: Baby Boomers nesli, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde, yaklaşık olarak 1946 ile 1964 yılları arasında doğanları içerir. Bu dönemde doğanlar, büyük bir nüfus artışına neden oldular.
  3. Kuşak X (Generation X): Kuşak X, 1965 ile 1980 yılları arasında doğanları ifade eder. Bu nesil, teknoloji ve kültürel değişimlerin önemli bir parçası olarak büyüdü.
  4. Y Kuşağı (Millennials): Genellikle 1981 ile 1996 yılları arasında doğan Y Kuşağı, dijital teknolojinin yükselişi ve internetin yaygınlaşmasıyla büyüdü. Bu nesil, sosyal medyanın ve dijital iletişimin etkilerini yoğun bir şekilde hissetti.
  5. Z Kuşağı: Z Kuşağı, 1997’den itibaren doğanları içerir. Bu nesil, dijital çağın tam ortasında büyüdü ve teknolojiyle iç içe büyüdü.
  6. Alfa Kuşağı: Alfa Kuşağı, 2010’ların sonlarından itibaren doğan çocukları ifade eder. Henüz çok genç olan bu nesil, teknolojinin daha da ileri seviyelere taşındığı bir dünyada büyümektedir.

Hangi tanım kullanılırsa kullanılsın, Z Kuşağı’na mensup bireylerin 11 Eylül 2001 tarihinde erken çocukluk dönemlerinde oldukları yaygın olarak kabul edilmektedir. Büyük Buhran’dan bu yana dünya çapında yaşanan en şiddetli ve uzun süreli ekonomik krizin sona erdiği 2008 yılında ise yaklaşık on yaşına ulaşmışlardı. Pek çok kişi 2020 yılında küresel pandeminin neden olduğu çeşitli aksaklıkların ortasında liseye geçiş yaptı, lise sonrası eğitime başladı veya iş gücüne katıldı.

Günümüzün genç profesyonelleri, uzaktan ve hibrit çalışma düzenlemelerini, kaynaklardaki kalıcı sınırlamaları, çalışanlara dayatılan artan beklentileri ve çok çeşitli bireyler için garantili teşviklerin azalan yaygınlığını kapsayan “yeni normal” ile karakterize edilen bir dönemde profesyonel yolculuklarına başlıyorlar. Başlangıçtan itibaren bu bireyler, kariyerlerinde gecikmeler yaşayan önemli sayıda Y kuşağının yanı sıra profesyonel yörüngelerinde aksaklıklarla karşılaşan daha deneyimli profesyonellerin rekabetçiliğiyle yüzleşiyorlar.

Y kuşağı 1990’larda barış ve refahla karakterize edilen bir dönemde ortaya çıkarken, Z kuşağı 2000’lerde savaş, belirsizlik, durgunluk ve devam eden küresel salgının ortasında reşit oldu. Söz konusu bireyler, önemli dönüşümler ve süregelen huzursuzluklarla karakterize edilen bir dönemden önemli ölçüde etkilendiler.

Kuşkusuz, profesyonel alanda genç ve deneyimsiz olmanın bazı yönleri nesiller boyunca devam etmektedir. Birbirini takip eden her kuşak, kendine özgü bir gelişimsel arka plana sahiptir ve profesyonel alana, mevcut normları istemeden de olsa bozma eğilimiyle girmekte, böylece öncelikle kendi dönemlerini şekillendiren tarihsel koşullardan etkilenen yeni ve öngörülemeyen yaklaşımlar ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, X Kuşağı’ndan Y Kuşağı’na ve Z Kuşağı’na olan kuşak değişimleri incelendiğinde fark edilebilir modeller gözlemlenebilir.

Kolektif bir varlık grubu olarak Z Kuşağı, işgücü piyasasındaki değişiklikleri tetikleyen önemli tarihsel faktörlerin devam eden ilerlemesini ve potansiyel olarak zirvesini temsil etmektedir. Bu değişiklikler, farklı yaş gruplarındaki bireyler için çalışma ortamını yeniden tanımlamaya bazı konularda hazırlanıyor, bazı konularda ise devam ediyor.

Küreselleşme, küresel ölçekte ülkeler, toplumlar ve ekonomiler arasında artan birbirine bağlılık ve karşılıklı bağımlılık sürecini ifade eder. Onların çağında dünyada:

– Teknoloji büyük bir hızla ilerliyor.

– Geleneksel istihdam istikrarının ölümü gerçekleşiyor

– Ezici bir bilgi akışı kavramı her tecrübe grubunu eziyor

– Her olay artık çok daha hızlı ve ardı ardına gerçekleşiyor (Gündemin saydamlaşması)

– İnsan çeşitliliğinin artırılması ihtiyacı hissediliyor.

Şu ana kadar yazdığım her kelime bu konudaki literatürün Z nesline atfettiği kaynakları ve etkileşim tiplerini tarif ediyor fakat ben bunlara bazı noktalarda katılmıyorum. Bence olan şey daha başka bir durum ve bu durum açıklanmalı.

Açıkçası kendi perspektifimden baktığımda Z kuşağının önceki kuşaklarla kıyaslanmasında önemli farklılıklar göstermediğini düşünüyorum. Aslında, bu önemli tarihsel dönüşümleri kolektif olarak yaşadığımız açıktır. Farklı bir bakış açısıyla, Z Kuşağı farklı ve yeni bir çalışan kategorisini temsil etmekte ve böylece işgücünde kuşak dinamiklerine bağlı olarak süregelen önemli değişimin doruk noktasına ulaşmasını kolaylaştırmaktadır. O kadar.

Şirketler, STK'lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (?) Yolu
Şirketler, STK’lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (?) Yolu

Onlar Gerçekte Kim?

İsterseniz konu ile ilgili literatürün biraz dışına çıkıp kendi fikirlerimi sizlerle paylaşayım.

Bence Z Kuşağı; aslında doğuştan itibaren dijital bir ortamda büyüyen bireylerin ilk kuşağı olarak tanımlanabilir. Sonrasında Alfa ve Beta kuşakları da bu bloğun içerisinde.Yani diğer kuşaklar da onları yakalayabielcek araçların tamamına sahip. Çok fazla dramatizasyona gerek yok ama bu durum önemli değildir anlamı da çıkmasın.

İnsan kuşağı dinamiklerinin karmaşık dokusunda Z Kuşağı, kendine has özellikleri ve bakış açılarıyla belirginleşen farklı bir kohort olarak ortaya çıkmaktadır. Her kuşak kendine özgü niteliklere ve dünya görüşlerine sahip olsa da Z Kuşağını daha kıdemli meslektaşlarından ayıran önemli farklılıkları ve önemli yakınlaşma noktalarını tanımlamak biraz daha ince detay gerektiriyor.

Z Kuşağı üyeleri, yaygın kablosuz internet erişimi, teknolojinin kapsamlı entegrasyonu, içerik bolluğu ve anlık memnuniyet talebi ile karakterize edilen bir bağlamda bilişsel yetenekler, eğitim stratejileri ve iletişim becerileri geliştirmiştir. Bireyler, sosyal medya, arama motorları ve anlık mesajlaşma gibi çeşitli dijital platformları kullanarak birbirleriyle bağlantı kurmakta ve herhangi bir soruyu anında ve sürekli olarak ele almak için geniş bir bilgi yelpazesine erişmektedir. Sonuç olarak, Z kuşağına mensup çok sayıda birey, liderler ve yöneticiler tarafından sıklıkla algılanan gelişimleri ve yetenekleri açısından oldukça gelişmiş görünmektedir.

Çünkü eski yaş grupları yeniliklerin sadece ana noktalarına göz atıyor. Z nesli ise kılcal damarlarını merak ediyor ve kullanıyor. Bu nesli 2 ana ve toplam 4 alt başlıkta hızla ele alabileceğimizi düşünüyorum. Haydi başlayalım.

Öne Çıkan Farklılıklar:

Dijital Çağın Dijital Yerlileri: Z Kuşağı, tamamen dijital çağda büyüyen ilk gruptur ve bu durum iletişim, sosyalleşme ve problem çözme becerilerini derinden şekillendirmiştir. Akıllı telefonların, sosyal medyanın ve çevrimiçi platformların karmaşık arazisinde sorunsuzca gezinen dijital yerlilerdir. Buna karşılık, Baby Boomers ve X Kuşağı gibi daha eski kuşaklar, dijital devrimin yaşamları boyunca ortaya çıkışına tanıklık etmiş, bu değişikliklerin içinde “yeniden doğmak” yerine onlara “uyum” sağlamışlardır (Ya da sağlar gibi yapmışlardır).

Değerler ve Sosyal Aktivizm: Bir diğer önemli ayrım da Z Kuşağı’nın sahip olduğu değerlerde yatmaktadır. Onlar yüksek bir sosyal sorumluluk ve aktivizm duygusu sergilemekte, genellikle çevresel sürdürülebilirlik, çeşitlilik ve kapsayıcılıkla ilgili nedenleri savunmaktadırlar. Bu durum, oluşum yıllarında farklı önceliklere sahip olabilen ve zamanlarının sosyal ve siyasi bağlamları tarafından şekillendirilen eski nesillerle tezat oluşturmaktadır.

Önemli Yakınlaşma Noktaları:

Bağlantı Kurma Arzusu: Yetiştirilme tarzı ve değerlerdeki farklılıklara rağmen, insanların doğuştan gelen bağlantı ve aidiyet arzusunda derin bir yakınlaşma vardır. Z kuşağı da kendilerinden öncekiler gibi anlamlı ilişkiler ve bağlantılar arıyor. Yöntemler ve platformlar farklı olabilir, ancak temel ihtiyaç değişmeden kalır. Giderek dijitalleşen bir dünyada insani bağların önemi değişmiyor. Sadece bakındıkları yer farklı. Onları sıklıkla Youtube, Twitter ve İnstagram’da aktif olurken görebilirsiniz.

Toplumsal Zorlukların Üstesinden Gelmek: İster ekonomik durgunluklar ister siyasi çalkantılar ya da küresel krizler olsun, her kuşak kendine özgü toplumsal zorluklarla karşılaşmıştır. Z kuşağı da kendilerinden öncekiler gibi hızla değişen dünyanın karmaşık ortamında yollarını bulmak zorundadır. Kendi fırtınalarını atlatmış ve daha bilge ve daha dirençli olarak ortaya çıkmış eski nesillerin deneyimlerinden değerli dersler çıkarabilirler. Bakın çıkartıyorlar da diyemiyorum. Ders çıkartmak bir olasılıktır ve tüm nesil bunu yapar demek oldukça zor.

Kuşak çeşitliliğinin büyük mozaiğinde Z Kuşağı, insanlığın sürekli gelişen doğasının bir kanıtı olarak duruyor. Bu farklılıklar ve yakınlaşmalar, dünya değişse de insan deneyiminin temel yönlerinin devam ettiğini ve nesilleri zaman ve mekân boyunca birbirine bağladığını hatırlatıyor. Bu dinamikleri anlamak, ortak insanlık tarihimizin zenginliğini ve geleceğin zorluklarıyla yüzleşirken iş birliği ve büyüme potansiyelini takdir etmemizi sağlar.

Bunu başarmak içinse onları aramıza doğru şekilde katmalıyız. İnsan kaynakları uzmanları ve liderler bu konuda en yüksek çabayı göstermesi gereken iki ana hat oalrak göze çarpıyor.

Şirketler, STK'lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (?) Yolu
Şirketler, STK’lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (?) Yolu

Şirketlerin Z Kuşağını Çekmesinin 6 Yolu

Helikopter Ebeveynlik Fenomeni

Bilginin yaygınlaşması, Z kuşağına mensup bireyler arasında gözlemlenen ileri bilgi ve olgunluğa katkıda bulunmuştur. Bununla birlikte, helikopter ebeveynlik olgusunun da bu kuşağın oluşum yıllarında daha önce görülmemiş seviyelere ulaşmış olması dikkat çekicidir.

Helikopter ebeveynlerin karakteristik özellikleri, çocuklarıyla ilgili her sorun ve yaşantıya aşırı düzeyde müdahale etme eğilimindedir. Bu ebeveynler, çocuklarının karşılaştığı sorunları çözebilecek yeteneklere sahip olmalarına rağmen, çocuklarına bu sorunları kendilerine bırakmadan önce her türlü mücadeleyi üzerlerine alır. Ayrıca, çocuklarının okul hayatı ve akademik başarılarına fazla ilgi gösterir, çocuklarının yaşamlarını detaylı bir şekilde planlar, yönlendirir ve onların adına katılacakları etkinliklere ve kurslara karar verirler. Bu tutumlar, ebeveynlerin çocuklarının geleceklerini sıkı bir şekilde şekillendirme amacı taşırken görülen davranışlardır

Helikopter ebeveynlik anlayışına sahip anne ve babalar, çocuklarının sadece akademik başarılarına değil, aynı zamanda tüm yaşam alanlarına müdahale etme eğilimindedirler. Bu, çocuklarının tercihlerini ve isteklerini sormadan veya bunları önemsemeksizin gerçekleştirilen bir müdahaledir. Bu davranışların temelinde, ebeveynlerin kendi egolarının yattığı kolaylıkla görülebilir.

Gerçekten de, ebeveynlerin iletişim tarzları, helikopter ebeveyn tutumunun altında yatan nedenleri aydınlatır. Bu tür ebeveynler, genellikle “Bugün biz resim yapalım” veya “Okulda bugün yıldız aldık” gibi çoğul özne kullanarak, çocuklarının adına konuşmayı tercih ederler. Bu iletişim biçimi, dışarıdan bakıldığında karşılıklı, yoğun ve etkili bir iletişim olarak görünebilir, ancak içeriği incelendiğinde, iletişimde sadece çocuktan beklenen ideal davranışlar, beklentiler, sorumluluklar ve önerilerin bulunduğu görülür. Bu durum, çocukların kendi düşünce ve tercihlerini ifade etme özgürlüğünün sınırlanmasına yol açabilir ve uzun vadede çocukların özsaygılarını etkileyebilir.

İlerleyen bölümlerde ele alacağım 6 başlığı helikopter ebeveynlik tanımı altında incelediğimi hatırlatmak isterim. Helikopter ebeveynlik tanımı, sınırları daha çok psikolojiye girdiği ve çocukluk örüntülerini içerdiği için bu makalede bilerek detaylı şekilde ele alınmamıştır. Zaten bu konuda verdiğim bir eğitim grubu var ve inanın çok kısa şekilde anlatılabilecek bir bilgi bütünü değil. Özel zaman ve emek lazım.

Bazen İngilizce altyazılı video linki koyduğum için eleştiriyorum fakat kimse kusura bakmasın. Yurtdışı kaynakları ülkemizdeki kopya ya da taklit içeriklerden çok daha iyi. Eğer konuyu bu noktada kapamazsanız da üzülmeyin. Zaten yazıda bu detaylara farklı yerlerde değinmeye çalışıyorum. Sizce aşağıdaki videonun helikopter ebeveynlik sunularını gençler üzerinde yansıtması bu videoda hissediliyor mu? Belki de hissedilmiyordur. Bilemem.


Z kuşağı aşırı derecede korunmak, eğlendirilmek ya da kendilerine hizmet edilmesini istemez.

Çok sayıda yönetici, performanslarına bakılmaksızın genç çalışanları aşırı derecede takdir etmeleri, yalnızca kişisel ilgi alanları ve yetkinlikleriyle uyumlu alanlara katılımlarını kolaylaştırmaları, onlara yalnızca katılımları için ödüller vermeleri, esnek çalışma programları sağlamaları, çalışma ortamına bir eğlence unsuru katmaya çalışmaları ve esasen kendi kendilerini yönetmelerine izin vermeleri gerektiği yönünde tavsiyeler almaktadır (?).

Gerçekten de uygulama alanında, yukarıda bahsedilen bilgiler rehberlik değerinden yoksundur. Bu ifade, çeşitli yaş gruplarından giderek artan sayıda bireyin farklı ölçülerde de olsa uzaktan çalışmayı tercih ettiği mevcut bağlamda özellikle geçerlilik taşımamaktadır. Zaten Z kuşağının sürekli ayrıcalık talep etmek gibi bir görgüsü de sıklıkla benim gözlemlemediğim bir durum dolayısıyla literatürde bu var , ben de yazayım diyemem. O istekler çoğunlukla helikopter ebeveyn kalıntılarını işyerinde de aramakla ilgili. Yani iki durum farklı şeyleri kastediyor.

Aslında Z neslinin genç bireyleri sadakatsizlik, kırılganlık, tembellik, açgözlülük, saygısızlık, uygunsuz davranışlar ya da odaklanmayı sürdürme gibi özellikler sergilememektedir. Daha deneyimli meslektaşlarına benzer şekilde, genç bireylerin çoğunluğu işyerindeki katkılarına gerçek bir saygı gösteren liderler istemektedir. Bireyler, eylemleri ne olursa olsun sadece başarılıymış gibi davranan liderler yerine, kendilerini pratik alanda zafere hazırlama ve etkili bir şekilde yönlendirme becerisine sahip liderler arzulamaktadır.

Kuşkusuz, günümüz gençliği daha fazla maddi ücret, iş düzenlemelerinde daha fazla esneklik, beceri gelişimi için genişletilmiş fırsatlar, teşvik edici projelere katılım ve karar alma süreçlerinde yer alan etkili kişilere daha fazla erişim arzusu sergilemektedir. Söz konusu bireyler, çeşitli öğelerin veya deneyimlerin miktarının artmasına yönelik bir arzu ifade etmektedir. Ancak, bu faydalardan herhangi birinin çaba veya yardım olmaksızın kolayca sağlanması beklenmemektedir. Birey, zaten arzu ettiği sonuca ulaşmak için gereken kesin eylemleri kapsamlı bir şekilde anlama arzusunu ifade etmektedir.

Şimdi, kendinize sormanızı istiyorum; Z Kuşağı ile ilgili olarak hangi eylemleri gerçekleştirmeyi veya bunlardan kaçınmayı düşünüyorsunuz?

Korkmayın, aslında Z kuşağı belirgin bir farklılık göstermemektedir. Z kuşağına mensup bireyler, özellikle de şu anda 26 yaşın altında olanlar, istihdam olanakları ararken, önceki kuşaklar tarafından önemli bir öncelik verilmemiş olabilecek faktörlere karşı daha yüksek bir dikkat düzeyi sergileyecektir.

Bu nedenle, kuruluşların dikkat etmesi gereken en önemli nokta, bu son derece dinamik demografiye etkili bir şekilde hitap etmek için özel önlemler almaktır. Gerisi basit.

Mevcut iş ortamında, Z Kuşağının tercihleri ve beklentileri göz önüne alındığında, kuruluşların çeşitliliğe ve sosyal etkiye öncelik vermesi zorunlu hale gelmiştir. Çeşitlilik içeren yapısı ve sosyal amaçlara olan güçlü bağlılığıyla tanınan bu özel kuşak, olumlu toplumsal dönüşüme aktif olarak katkıda bulunan ve çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık ilkelerini destekleyen şirketleri desteklemeye büyük önem vermektedir.

Z kuşağının tüketici davranışları, temel değerlerinin bir göstergesidir. Bireyler, sadece yüzeysel hayırseverlik eylemlerini aşan ve bunun yerine toplumda olumlu bir değişim yaratmaya yönelik gerçek bir adanmışlık sergileyen işletmeleri destekleme eğilimi sergileme eğilimindedir. Bu bağlılık sadece kurumsal sosyal sorumluluğu değil, aynı zamanda işgücü, politikalar ve uygulamalar da dahil olmak üzere kuruluşun temel yönlerini de kapsamaktadır.

İşgücü piyasasıyla ilgili olarak, iş arayan Z kuşağından bireyler, kişisel değerleriyle uyumluluk gösteren işverenlere yönelmektedir. Bu bireyler, bir şirketin çeşitlilik ve sosyal etkiye olan bağlılığının işaretleri için iş tanımlarını dikkatle incelemekle kalmayıp, aynı zamanda sosyal medya ve çevrimiçi platformlar aracılığıyla muhtemel işverenler hakkında aktif olarak bilgi arayarak ayırt edici ve proaktif bir tutum sergilemektedir. Paydaşlar, bir kurumun çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığı kurum kültürünün temel bileşenleri olarak benimsediğini kanıtlamaya çalışmaktadır.

Z Kuşağı demografisinden yetenekleri etkili bir şekilde çekmek ve elde tutmak için, şirketlerin çeşitliliğe sahip bir işgücü yetiştirme ve kapsayıcı bir ortamı teşvik etme çabalarına ilişkin şeffaflık göstermeleri zorunludur. Şeffaflığın teşvik edilmesi iş tanımlarını da kapsamalı ve şirketler çeşitliliğe ve sosyal etkiye olan bağlılıklarını açıkça vurgulamaya teşvik edilmelidir. Bu değerlerin sadece sıralanması arzu edilen yaklaşımın gerisinde kalmaktadır; şirketler çabalarını ve sonuçlarını somut örneklerle ortaya koymalıdır.

Ayrıca, daha iş başlamadan, mülakat prosedürü sırasında adaylar çeşitlilik ve bunun toplumsal sonuçlarıyla ilgili konuşmalar yapmayı beklemektedir. Kullanıcı, şirketin hem istihdam öncesi hem de sonrası aşamaları kapsayacak şekilde, yeterince temsil edilmeyen gruplara destek sağlanmasına ilişkin stratejileri hakkında bilgi edinmeye ilgi duyduğunu ifade etmektedir. Bunlar mentorluk girişimlerini, kariyer ilerlemesi beklentilerini ve iş yerinde kapsayıcı bir ortam geliştiren politikaları kapsamaktadır.

Bu şirket içi çabalara ek olarak, şirketlerin sosyal etkiye olan bağlılıklarını yakın çevrelerinin ötesine taşımaları ve daha geniş bir toplumu kapsamaları zorunludur. Bu, marjinalleştirilmiş topluluklara burs ve iş temelli öğrenme fırsatlarının sağlanmasını, yerel kar amacı gütmeyen kuruluşlara destek verilmesini veya hem çevre hem de toplum için bir bütün olarak fayda sağlayan sürdürülebilir iş uygulamalarının benimsenmesini kapsayabilir.

Mesela şirketler dışında düşürsek, Türk siyasal partileri bu konuda sıklıkla sınıfta kalmaktadır çünkü siyasal partiler nepotizmin hala en büyük kaleleridir. Ayrıca ideolojiler statik kapsama alanları dolayısıyla Z nesli tarafından itici bulunabilir. Benzer şekilde uluslararası STK’lar da bu noktayı çok iyi tecrübe ettiğinden olabilecek en ileri ideoloji karşıtı söylemleri kullanarak radikal Z kuşağı sınıfları oluşturmada oldukça başarılıdır…

Şirketler, STK'lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (?) Yolu
Şirketler, STK’lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (+) Yolu

Ücretlendirme ve Mesleki İlerleme Beklentilerine İlişkin Şeffaflığın Vurgulanması

Yoğun rekabet, iş ekonomisi seçeneklerinin yaygınlığı ve Z Kuşağı çalışanlarını cezbetme ve elde tutma ihtiyacı ile karakterize edilen çağdaş işgücü piyasasında, ücret ve ilerleme beklentilerine ilişkin bilgilerin açıkça iletilmesi büyük önem kazanmıştır. Pratik zihniyetleriyle tanınan Z kuşağına mensup bireyler, işgücü piyasasındaki değerlerine ilişkin güçlü bir anlayışa sahiptir. Sonuç olarak, potansiyel işverenlerin adil bir ücretlendirme sağlamadığını algıladıklarında alternatif fırsatları keşfetmeye istekli olduklarını göstermektedirler.

Z Kuşağı iş arayanların daha yüksek maaş talep etme eğilimi, yeteneklerine duydukları özgüvenin ve işgücü piyasasına kattıkları değer algısının bir yansıması olarak görülebilir. İşverenlerin, şeffaf ve rekabetçi bir ücretlendirme çerçevesi sunarak çalışanlar tarafından sergilenen söz konusu güveni kabul etmeleri ve buna karşılık vermeleri zorunludur. Bununla birlikte, ücretlendirme genel denklemin yalnızca tek bir yönünü oluşturmaktadır. Z kuşağı üyeleri aktif olarak hem kişisel hem de mesleki gelişim için yollar aramaktadır.

Şeffaflık bu bağlamda çok önemli bir rol oynamaktadır. İşverenlerin, iş tanımlarında sunabilecekleri maaş aralığını ifade ederken yüksek derecede hassasiyet göstermeleri tavsiye edilir. Belirsiz veya aşırı genel maaş beklentileri, potansiyel adaylar arasında memnuniyetsizlik ve heves eksikliği yaratma potansiyeline sahiptir. Ücretlendirmenin şeffaf bir şekilde tartışılması sadece uygun adayların çekilmesini kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda daha olumlu ve iletişime açık bir işveren-çalışan dinamiği için de bir temel oluşturur.

Dahası, Z kuşağına mensup iş arayanlar, belirli bir kuruluşta istihdamla ilişkili gelecek beklentilerini anlamaya büyük ilgi göstermektedir. Birey, kariyer hareketliliği ve kurum içinde ilerleme beklentileri hakkında bilgi edinmeye ilgi duyduğunu ifade etmektedir. Kuruluşlar, mesleki gelişim girişimlerine ilişkin açık bir söylemde bulunarak bu sorunun üstesinden gelme becerisine sahiptir. Bu, eğitim geri ödeme programları, mesleki gelişim için burslar ve sürekli eğitim fırsatları ile ilgili bilgileri kapsayabilir.

Ayrıca, işverenlerin kurumsal çerçevede yetenekleri teşvik etmeye ve geliştirmeye olan bağlılıklarını vurgulamaları zorunludur. Z kuşağı üyeleri, bilgi edinmeye ve mesleki çabalarında ilerlemeye yönelik güçlü bir eğilim sergilemektedir. Özellikle beceri setlerini geliştirmek için geniş kaynaklar ve yollar sağlayan işverenlere ilgi duymaktadırlar. Eğitim programlarının ve mentorluk fırsatlarının dahil edilmesi, belirli bir işin çekiciliğini büyük ölçüde artırabilir.

Peki ya STK’lar ve Siyasal partiler? Orada durum nasıl?

Öncelikle, Z kuşağı için STK ve siyasi parti çalışmalarıyla ilgili şeffaflık konusunu ele alalım. Genç nesiller, iş dünyasının yanı sıra toplumsal meselelere de duyarlıdır. Bu nedenle, STK’lar ve siyasi partiler, şeffaflık ilkelerine dayanarak çalışmalarını yürütmelidir. Transparan bir şekilde kaynak kullanımı ve politika oluşturma süreçleri, genç bireylerin bu organizasyonlara katılma isteklerini artırabilir. Örneğin, bir siyasi parti, bağışların ve harcamaların nereye gittiği konusunda net bilgi sunarak Z kuşağının güvenini kazanabilir.

Ancak, ücret söz konusu olduğunda, Z kuşağı için şeffaflık daha da kritik hale gelir. Bu nesil, işverenlerinden daha fazla açık ve adil bir ücretlendirme beklentisi içindedir. Ücretlerin nasıl belirlendiği, performansın nasıl değerlendirildiği ve mesleki ilerlemenin hangi kriterlere dayandığı gibi konularda açık bir iletişim sağlamak önemlidir. Ayrıca, ücret adaletsizliği ve cinsiyet eşitsizliği gibi konulara karşı duyarlıdırlar ve bu konularda şeffaflık, siyasal partilerin ve STK’ların Z kuşağını çekmesine yardımcı olabilir.

Bu bağlamda, STK’lar ve siyasi partiler için de aynı prensipler geçerlidir. Genç bireyler, bu organizasyonlarda gönüllü veya tam zamanlı olarak çalışırken, maaş ve özlük hakları konusunda da bilgi sahibi olmak isterler. Bu, organizasyonlar gençlerin katılımını teşvik etmek ve sürdürmek için önemlidir.

Şirketler, STK'lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (?) Yolu
Şirketler, STK’lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (?) Yolu

Mentorluk ve Yakınlık Grupları Aracılığıyla Topluluk Duygusu Yaratmak

Profesyonel ortamda uyumlu bir topluluk oluşturmak, mentorluk ve yakınlık grupları geliştirmek, Z Kuşağı personelini cezbetme ve elde tutma çabasında büyük önem taşımaktadır. Z kuşağına mensup bireyler için odak noktası, yalnızca istihdam fırsatlarının ötesine geçerek, destek ve kapsayıcılık duygusunu teşvik eden bir ekibe entegre olma arzusunu kapsarken, aynı zamanda kişisel gelişime ve bireysel benzersizliğe de önem vermektedir.

Şirket içi profesyonel bir topluluğun oluşturulması, Z Kuşağı için cazip bir şirket kültürünün geliştirilmesinde temel bir unsur olarak kabul edilmektedir. Bu topluluk, eldeki görevlerin kapsamını aşan bir katılım ve yardım hissini teşvik eder. Amaç, çalışanların kolektif bir varlığa ait olma hissini yaşadıkları, iş birliği, fikir paylaşımı ve ilişki geliştirme fırsatlarını teşvik eden elverişli bir atmosfer oluşturmaktır. Bu hedefe ulaşmak için şirketlerin hem ekip içi hem de ekipler arası dinamikleri kapsayacak şekilde çalışanlar arasında etkileşimi teşvik eden girişimleri uygulamaya yönelik kaynak ayırmaları tavsiye edilir.

Özellikle gerçek zamanlı geri bildirim, Z kuşağı için uygun bir kurum kültüründe çok önemli bir unsurdur. Bu grup sürekli iletişime değer verir ve performansları ve mesleki ilerleme beklentileri konusunda netlik arar. Düzenli geri bildirim oturumları, performans değerlendirmeleri ve etkili iletişim kanalları, çalışanların tanınmasını ve takdir edilmesini teşvik eden bir çalışma ortamının geliştirilmesinde etkilidir.

Ayrıca, Z kuşağına mensup bireyler zihinsel esenliğe öncelik verme ve sosyal eşitliği savunma konusunda kayda değer bir eğilim sergilemektedir. Çalışanlarının refahını artırmak için kaynak ayıran ve sosyal ve çevresel çabalara aktif olarak katılan kuruluşlar, mevcut nesille anlamlı bir bağ kurmaya daha yatkındır. Ruh sağlığı destek programları, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık girişimleri ve sürdürülebilirlik çabaları, bir şirketin itibarını etkileyebilecek ve Z Kuşağı demografisinden iş arayanları çekebilecek faktörlerdir.

Mesela iş alım sürecinde muhtemel adaylarla kurulan her bir etkileşim, ilk temas noktasından başlayarak işe alım sürecinin tamamına (ve tabi ki sonrasına) yayılan bir öneme sahiptir. Bu, mülakatlar, şirketin web sitesi, sosyal medya varlığı ve işe alım prosedürleri gibi bir dizi kaynağı kapsar. Şirketlerin, bu temas noktalarının hem destekleyici hem de kapsayıcı bir işyeri kültürü geliştirmeye olan bağlılıklarını etkili bir şekilde göstermesini sağlamaları zorunludur.

Kuruluşlar, iş başvurusunda bulunanlar ile Z kuşağından yeni işe alınan bireyler arasında bir bağlantı kurma aracı olarak mentorluk programları ve yakınlık grupları oluşturma potansiyeline sahiptir. Bu programlar, bireylere kişisel ve mesleki gelişim olanakları sunmakta ve kurumsal ortamda bir yardım ağı sağlamaktadır. Mentorluk programları, tecrübeli çalışanları kurumda yeni olan bireylerle bir araya getirerek bilgi aktarımını kolaylaştırır ve bir rehberlik ve kapsayıcılık duygusu geliştirir.

Düzenli soru ve cevap (Q&A) oturumları, Z kuşağına mensup çalışanlar arasında açık diyaloğu teşvik etmek ve soru veya endişeleri ele almak için etkili platformlar olarak kullanılabilir. Bu oturumlar, mesleki gelişimden kurumsal ilkelere kadar çeşitli konuları kapsar ve çalışanların üst yönetimle aktif olarak etkileşime girmesine ve şirket kültürünü kolektif olarak etkilemesine olanak tanır.

Şirketler, STK'lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (?) Yolu
Şirketler, STK’lar ve Siyasi Partiler için Z Kuşağına Ulaşabilmenin 6 (+) Yolu

Bir Adayın Yalnızca Ana Dal Seçimini Dikkate Almak Yerine, Sahip Olduğu Beceri ve Yetkinliklere Vurgu Yapılmalıdır.

Dinamik eğitim ve istihdam dünyasında, bir adayın seçtiği çalışma alanından ziyade beceri ve yetkinliklere öncelik verilmesine doğru bir mantıktır. Bu stratejik yaklaşım, Z Kuşağı kohortundan yetenekleri çekme ve elde tutma çabalarında çok önemlidir. Esnekliği ve geniş kapsamlı ilgi alanlarıyla karakterize edilen mevcut nesil, geleneksel akademik kimlik bilgilerine daha az önem vermekte ve bunun yerine eldeki belirli işle ilgili pratik becerilere öncelik vermektedir.

Zaten günümüzün mülakat süreçleri, bakış açısında gözle görülür bir değişiklik olduğunu ortaya koymaktadır. Sadece adayın seçtiği akademik disipline veya çalışma alanına odaklanmak yerine, işverenler şu anda belirli bir pozisyon için gerekli olan belirli becerilere ve yetkinliklere daha fazla önem vermektedir. Bu metodoloji sadece potansiyel bir çalışanın yetkinliklerinin daha kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesini kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda aday ile pozisyonun gereklilikleri arasında daha güçlü bir uyumu da garanti ediyor.

Vurgudaki bu değişim, özellikle Z Kuşağı demografisine mensup iş arayanlar için caziptir. Bireyler, mesleki yollarının seçtikleri çalışma alanlarından önemli ölçüde farklılaşabileceğini kabul etmekte ve bu olguyu tanıyan ve benimseyen kuruluşlara değer vermektedir. İşverenler, beceri ve yetkinlikleri vurgulayarak, adayların üniversitede ne okuduklarından ziyade ne yapabildikleriyle ilgilendiklerini ifade etmektedir.

Yukarıda bahsedilen geçiş, yüksek öğrenim kurumlarına özellikle bazı bölümlere kaydolan öğrenci sayısında gözle görülür bir azalma olduğu için çağdaş eğitim ortamında önemli bir öneme sahiptir. Z Kuşağı üyeleri, çevrimiçi kurslar, sertifikalar ve çıraklık dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere, beceri ve bilgi edinmek için geleneksel olmayan yolları keşfetmeye yönelik artan bir eğilim sergilemektedir. Sonuç olarak, geleneksel akademik disiplinler artık bir bireyin aday olarak potansiyelinin tek belirleyicisi değildir.

Ortaya çıkan bu paradigmayı benimseyen işverenler, beceri ve yetkinliklerin geleneksel eğitimin sınırlarının ötesine uzanan çeşitli yollarla geliştirilebileceğini kabul etmektedir. İşverenler, ilgili deneyime, projelerde pratik katılıma veya uyum sağlama ve hızlı öğrenme konusunda kanıtlanmış bir yeteneğe sahip olan bir adaya kendi dünyalarında çok önem vermeseler de dikkat etmelidir. Çağ artık daha yaşlı nesillerin kariyer prospektüslerine göre ilerlememekte. Silkinmelisiniz.


Z Kuşağına Mensup Bireylerin Tercih Ettiği Sosyalleşme Alanlarında Olun

Z Kuşağı yeteneklerine etkili bir şekilde hitap edebilmek için kuruluşlar yenilikçi stratejiler benimsemeli ve geleneksel işe alım yöntemlerinden sapmalıdır. İşe alım çabalarını belirli bir grup kolej ve üniversite ile sınırlama, yalnızca yerleşik akademik programlara güvenme ve tanıdık yerlerde iş fırsatlarının reklamını yapma uygulamasının amaçlanan sonuçları elde etmesi pek olası değildir.

Yaygın olarak Z Kuşağı olarak adlandırılan mevcut iş arayanlar kuşağı, sıklıkla ilerici bir zihniyete sahip ve çok çeşitli kariyer beklentilerine açık olarak nitelendirilmektedir. Bu nedenle, bireysel tercihleri ve istekleri ile uyumlu istihdam fırsatlarını belirlemek ve güvence altına almak için çeşitli yöntemlere aktif olarak katılmaktadırlar.

Temel yaklaşımlardan biri, halihazırda kurumsal yapıya entegre olmuş Z Kuşağı çalışanlarının potansiyelinden faydalanmaktır. Bu çalışanlar, soru-cevap oturumları düzenleyerek ve kişisel deneyimlerini paylaşarak potansiyel adaylarla etkileşime geçme konusunda önemli bir rol oynama potansiyeline sahiptir.

Şirketin kurum kültürü ve kariyer yörüngeleri içinde etkili bir şekilde manevra yapmış olan diğer bireylerden iç görü almak, Z kuşağının muhtemel üyeleri üzerinde önemli bir etki yaratabilir.

Bir diğer önemli önlem de kampüs ziyaretlerinin kapsamının genişletilmesidir. İşe alım çabalarını sınırlı sayıda kurumla sınırlandırmak yerine, kuruluşların kapsamlarını daha geniş bir kolej ve üniversite yelpazesini kapsayacak şekilde genişletmeleri ve böylece daha fazla çeşitliliği teşvik etmeleri tavsiye edilir.

Z Kuşağı kohortu, dikkate değer çeşitliliğiyle yaygın olarak tanınmaktadır. Kuruluşlar, daha geniş bir eğitim kurumu yelpazesiyle aktif olarak etkileşime geçerek, gelişmiş zenginlik ve çeşitlilikle karakterize edilen bir yetenek hattını etkili bir şekilde geliştirebilirler.

Ayrıca, şirketlerin markalarını oluşturmak ve müşteri katılımını teşvik etmek amacıyla alternatif kanalları araştırmaları tavsiye edilir. TikTok ve diğer gelişmekte olan kanallar da dahil olmak üzere sosyal medya platformları, bir kuruluşun kültür ve değerlerinin sergilenmesi için etkili araçlar olarak hizmet etme potansiyeline sahiptir.

Z kuşağı üyeleri çeşitli sosyal medya platformlarında oldukça etkileşim halindedir. Gerçek ve ilgi çekici anlatılara güçlü bir yakınlık duymaktadır. “Hayatın içinden bir günü” tasvir eden video ve hikayelerin paylaşılması, potansiyel adaylara şirketin çalışma ortamı ve ekibin bir üyesi olma deneyimi hakkında gerçekçi bir bakış açısı sunabilir.

Yani hikâye anlatımı, bir bütün olarak, işe alım amacıyla bu kuşaktan bireyleri cezbetmek ve onların ilgisini çekmek için güçlü bir yöntemdir. Z kuşağı, çalışanların kurumsal bağlamdaki karşılaşmalarının ve etkileşimlerinin somut örneklerini gözlemleme arzusunu ifade eder. Z Kuşağı iş arayanlar arasında yankı uyandıran ikna edici anlatılar arasında başarı öykülerinin vurgulanması, farklı kariyer yollarının sergilenmesi ve şirketin çalışanlarının yaşamları üzerindeki olumlu etkisinin gösterilmesi yer alır.

Z Kuşağı yeteneklerini etkili bir şekilde cezbetmek için, işe alım stratejilerini uyarlamaya ve geliştirmeye yönelik proaktif bir eğilim göstermek zorunludur. Z Kuşağı yenilik ve değişime büyük önem vermektedir ve yeni stratejiler benimsemeye istekli olan şirketler cazip işverenler olarak algılanacaktır.

İşe alım girişimlerini genişletmek için stratejiler uygulayarak, şirket içi varlıklardan yararlanarak ve çağdaş iletişim platformlarından yararlanarak, kuruluşlar bu dinamik neslin yeteneklerine etkili bir şekilde erişebilir ve gelecekteki müreffeh bir işgücü için gerekli vasıflı personelin kazanılmasını sağlayabilir.


Girişimci Bir Zihniyeti Teşvik Edin

Kurumsal ortamda girişimcilik ahlakı geliştirmek, Z Kuşağı personelini etkili bir şekilde cezbetmek ve elde tutmak için çok önemli bir yaklaşımdır. Mevcut nesil, yeniliğe yönelik güçlü bir eğilim, özgünlük arayışı ve önemli ve kalıcı bir etki yaratmaya yönelik derin bir istek ile karakterize edilmektedir. İlgi ve bağlılık yaratmak için kuruluşlar, yaratıcılığı ve girişimci zihniyeti sadece teşvik eden değil aynı zamanda öven bir atmosfer sağladıklarını etkili bir şekilde iletmelidir.

İletişim, girişimci bir zihniyetin geliştirilmesinde temel bir unsurdur. Şirketlerin kurumsal çerçeveleri dahilinde fikir paylaşımı, değerlendirme ve takdir süreçlerini etkin bir şekilde iletmeleri zorunludur. Z kuşağından iş arayanlar şeffaflık ve katkılarının nasıl takdir edileceği ve değer göreceğinin kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını istemektedir.

Bireyler, yalnızca fikirlerinin kabul görmesi için bir platform sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda bu fikirlerin somut ve ölçülebilir başarılarla sonuçlanma potansiyelini de sunan profesyonel ortamları aktif olarak ararlar.

Girişimciliğe adanmışlığın gösterilmesi, ekibin çeşitli ürün, hizmet veya girişimlerin geliştirilmesine öncülük ettiği durumların vurgulanmasıyla etkili bir şekilde sergilenebilir. Bu başarıların gösterilmesi, kuruluşun projelerin, süreçlerin, programların ve sistemlerin yönetiminde çalışanların katılımını ve güçlendirilmesini aktif olarak teşvik ettiğine dair kanıt sağlar. Bu da yenilikçiliğin sadece moda bir terim olmadığını, aksine kurum kültürünün gerçek ve temel bir bileşeni olduğunu göstermektedir.

Dahası, işverenler dönüştürücü bir çabaya dahil olmanın getirdiği coşkuyu iletme becerisine sahiptir. Genellikle Z Kuşağı olarak adlandırılan genç nesil, daha önce var olmayan yeni varlıklar üretme arzusuyla hareket etmektedir. Bireyler, sınırları zorlayan, yerleşik normları sorgulayan ve kurumun ilerlemesine ve gelişmesine katkıda bulunan çabalara katılma arzusunu ifade etmektedir. Bu fırsatların yaygınlaştırılması, Z kuşağına mensup iş arayanlar arasında ilgi ve heyecan yaratma potansiyeline sahiptir.


Sonuç Yerine

Bir kuruluşun varoluş dokusunda, Z Kuşağını bünyesine çekememenin sonuçları, çeşitli ve geniş kapsamlı etkileri olan karmaşık bir senfoniye benzer. Başka bir deyişle, Z kuşağını kurumun bünyesine çekememek acemi bir kompozisyoncunun üreteceği ham senfoniye benzer sonuçlar doğurur. İşe alım ve katılım gibi acil konuların ötesinde, teknolojik rekabet gücü, sosyal etki ve siyasi uygunluk alanlarında yankılanan daha derin bir hikâye yatmaktadır. Bu anlatı, işyerinde çeşitliliğin önemine odaklanmıştır ama siyasal partiler ve STK’lar özelinde başka sonuçlar da bulunmaktadır.

Bu karmaşık hikâyede Z Kuşağı, yeni bir çağa açılan bir kapı, yakın geçmiş ile uzak geleceğin çarpıştığı bir kavşak anlamına geliyor. Dijital teknolojideki uzmanlıkları ve yüksek sosyal bilinçlerinin birleşimi, devrim niteliğinde bir değişim için olasılıklar vizyonu yaratıyor. Öte yandan, şirketler bu kuşak paradigmasını benimseyemez ya da benimsemek istemezlerse, eskimişlik denizinde umutsuzca kaybolma riskiyle karşı karşıya kalırlar. Kırılmaca, darılmaca yok. Gerçek budur.

Çağımızın bütün modern örgütlerinin genel panoramasını düşünün; orada yenilik, ilerlemenin arkasındaki itici güçtür. Teknolojiye olan doğal yatkınlıkları ve alışılmadık şekillerde düşünme eğilimleriyle Z kuşağı, yenilikçiliğin öncü ucunu örneklemektedir. Bu yaratıcılık kaynağından yararlanamayan işletmeler, rakipleri dijital pazarlama, veri analitiği ve tüketici-katılımcı-oy veren katılımını daha derin bir ustalıkla yönetirken, sığ sularda kalmaya zorlanma riskiyle karşı karşıyadır. Böyle bir başarısızlığın yansımaları basit bir rekabet alanının ötesine geçer; daha ziyade, değişim rüzgarlarından yararlanmak ve kendilerini keşfedilmemiş başarı seviyelerine yönlendirmek için kaybedilmiş bir fırsatı temsil eder.

Sivil toplum kuruluşları (STK’lar) toplumsal dönüşüm için yol gösterici rolleriyle bu kuşağın endişelerine kulak vermekle yükümlüdür. Z kuşağının sosyal adalet ve çevresel sürdürülebilirlik için gösterdiği gayret, onlar için ileriye dönük bir ışık tutmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının (STK’lar) bu fikirlere kulak verememesi, destek organize etme becerilerine gölge düşürebilir ve bu da önemli bir değişim gerçekleştirme kabiliyetlerini sınırlayabilir. Bu kuruluşların ilgili olmaya devam edebilmeleri için anlatılarının Z kuşağının değerleri ve hedefleriyle örtüşecek şekilde yeniden yazılması gerekmektedir. Ayrıca, geleneksel çalışma yöntemlerinin ötesine geçen bağlantılar kurmaları gerekmektedir.

Yeni bir neslin yetişmekte olduğu gerçeği ışığında, siyaset de sismik bir dönüşüm geçiriyor. Z kuşağı, artan oy güçleri ve politika konularını çevreleyen konuşmaları etkileme yetenekleri nedeniyle siyasi değişimin öncülerinin somutlaşmış halidir. Onların kaygılarını görmezden gelen siyasal partiler, onları dinlemedikleri takdirde bir önceki dönemin kalıntıları olma riskiyle karşı karşıyadır. Bu genç seçmenler, taban hareketlerinin mimarları ve viral dijital kampanyaların üreticileridir. Siyaset konusunda inanılmaz derecede tutkulular. Göz ardı edilemeyecek bir güçler çünkü siyasi manzaraların ana hatlarını değiştirme kabiliyetine sahipler. Bu da onları görmezden gelmeyi imkânsız kılıyor.

Özetle, işletmelerin, sivil toplum kuruluşlarının (STK’lar) ve siyasi partilerin Z kuşağının desteğini alamaması sadece aşılması gereken geçici bir engel değil. Farklı yer ve zamanlarda ortaya çıkan sonuçların bir “senfonisi” gibidir. Kaybedilen şansların, kullanılmayan potansiyelin ve toplumumuzu tanımlayan kültürel ve ideolojik ilerleme akımlarından kopuşun bir göstergesidir.

Önümüzdeki yirmi yıl boyunca var olacak karmaşık ortamda başarılı olabilmek için yüzeysel olanın ötesine geçen ve derinlere inen köklü bir dönüşüme ihtiyaç duyulacaktır. Bu dönüşümün başarılı olabilmesi için bu neslin inanç ve hedeflerinin özüyle uyumlu olması gerekmektedir.

Peki, sizce biz yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti; tüm kurumlarıyla bu işin neresinde?

Yorum yapın

Emeğe Saygı :)